ÇANKIRI DA GEÇEN BİR OLAY 4

1.3K 33 4
                                    

     ismaili zaptetmeye çalışırken sol omzumda bir nefes hissediyor gibiydim ancak arkamı dönüp bakmaya bile korkuyordum. adam duayı bitirip ismaile doğru üflediğinde ismail bir anda hareketsiz kalıp bayılmış gibi olmuştu. ismaili alıp minderin üzerine yatırdık. bize önümüzdeki suları içmemizi söyledi. fırat ve ben kendi payımıza düşeni içmiştik ama ismail baygın vaziyette olduğundan onun suyu hala duruyordu.

adam önünde duran muskaları sağ baş parmağı ile işaret edip bu muskaları alın dört yolun kesiştiği bir noktaya gömün. eski kitaplığının arasından bir kaç kağıt çıkartıp üzerine bazı şekiller çizdi, ve dört ayrı şeklin çizili olduğu dört kağıt verdi bize.

bunlar nedir diye sorduğumuzda;
birincisini muskaların yanında gömmemizi
ikincisini güneş gören, toprağının yumuşak olduğu bir incir ağacına çivilememizi
üçüncüsünü herhangi birşeyin içinde yakmamızı
dördüncüsüne ise önce yaktığımız kağıdın küllerine sağ baş parmağımızı basıp diğer kağıda parmak izimizi bu küller ile geçirerek mühürlememizi ve bu kağıdın anlaşma kağıdı olduğunu söyledi.

sonrasında mühürlü kağıdı alıp tekrar yanına gelmemizi istedi.
ismail kalksın çıkalım dedi fırat.
adam o burada kalacak, bu işi sizin halletmeniz gerekiyor dedi.
fırat göz ucuyla bana bakarak çıkalım işareti yaptı.

     fıratla yola koyulduk. adamın bu söylediklerini şehir içinde yapamayacağımız için ankarada oturanlar bilir, çubuk tarafına doğru geçmeye karar verdik.

fırat bi arkadaşını arayıp bizi demetten almasını söyledi. metronun orada beklerken önümüzde kırmızı bi tofaş durdu, fırat hadi geldi diyerek atladık arabaya tanışma faslını geçtikten sonra çubuğa doğru yola koyulduk.

vardık ve önce 4 yolun kesiştiği bir nokta aradık biraz uzun sürsede bulabildik ancak asfalt yol olduğu için gömmek biraz sıkıntıydı ve havada kararıyordu. biraz daha ilerleyip çubuğun çıkış noktalarından bi yerde 4 yolun kesiştiği toprak bi patika yol bulduk. ömer fıratın arkadaşıydı ve arabada beklemesini söyledi. toprağı 30-40 cm kadar eştikten sonra muskaları çıkarıp kazdığımız yere koyduk ve adamın bize vermiş olduğu kağıdı da yanına üstüne kapattık muskaların ve üzerini toprakla tekrar kapattık.

etraftaki ağaçlara bakınmaya başladık ve incir ağacı arıyorduk, hava karardığından dolayı ağaçları seçmek biraz zor olsada bir incir ağacı bulmuştuk sonunda, yolun kenarında bir konserve kutusu bulduk, adamın bize vermiş olduğu kağıdı ağaca çivilemeye başladık, çiviyi taş yardımı ile ağaca çakmaya başlamıştık.

ben taş ile çiviye vurmaya başladığımda etraftan ilk defa duyduğumuz bazı sesler gelmeye başlıyordu. korkuyorduk, taş ile çiviye her vurduğumda sesler artmaya başlıyordu. (bu seslerin aynısı olmasada benzer kayıtları mevcut hikaye sonunda paylaşacağım).

fırat hadi bi an önce bitirip gidelim şu işi dedi. adamın bize vermiş olduğu üçüncü kağıdı ağacın hemen yanıbaşında konserve kutusu içinde ateşe verdik ve yaktık. küllerine parmaklarımızı basıp son kağıda baş parmaklarımız ile mühürleme yaptık, arkamızı döndüğümüzde bir çatırtı duyduk ve koşmaya başlamıştık.

arabaya ulaştık 6 tane kedinin arabanın önünde durduğunu gördük. kedilerden biri zıplayıp arabanın kaputuna çıktı, karanlıktanmıdır bilinmez ama gözleri yemyeşil parlayarak camın önüne gelip içeri derin derin baktı. ömer neye bulaştırdınız oğlum beni diyerek geri vitese takıp arabayla geri geri gelmeye başladı.

     araba geri geri gelirken kedinin tırnaklarını kaputa takar çıkardığı bir ses vardı, insan tornavida taksa kaportaya böyle bi ses çıkaramaz . ömer korku dolu gözlerle napıyoruz biz fırat nasıl bişeyin içindesiniz oğlum siz diye bağırıyordu. kedi değişik bir miyavlama sesiyle kaputun üzerinden atladı. demete doğru tekrar yola çıkmıştık. adamın bize söylediği herşeyi yapmıştık. ömer bizi evin önüne bırakktı ve kendisi gelmek istemediğini söyledi. onu uğurladıktan sonra kapıyı çaldık kapıyı açan ismaildi.

yüzü bembeyaz olmuştu, gözleri kan çanağı şekilde. içeriye girdik adam bizi bekliyordu.
yaptınız mı dediklerimi genç adamlar diye sordu.
herşeyi söylediğin gibi yaptık, şimdi ne olacak dedim.
üçünüz bu laneti başladığı yerde bitireceksiniz, anlaşma olan kağıt ile birlikte olayların başladığı noktaya perşembe gecesi 03:00'da gideceksiniz, bu kağıdı ismailin çocuklarını öldürdüğü noktaya gömeceksiniz ve bekleyeceksiniz dedi.

fırat bu kağıtta ismailin parmak izi yok çokcuklarını ismail öldürdü, bizim ne suçumuz var bunca şeyi neden biz yapıyoruz, hadi diyelim biz kurtulduk ismail nasıl kurtulacak diye sordu.

adam yüzünde biraz tebessümle oda sizinle gelecek. çocuğu öldüren o olduğu için onun parmak izi yok kağıtta, sizler sadece şahitler olarak parmak bastınız kağıda o anlaşma ismail ile onlar arasında aslında. bu gece abdestinizi alıp benımle sabah namazını kılacaksınız ve yarın güneş doğduğunda yola çıkacaksınız dedi.

başımı sallayarak onayladım.

     o gece son birkaç gündür uyumadığım kadar rahat uyudum, sabah namazını kıldık ve yola çıkma zamanı gelmişti. günlerden salı olduğu için perşembeye daha 2 gün vardı. ama tabiiki aklımda tilkiler dönmeye çoktan başlamıştı. o muskaları bize veren adamdan iyi bi intikam alma vakti gelmişti. otobuse bindik köye dönmüştük. dedemin torosu aldım ismail ve fıratı yanıma alıp yola koyuldum.

istikamet S. köyüydü. aslında bu adamı bize köyün hocası söylemişti o tarif etmişti, kafamda soru işaretleriyle yola devam ediyordum. S. köyüne vardık evi bildiğimiz için doğruca kapıya dayandık, fırat kapıda küfürler savurmaya başladı ve kapıya bir tekme vurdu. kapı açılmıştı ancak evde ne eşya vardı, ne o kapıyı açan kız nede hoca. içerde ağır bir koku hakimdi. salona doğru yöneldiğimizde adamın boynundan tavana asılı bir vaziyette gördük.

şoka girdim tabiiki o an etrafta hayvan cesetleri yerler kan içinde ve hocanın tavana asılmış cesedi gözlerimizin önünde duruyordu.

cinler insanın canını insandan asla alamaz  bir zarar veremez ama yaşattığı piskolojik baskıyla intihara sürükleyebilir, bunu olaylardan sonra öğrendim.

hepimiz birbirimize bakıyorduk fırat nolmuş lan burda amk bu o.çocuğuna ne olmuş diye bağırıyordu. biraz telaşlı biraz korkarak S. köyünün içine attık kendimizi ve köylüye durumdan bahsettik çünkü bizim üzerimize kalabilirdi. durumu birkaç kişiye anlattık jandarma geldi olay yeri inceleme falan derken soluğu ifade için karakolda almıştık. durumu üstü kapalı şekilde anlattık ifadelerimiz alındıktan sonra salıverildik.

     Bu sesler, incir ağacına çiviyi çakarken duyduğumuz sesler ile aynı ses.
 
http://vocaroo.com/i/s1Yryy8qfra7

Türkiye De Yaşanmış Cin Ve Hayalet Olayları 3 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin