Bir Psikoloğun Anilari 8

1K 47 4
                                    

      Serap Hanım , Kaan Bahadır'ın ağzından anlatmaya devam ediyor :

" Babam hoca ile tokalaştı , seksenli yaşlarda saçları ve yüzü bembeyaz , uzun boylu , yaşına göre kalıplı bir adamdı. Bizi eve geçirdi , kuzu çevirmişlerdi , bizim için güzel bir ziyafet verdiler. Babam ile sohbet ettiler. Sonradan söylediği kadarıyla zaman geçirtiriyormuş , akşam olmasını bekliyormuş. " dedi Serap Hanım.

" Neden akşam olmasını bekliyormuş ? " dedim." Kaan ile değilde onunla konuşmak için. " dedi. Pür dikkat dinliyordum , devam etti :

" Yemeğimizi bitirdik , sohbet ediyorlardı. Dedemi tanıyormuş hoca , annemin babasını. Önceden onlarda burada kalıyorlarmış. Hatta dedem ile oldukça samimiymişler.

Zaman iyice geç olmuştu. Hoca düzenini bozup toparlanarak " Şimdi gelelim yakışıklıya. " dedi. Ben hocaya bakıyordum , bana diyordu. Korkuyordum ben , ne olacağını bilmiyordum. " dedi Serap.

" Peki sonra ? " diye girdim lafın arasına meraklı bir şekilde.

" Hoca anne ve babama burada beklemelerini söyledi ve beni alarak küçük bir odaya götürdü. Bir tane mum yakarak yere koydu ve bir karşısında hoca diğer karşısında ise ben duruyordum.Mum tam ortamızdaydı ve hoca birşeyler söylemeye başladı. Işık olmadığı için yüzünü göremiyordum , sadece ellerini görüyordum , ellerini açmış , arapça birşeyler okuyordu. Arada bir bana üflüyordu. Cümlesini " Kabih " kelimesi ile bitirdiğinde ateş neredeyse tavana deyecek kadar yükseldi. Saçlarımın bir kısmı yanmıştı , etrafta gölgeler hareket etmeye başladı. Odanın içinde çok şiddetli bir rüzgar vardı fakat ateşte hiçbir hareketlenme yoktu tüm gücüyle , gereğinden fazla yanıyordu. "
     Güçsüzleşmiştim , içimden ruhumun serbest kalışını hissediyordum fakat hala hayattaydım. Bedenim boşluğa düşmüş gibiydi , elimi kaldıramıyor , hiç bir yerimi hareket ettiremiyordum. Hoca birden bire durdu ve ateşe doğru üfledi , ateşin ortası sanki boşmuş gibi hocanın üfürüğü yüzüme geldi. Az da olsa kendime gelmiştim fakat hala daha başım çatlıyordu , ellerim titriyor , halsizliğim devam ediyordu. Odada birses duyuldu , kahkaha sesi. Fakat dünyanın en korkunç kahkahasıydı bu , çılgınlar gibi gülüyordu. Hoca tavana doğru kafasını kaldırarak " Kimsin sen ? " dedi.Bu sefer daha şiddetli gülmeye başladı , " Ben senin Rabbinim. " dedi alaycı bir ses tonuyla. Hoca bir yandan dua ederken bir yandan " Benim tek Rabbim var , Oda Allahu Teala (c.c.)'dır." dedi. Bu sefer kısık fakat net bir şekilde " Peki o burada mı ? Burada sadece ikimiz varız. Sadece sen ve ben. " dedi. Hoca tüm gücüyle " O her yerdedir. " dedi.Ben kıpırdayamıyordum bile , vücudum sanki benim değildi , sadece gözlerimle olan biteni izliyordum , korkuyordum , ağlıyordum." Ne istiyorsun bu çocuktan ? " dedi." Buna karışma hoca! " dedi." Senin gibi çok şerliyle karşılaştım ben. " dedi Hoca ve arapça birşeyler okumaya devam etti." Hangi kabiledensin ? " diye sordu Hoca. Odada ki tüm gölgeler durdu fakat ateş hala yanmaya devam ediyordu ve " Benim ne kabilem , ne ismim , ne cismim , ne soyum var. Ben tekim! " dedi ve vücudumda ki tüm kemikleri sıkmaya başladı birisi. Her yerim , bir pet şişeyi eline alıp sıkarmışçasına sıkıyordu , kemiklerim kırıldı sandım , gözümden yaş yerine kanlar gelmeye başladı , dilim dışarı çıkmıştı nefes alamıyordum , boğuluyordum. Çamur kusmaya başladım , yere çökmüştüm. Yerde hareket edemeden uzanıyordum , hocanın durduğunu gördüm. Hiç hareket etmeden , konuşmadan durduğunu. Seste kesilmişti. Ateş tekrardan yükseldi , gölgeler ortaya çıkmaya başladı. Etrafımızda daire çiziyorlardı. Hoca bağırmaya başladı " Allah'a sığındım. " diyordu. Sürekli bu cümleyi söylüyordu. Acı çekiyordu belliydi , sol elini yere koyarak düşmemek için destek alıyordu. Ateşle yüzünün arasında sadece santimetreler vardı , " Allahım , küfre uğrayan bu şerliyi - " cümlesini tamamlayamadan bağırmaya , çığlık atmaya başladı. Yüzünün tamamı yanmıştı. Sağa sola saldırıyordu , duvara koşuyordu fakat gölgeler etrafını sarmıştı. Kendini yerlere vurmaya başladı. Yere çöktü ve kafasını zemine vurmaya başladı.Çok sert bir şekilde , kanamaya başlamıştı. Sürekli kafasını yere vuruyordu , alnı açılmıştı , paramparça olmuştu. Bana doğru döndü , yüzü çok korkunçtu ağlamak istedim fakat onu bile başaramıyordum. Kafasını bana doğru çevirerek kısık bir ses ile " Rabbin benim ! " dedi. "
     " Bir bardak daha ister misin ? " dedi Serap boş olan bardağıma bakarak. Duymamıştım , birkaç saniye sonra omzuma vurmasıyla irkildim ve " Çay diyorum ? ister misin ? " dedi." Evet , evet olur. " dedim. Mutfağa gitti ve bir kaç dakika sonra geri döndü." iyi misin sen ? " diye sordu. Kendimden geçmiştim , saçlarımı kaşıyarak " Evet , iyiyim. " dedim." istersen daha sonra devam edebilir ? " dedi." Yok , hayır , iyiyim. Devam et lütfen. " dedim. Serap bardağında ki kaşığı çıkararak bir yudum aldı ve Kaan Bahadır'ın ağzından anlatmaya devam etti :

Annem ve babam geldi. Gördükleri karşısında şok oldular , annem ağlamaya başladı. Ben yerde uzanıyordum yavaş yavaş hareket edebiliyordum zaten kendime geldiğimde de hıçkıra hıçkıra ağladım. Hocanın eşi geldi odaya , kocasını görür görmez ağlamaya başladı ve bana bakarak " Katil! " dedi. Çevredekilere bağırdı. Komşularına " Kocamı öldürdü bu kafirler , yardım edin nolur! " diye çığlık atarak ağlamaya devam ediyordu. Babam derhal beni yerden alıp acele ettirerek dışarı çıkardı. Hocanın eşi arkamızdan bağırıyordu " Kaçmayın kafirler , katiller! " diye. Babam sürekli acele edin , koşun diyordu. Daha olayın şokunu bile atlatamadan kaçmaya başladık. Kapıdan çıktığımızda köylü halk ellerinde sopalarla , tırpanlarla , keserlerle önümüzdeydi. Babam kapıyı açınca üstümüze doğru gelmeye başladılar. Babam bizi arkasına alarak köylülere " Biz bişey yapmadık , durun! " diyordu. Hocanın karısı yukardan " Bunlar kocamı öldürdü , katil bunlar , şerliler! " diye bağırıyordu. Annem ve babam sürekli biz birşey yapmadık deselerde dinlemiyorlardı. Babam kaçmamı söyledi , peşimden gelmeye çalıştı köylüler ama annem ve babam onları tutuyordu. Evin penceresinden atlayarak koşmaya başladım. Evin arkası 2 dağın arasında ki nehire uzanıyordu. Bir kaç dakika ağlayarak hiç durmadan koştum , annem sürekli arkamdan bağırıyordu " Kaç! " diye. Arkamı döndüğümde ikisinide köylüler bir ağacın dibine götürdüler. Ben nehirin ilerisinde bir taşın arkasında çökmüş , hıçkıra hıçkıra ağlayarak izliyordum. Ellerindeki aletlerle dövmeye başladılar anne ve babamı. Sonra birisi 2 tane ip getirdi. Evin arkasında ki uzunca ağaçtan geçirdiler ve anne, babamı astılar.
     " Öldürdüler mi ? " dedim gözlerimi büyüterek." Anlatılana göre , evet. " dedi ve " Jandarmaya haber verilmiş , geldiğinde kimse böyle bir olayın olmadığını , aylardır köylerine buradaki halktan başka kimsenin gelmediğini söylemiş. " dedi." Peki Kaan ? O ne yaptı ? " dedim." Bir çoban bulmuş onu. Jandarmaya götürecekmiş fakat bir kaç gün işi varmış köyde. Kaan bir kaç gün onunla kalmış ardından Jandarmaya teslim etmiş. " dedi." Jandarma ile konuştun mu ? " dedim." Evet , geldikten bir kaç hafta sonra , bunu anlattıktan sonra gittim.  Çoban onu getirdiğinde 3 gün hiç konuşmamış , birşey yememiş. Sürekli gece kabuslar görerek çığlık atıp dışarıya koştuğunu söylüyordu. " dedi. " Bunları o yaşta ki bir çocuk nasıl yaşayıpta böyle güçlü kalabiliyor ? " diye sordum. Serap Hanım alaycı bir şekilde güldü ve " ilk zamanlar bende böyle düşündüm , çok sordum kendime fakat... Fakat o Kaan değil , yani ben öyle düşünüyorum , her kim bilmiyorum ama sadece bedeni Kaan , içindekinin , ruhunun temiz olduğunu düşünmüyorum. " dedi." Sende mi ? Yoksa cin mi diyorsun ? " dedim. Serap sinirli bir şekilde bana baktı ve " O kelimeyi besmelesiz bir daha sakın kullanma , hatta besmele ile bile kullanma. " dedi." Ne yani inanıyor musun bu saçmalıklara ? Hocalara ? " dedim. Çünkü ben inanmazdım , cinlere değil , hocalara." Bir psikolog için bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum fakat inanıyorum çünkü bu bilim değil Ramazan Bey , bunu bilim açıklayamaz. Bu ilimdir. " dedi.

Türkiye De Yaşanmış Cin Ve Hayalet Olayları 3 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin