Bolum 6

3.2K 44 17
                                    

     adana'ya kaçmış akrabası yanına, sonra adam işin aslını öğrenince durma buralarda demiş elbet seni sonunda bulurlar, hatay'da şu adamı git bul onlar seni sınırdan kaçırsınlar hem de elindekini üç beş okut nereye kadar kaçacaksın. ihbarcılara ganimetten pay verirmiş devlet teşvik adına,o yüzden mustafa'nın içinde hep aynı korku ya ihbar ederlese. içine sinmemiş bunun da adana'dan basıp gitmiş hatay'a... orda dayısının dediği kişileri bulmuş, adamlarda defineci zaten ki hatay bu işlerde üst sıralardadır .bir şekilde okutmuşlar heykeli, altınlarında birkaçını almışlar hak olarak. kalan altınları ve heykelden payına düşen parasını almış mustafa ve bu adamlar aracılığı ile kaçmış suriye'ye...
     orda da adres vermişler şunun yanına var, orda takıl birkaç sene kim ne ispat edecek sana zaten hakkında bir işlem yok birşey yok.en azından bir şekilde çalışırsın 3-5 para kazanırsın kaçak maçak sorun değil... (-ki mustafanın anlattığına göre adamlar aman aman para da vermemişler heykele,git devlete sat diye de alay etmişler üstelik) ... ta anadoludan kalk,git adana'ya ordan bir tık öte hatay'a,sınırından suriye'ye... ne hikmetse suriye : ) diyorum ya işte bu hayatta tesadüf yok,her olay ilintili biraz.
     suriye'de dedikleri adamı bulmuş mustafa. suriyeli ,kendi halinde ancak tuhaf bir adammış. millet hasta çocuklarını falan getiriyormuş buna. mustafa bakmış ki ,suriyelinin odasında kalın bir kitap, akşamları bizim suriyeli hep onla meşgul. merakına yenik düşüp sormuş nedir bu diye. suriyeli önce bitki kitabı şu bu,işte ilaç alamayanlara ottan boktan  karışımlar için falan dese de işte bir acaiplik var... kitabın içinde çizimlerde var üstelik. mustafa'da aslen arap kökenli,ana babasının esas dili arapça pek itibar etmemiş suriye'linin ot palavrasına... ordaki şekillerin sadece bitkiler ile olmadığına, normal dilden farklı bir yazı ile yazıldığına ta ilk gördüğüm zamandan emindim diyor.
     gel zaman git zaman ahbaplığı koyultmuşlar bizim suriye'li ile. adamın elde yok avuçta yok, bitap bir tip... işte hasta getirenler 3-5 ne verirse onla idame ettiriyor hayatını, günlükte normal basit ücretli bir iş. birgün mesele açmış suriye'li demek ki canına tak etmiş onunda. o kitapta yer alan bu ilimden açmış bahsi, belki de mustafanın inceden inceye süren merakından bıkmıştır.o altınların yarısını bana verirsen sana bu ilmi öğretirim bu kitabı da veririm demiş adam.ben bunla kendi adıma para kazanamam, define bulamam. bulsam da yedirmezler demiş, anlaşmamız budur onlarla.sen zaten bulacağını bulmuşsun, ikimizde de hem para hem ilim olsun.ver bu altınların yarısını bana, yarısını da sen al.karşılığında ben de kitabı vereyim sana.ne istersen var içinde ölüme çare dışında. yalnız kendi kanına ve soyuna faydası geçmez bir de para kazanamazsın bununla. (hani gömü gibi işler, çünkü yer altındaki malları cinler sahiplenir derler ve bu adamlar yine o tayfa ile anlaşıyor... bağlantıyı siz kurun artık beyler )

herşey birbiriyle bağlı... ya da en azından benim dünyamda suriyeliye de, kitabı iran kökenli bir adam vermiş. güya mustafanın elindeki kitap kendi ile beraber en az 3.el hükmünde. nüshaları bir şekilde çoğaltılmış ve kökeni eskiye dayalı bir kitap yalnız orjinali nedir ne değildir bilen yok. gün yüzüne çıkartırlarsa ellerinden alınacağından korkmuşlar. bunca zaman mustafa gibi bir insan azmanının benim gibi bir adamdan saklama sebebi bile belki buydu. o kitap bir bebeğin emziği gibi. kaybettiğin anda yine en baştaki haline dönersin
     mustafa'nın gücünün kaynağı bu kitaptı demek ki.peki bu kitapla neler yapmıştı ? sadece şirinlik adı altında insanları cezbetmekle mi sınırlıydı,ya da gelecek kişiyi tahmin etmekle... sınırları nereye kadar uzanıyordu, kendi deyimi ile ölüm dışında herşeye bir dermanı vardı.bu iddialı bir söylemdir arkadaş. eğer bu kadar büyük bir iddiası varsa neden ,tomarla para saçacak adamlara bu ilmi öğretmemişti. neden pazarlamamıştı . buralarda hala ketümdü. sormama rağmen sadakat önemlidir deyip geçiştirdi.o dönem polat alemdar olsa ondan etkilendi diyecektim yeminle.ne lan bu kısa öz cümle kurma hevesi, uzağa bakmalar derinden cigara çekişler, elif dedim dinlemeler.ya da gerçekten adam poz kesmiyordu da diyebileceği bu kadardı.onu da göreceğiz.
      onlarca yıl çocuğu olmamış bir çifti çocuk sahibi yaptığından bahsetti muhabbetimiz sürerken. tüm taşları döküyordu eteğinden ve bende ilk kez göt görmek hevesiyle değilde o dökülen taşların sırrına ermek adına eğiliyordum eteğin altına. çocuk sahibi olmasına vesile olduğu adamın zengin bir toprak ağası olduğundan bahsetti, adam buna para vermek istemiş fakat o ilim gereği para almamış.bir hafta kadar sonra evine altından bir tesbih yollamış ağa. kendi gönlü ile verirse kabul edebiliyormuşsun.ya da daha önce de bahsettiğim gibi bu kılıfına uydurmanın bir türüydü bu...
    

peki eyvallah... diyelim ki ; mustafanın tüm dedikleri, bunların hepsi yapılabiliyordu. fakat sistemin nasıl işlediği, açıkçası yürütme mekanizmasını merak ediyordum. herhalde kitabı her eline alan sesli okuyunca olacak iş değildi. cevap basitti, kitabın evveliyattan gelen görevlileri var.o kitabın evveli sahibi kişi de el vererek bu zamana kadar sürdürmüş.ona nerden gelmiş der isen o kadarını bende bilmiyorum. ancak ana prensip bu... maksadım aklınızda derin soruların kalmaması. sizi inandırıp inandırmamak değil. sürekli söyledim amacım bu değil.ben en başta gerçektir dedim ötesi size kalmış.
     

bahsedilen ilim devir ile geçip süren birşeymiş ve bu kitapta o ilmi kullanmak adına bir rehber. kısacası el verilerek o ruhanilerin seninle iletişimine ait bir işlemi gerçekleştiriyorsun ve neticede büyük ihtimalle aralarına kabul ediliyorsun. elbette bu olayın, kabul edilme garantisi olduğu söylenemez. veya belki de kabul edilmek yahut seni o kabul ritüeline sürüklemekte bir başkasının bedelidir nerden bileceksin. işte bu işler bildiğiniz ip yumağı gibi birbirine dolanmış olaylar, birbiri içinde erimiş hayatlar.bir hedefe gidiyor tüm bu olanlar bu kesin ancak nereye ve nasıl bir süratle. tehlikeli olacağını sezmedim mi ? elbette senin şu an düşündüklerin aynılarını bende düşündüm. fakat merak ... o merak ki adem ve havva yı cennetten kovdurdu
   
merakta tuhaf birşey. ilimsiz olursa ve ilim gerektiren hususlarda cahil cesareti sergiler isen seni sadece ve sadece felaketlere sürükler. insan hakkında tam bilgisi olmadığı fakat kulaktan dolma duyumlarla az çok anlamlandırdığı olayları beyninde öyle bir çizer öyle bir yansıtır ki;en kral korku filminden bile daha sağlamdır. aslında şu an birçoğunuzun işemek için bile tuvalete gidememenize sebep olan olay cinler değil. sizin çocukluktan beridir biriken korkularını, kulak dolma efsaneler ile birleştirip kafanızda yarattığınız ve adını 'cin' koyduğunuz varlıktan ötedir. yine söylüyorum; insan herşeye bir bahane bulur ve bulmak isteyecektir. başarısızlıklarınızı dünya dışı veya daha mantıklı olarak insan dışı varlıklara bağlamadan evvel her imkanı düzgün bir şekilde kullandığınızdan emin olmalısınız.


Türkiye De Yaşanmış Cin Ve Hayalet Olayları 3 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin