Tilsim 3

1.2K 44 0
                                    

     Sabah namazına kadar bir türlü yatamadım, uyku tutmadı.. Sabah namazında ise dedesi kalkıp namazını kıldıktan sonra, sameti çağır da gel yiğidim başlayalım dedi.. Sametin yanına gittim, uyandırdım geliyorum rüzgar dedi. Tam dedesinin yanına geçecekken dışarıda annemi gördüm, ne oluyor diye söylenirken gelmemi işaret etti.. Yardım et oğlum dedi. Ben koştum kapıya doğru, bu kez açmıştım kapıyı. Dışarıya adımımı attım, annem kollarını açtı gel yavrum dedi. Gülerek yürüyordum anneme doğru, tam yaklaştım yüzü bir anda kapkara oldu. Duraksadım ve birden fazla, kara çarşaflının bana doğru geldiğini gördüm, kaçmaya çalıştım kaçamadım. Kitlenmiştim olduğum yerde, sametin dedesi geldi bağırdı arkadan.. Sure okumaya başladı, ama o okudukça daha çok sinirleniyorlardı.. Daha çok kahkaka atıyorlardı.. Farklı dilde bir şeyler söylüyorlardı. Geçen gün gördüğüm, sametin dedesinin sizi korumak için burda dediği varlığı gördüm. Bana doğru geldi ve önüme geçti benim, elleriyle evin içini işaret etti. Nasıl olduysa koşabildim ve eve girdim. Eve girer girmez dedesi kolumdan tutup beni odaya attı. " ben sana demedim mi çıkmak yok dışarıya diye... bak gördün mü olanları! " dedi...
     Ben çaresizce odada sametle birlikte otururken, dedesi girdi odaya ve " Eba Tariş" bizi korurken öldü dedi. (bizi koruyan müslüman cinin adıymış) Artık işler iyice çığırından çıktı. Birazdan bu işkenceyi bitireceğiz, dışarıda yapmamız lazım artık tam anlamıyla korunmuyoruz evde olmamız pek bir şey fark ettirmeyecektir dedi. Hazırlanın, dere kenarına gideceğiz dedi. Hazırlandık, gün doğmuştu.. Evden çıktık ve ormana doğru ilerledik, yaklaşık 10 dakika yürüdükten sonra 3 incir ağacının ortasında, bir dere yatağının yanına geldiğimizde bize durmamızı söyledi. Elinde getirdiği defne yapraklarını bir koyun derisine sararak ılık bir suyun içine attı. Samet ve benden kanımızı dökmemizi ve tırnağımızı kesip suya atmamızı söyledi. Biz dediklerini yaptık, artık korkuya yer yok korkmayacaksınız yoksa ölürüz dedi. Biz onu izlemeye devam ettik...
     Birkaç sure okuyup üstümüze üfledi. Daha sonra " yiğitlerim artık, bu işkence ya son bulacak ya da bizim sonumuz olacak.." " allah yardımcımız olsun inşallah " diyip, suya doğru bir kaç sure okudu ve etrafımızda kahkaha sesleri yankılanmaya başladı. Bize buraya odaklanmamızı başka bir yere bakmamamızı tembihledi. Biz de aynen dediği şekilde yapıyorduk fakat etrafımızda oluşan çok sayıda gölgeyi görmezden gelmeye çalışmak aşırı derecede zordu. Etrafımızı çevrelediler, hepsinin elinde bir ip vardı.. Ben bir an olsun onlara bakmaya yeltendim ve dedesi sakın diye bağırdı bana. Devam ediyordu, o devam ettikçe bize daha çok yaklaşıyorlardı. Dedesi bağıra bağıra okumaya devam ediyordu, tamamlandığında ise bize kaçmamızı söyledi. Devam ettikçe biz halsizleşmeye başladık, gözlerimiz sanki birileri tarafından zorla kapatılıyordu.. Devam etti ve en sonunda bir kibrit yakıp yanındaki bizim isimlerimiz ve arapça bir şeyler yazılı olan kağıtlara attı ve kaçın! dedi. Biz ayaklandık kaçmaya başladık, kaçarken dedesinin bağırma seslerini duyuyorduk ama geri dönemezdik.. Korkuyorduk... Dedesi bağırarak sureler okuyordu, eşhedini getiriyordu. Biz sadece kaçıyorduk, samet durdu ve bekle dedi. Durmadım kaçmaya devam ettim, samet "rüzgar yardım ett" diye bağırıyordu. Arkama bakamazdım, bakmak istemedim. Tüm gücümle koşmaya devam ettim. Aralıksız 10 dakika koştuktan sonra köy meydanına vardım. O 10 dakika sanki bana 10 yıl gibi geliyordu. Köy meydanında kimse yoktu. ilerledim ve gördüğüm karşısında aklım çok karışmıştı.. Karşımda samet ve sametin dedesi vardı.. Ne oluyor amina koyayim diye bağırdım...
     Yerimde duraksadım. Dedesi bana bakarak " Ve nahnu ekrabu ileyhi minb hablil veriyd"diyip duruyordu. Çok sayıda tekrarladı dediğini.. Ben korkuyordum artık, bu ızdırap bitsin istiyordum. Ne olur bitsin artık diyordum, dedesinin bana doğru geldiğini gördüm ve yanıma yaklaştıkça "Ve nahnu ekrabu ileyhi minb hablil veriyd" daha sesli bir şekilde söylüyordu. Yanıma yaklaştıkça sureti değişiyordu.. Ben korkuyordum ama kıpırdayamıyordum. Gözlerimi kapatmak istiyordum olmuyordu, geriye gitmeye çalışıyordum gidemiyordum. Bana yaklaştıkça yüzü karardı, gözleri yavaş yavaş, kırmızı ve sarı rengin karışımı olan bir şeye dönüşüyordu, yüzü kararıyordu.. En son gördüğüm tırnaklarını bana vurmasıydı.. Bayılmıştım...
     Gözümü açtığımda jandarma aracındaydım, karakola gotürüyorlardı. Yanımda olan jandarmalara ne olduğunu sorduğumda bana seni bulduğumuzda baygın bir halde yerde yatıyordun dediler. Başka kimsenin olup olmadığını sorduğumda ise yanında kimse yoktu, köyü de dolaştık boştu dediler. Nasıl geldiklerini sordum, köyden çok sayıda ses geliyormuş, yoldan geçen araçlar bize bildirdiler biz de gelip baktık dedi. Bana ne olduğunu sorduklarında hatırlamıyorum dedim. Beni ilçeye kadar bıraktılar ordan eve geçmek için otobüse bindim. her şey bitmiş miydi yeni mi başlıyordu bilemiyordum. Yol boyu olanları düşündüm şaka gibi geliyordu bana.. il'e vardığımda eve geçmek istemedim. Üniversiteye uğrayıp kaydımı dondurduktan sonra, ailemin yanına gitme kararı aldım. Ailemin yanında kalalı 6 gün olmuştu.. Hiçbir rüya veya ters giden şeyler olmamıştı. Sameti birçok kez aradım fakat ulaşılamıyordu.. Onu her ne kadar merak etsem de, 6 gündür bir şey yaşamadığım için biraz neşeliydim.. Kurtulduğumu düşündüm. Jandarmayı da bu süre zarfında birçok kez aradım fakat onlar da köyde veya çevresinde hiçbir şeye rastlamadıklarını söylediler. Sanırım her şey geçmişti, fakat samet, dedesi ve kaan neredeydiler.. Ulaşamıyordum bir türlü. Sanırım onları görmek de istemiyordum pek. Allah'a şükürler olsun...


Türkiye De Yaşanmış Cin Ve Hayalet Olayları 3 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin