Bölüm 8

2.4K 36 8
                                    

     kızla biraz okudu mu ? işte kaça kadar ? kostüm çok güzel prenses mi ? gibi muhabbetlere girdik... çok cevval bir adam değildim ama bugün bana bir haller olmuştu, sanki daha rahattım. normalde benden birkaç yaş büyük (hani teyze diye hitap edilmeyecek) bir akrabamız bile öpse kulaklarıma kadar kan kesilirdim. tanımadığım bir kızla sohbet muhabbet etmem zaten imkansızdı,ne diyeceğimi bilemezdim. ancak bu gün tuhaf bir gündü.ya bu kız senelerdir hayalini kurduğum 'görünce kanımın ısınabileceği' kişimiydi
    

kız muhtarın kızıymış... muhtar mustafadan 5 yaş kadar büyük bir adam... muhtarın karısı da en fazla mustafa kadar olsun... biz kızla oturur sohbet ederken işte bir 15-20 dakika sonra mustafa çıktı sallanarak içerden... böyle başını falan tutuyor,ne oldu dedim... ya hadi kalk gidelim başım beni öldürecek ilacım da evde kalmış, yola çıkalım senle bizim o tarafa giden bir otobüs, minibüs bulur döneriz. bunlar 3-4 saat daha kalırlar ben öleceğim falan dedi. peki o zaman dedim, kızla saçma sapan bir görüşürüz vedası ile ayrıldık. biraz yürüdük karayoluna çıktık, mustafa kaş göz yaparak avradını yedim o muhtarın dedi... lan nasıl aq,bi  git diyorum içimden... olum dedi o kız senin yanına babasının hayrına mı geldi, bizimkiler sağolsun evi boşalttım, kusuyorum ayağına banyoda hallettim işimi dedi.

hocam yeminle o an midem kalkmıştı... allah kitap diyorsun zina haram değil mi ? dedim... zina o demek değil ki vs karman çorman açıkladı yok işte onun da gönlü vardı vs.kısacası siz anlattığımı anladınız
     kendi muhitimize döndük. mustafa yarın buluşmamızı istedi... sakın ha ! olanlardan kimseye bahsetmeyesin... sakın ha ! dedi, senin de payın gelir elbet dedi sırtıma vurup gitti. evime doğru yürümeye başlarken,o yaşın getirdiği romantiklikle ve daha önce böyle bir hıyanete göz ucuyla bile meyletmemiş olan benim yaşadığım tesirle hala midem bulanıyordu. uçkuru için bir haramı çiğneyen adam bana ne öğretebilirdi. daha önce konuşurken hep nefsten, şehvetin şeytanın oyunları olduğundan falan bahseden adama ne olmuştu 2 dakikada. peki benim sonumun böyle olmayacağı ne malumdu, benim de orjinim erumi ve sakilin özünü öğrenmek ile başlayıp daha sonra bunun erdiği noktaya ererse ? ebedi bir hayata inanan benim buna tahammül sınırım ne olurdu ? yoksa ben de mustafa gibi türlü kılıflar mı üretirdim yediğim nanelere... kadını tatmin edemiyordu, kadın onla evlenirken gönlü vardı,ben yapmazsam başkası yapacaktı belki kadın muhtarın kardeşi ile bu haltı yiyecekti gibi kelamlar benim içimi soğutmadı. sürekli düşünüyordum ? bu işlerin özü bu muydu ? bende herkes gibi bu işleri hacıların hocaların yapacağı işler olarak biliyordum. evet mustafa da kendini kısmen hacı hoca gibi tanıtmıştı, ilkin süslü kelimeler etmişti. hatta ben de girmek istiyordum dediğim vakit ; senin gibiler karı kız için, para için, şöhret için girer bu işlere ,şifa için istediğine emin misin falan deyip beni bozmuştu. içimde muhakemesini yapıyorum ve hani mustafa şifacıydı, bilemedin zorda kalana yardım ediyordu... bu kadını yatarak mi şifa verdi diye hem öfkeleniyor hem de sinir bozukluğum sebebi ile acı acı gülüyordum...
    

ilk çıkarken herşeyi kabul ederim dediğim yolda daha ilk ciddi manzara karşısında midem ağzıma gelmişti. aslında bu iyiye işaretti demek ki hala insanlığımı koruyordum ve hala vicdan ,ahlak sahibiydim.şu saatten sonra hele ki böyle bir olaya şahitlik ettikten sonra geliş gidişi kessem, adamın evinde karısını düdükleyen bana neler yapmazdı. hadi haberim olmasa neyse adam birebir olayı bana anlatmıştı.bir paranoya başladı ya bu olay duyulursa ya muhtar ikimizi de gelir bulur vurursa. öyle ya;mustafa ile aynı masada takılmış,o eve girerken ben bahçesinde oturmuş (-ve öğrenilmesi halinde adamın kızını oyalamış gibi görünmüş) akabinde de mustafa ile apar topar terketmiştim.bu acabalar adamın ömrünü çok kısaltır beyler... herşeyin birbiri ile ilintili olduğunu vurgulayan ben size şunu da tavsiye ederim ki her şey göründüğü gibi olmayabilir... kaybedecek neyim var dediğim bu yolda, beni ikaz eden mustafa'yı dinlemeliydim... ölümden beteri de var, sadakat zordur minvalinde ettiği kelamı şimdi daha iyi anlıyordum... mustafa şeytan'a hizmet ediyordu... bu lafımı şimdi farklı anlayacaklar olabilir lakin şeytana hizmet etmen illa satanist olman gerektiği anlamına gelmez... şeytan ne diyor kovulduğu zaman 'elbet senin doğru yolun üzerine oturacağım ve onlara pusulara kuracağım, senin ayırdıkların hariç pek çoğunu şükreder bulamayacaksın''... aynı şeytan bugün dinde olmayan birçok meseleyi bidat'ı nasıl dinin içine soktu ise ve bu bidatları dini daha iyi yaşamak gayesi (daha doğrusu bahanesi) ile yaptırıyorsa, mustafa gibi adamlara da türlü kılıflar hazırlatıyordu... karısı tatmin olmuyormuş, belki gider kaynına verirmiş,hem karının adamda gönlü yokmuş... kısacası hatasını kabullenmeyi bırak, eylemini meşrulaştırıyordu... haşa ve haşa allah_u teala yerine koyuyordu kendini, karıyı bafileyerek faciaları önlemişti güya.
    
ertesi günü mustafanın takıldığı oyun salonu ile kumarhane tipli bir yere gittim... hani normalde tek ve büyük odalı dükkan tarzı olur ya bunlar, işte burası pek öyle değildi... bir apartman dairesiydi.. sıradan bir daire... illegal miydi ondan emin değilim lakin üstünden bunca yıl geçmiş herhalde illegal olsa dahi başıma bir iş gelmez yazdığımdan ötürü... arada bir masa var üstünde telefon eski tip metal küçük anahtarla açılan çekmeceler,iç odada ilgili adamın masası artık ne ile ilgiliyse bilemem orayı ama makam gibi bir koltuğu vardı... arka cepheye bakan 2 odada da oyun oynanıyordu... sanırım o bahsettiğim makam odası gibi olan ,arada daşşaklı abileri ağırlamak falan içindi... her neyse buraya geldim, orada sürekli bulunan 30 yaşlarında kutlu adında bir elemanın yanına çöktüm, mustafayı beklemeye başladım... o zaman telefon olmadığı için,ya da herkesin değil de sadece zengin ve üst düzey adamların olduğundan ötürü (-ki çağrı cihazı vardı sanırım) haberleşemiyorsun ben geldim şu bu diye. kutlu ise arada sırada 2 oda ya uğruyor birşey isteyip istemediklerini soruyor vs... kırk, kırk beş dakika sonra dış kapı açıldı mustafa ve yanında 3 kişi içeri girdiler... adamlar kutlu ile tokalaştı beni es geçti... mustafa yine o klasik alaycı tavrı ile elini omuzuma attı ve adamlara beni gösterek bu da benim çırak dedi... o muamele hiç hoşuma gitmedi... adamlar merhaba gardaşım falan dediler, hafif toka ettik ve peşlerinden o bahsettiğim makam odasına girdim...
    içlerinden kısa boylu, pala bıyıklı olanı gidip çöktü baş köşeye, kutluyu çağırıp bira falan almasını söyledi... soran olursa toplantıda falan dersin çekti... ben mustafanın yanına sandalye çekip oturdum. ayaklarım birbirine çengel gerdeğe yeni girecek kız çocuğu gibi. adam bana birkaç sual sordu, adın ne,nerelisin, baban ne iş yapıyor ,sen ne iş yapıyorsun gibisine... mustafa arada lafa girip beni övüyordu, işte çok değerli bir kardeşimiz falan ... benim hiç alışık olduğum bir ortam değildi o şehre çok yeni gelmemiştim fakat adamların kim yahut ne olduğunu zerre kestiremiyordum... tek bildiğim makam koltuğunda oturan kısa boylu pala bıyıklı adamın 10 kilo daşşak sahibi olma ihtimali idi... Götü yere yakın olandan korkacaksın derler ya ,doğrudur

Türkiye De Yaşanmış Cin Ve Hayalet Olayları 3 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin