B.133

130 15 32
                                    

Yine aynı deponun orada durdu. Bu adamın burayla derdi neydi ? Peşimizde 10 adamla yürürken ayaklarımda bağlı olduğu için düştüm. Beni yerden kaldırdığında dizimin acısıyla yüzümü buruşturdum. Ağlamaktan gözlerim ağrımaya başlamıştı. Deponun kapısını açtığında önden Jackson ve Na Na girdi. Hemen peşinden bir adam beni iterek depoya soktu. Tabi ne benim ne de onların beklediği manzara bu değildi. Tüm YG. Jiyong Hariç. Hepsi tam karşımızdaydı. Bize silah doğrultmuştu. Arkamızdan gürültü ile kapı kapandığında hepimiz kapıya döndük. Jiyong. Hayır. GD. Yüzündeki o soğuk gülüşle. O GD. Yutkundum. Kapıyı kilitledi ve anahtarı bir köşeye attı. 

-Jackson. Bana iyi ders verdin ? 

-Ne ? dedi Jackson. Şaşkınlığı hala üzerinden atamamıştı ve sesi titriyordu.

-Arkanda kimseyi bırakma. Anlarsın ya insanın gözünü bile oysan daha fazlasını istiyor dedi Jennie elinde silahını doğrultarak bize doğru geldi. Peşinden Lisa

-Açılın dedi Jennie adamlar açıldığında Lisa ayağımdaki ve elimdeki ipleri kesti. Beni tutup kenara doğru çektiği

-Hepiniz silahları atın dedi Bom. Hepsi onu dinledi. Zaten zorundaydılar. Onlara silah tutmuş 18 kişi vardı.

-Burada ne dönüyor ? dedi Jackson. Tam da benim demek istediğim şeydi bu. İlk defa bir konuda hem fikiriz. 

-Şöyle diyelim. Ji Eun o gece bardan çıktığında ve ben onu otelden aldığımda Hanbin'in burada olduğunu gördüm zaten Rose'da bana gelip Hanbin'in geldiğini söylemişti. Jiyong'dan aşırı çekiniyorda. Bende Rose'dan bunu sır olarak saklamasını istedim. Ji Eun'u bırakıp evden çıktım ve otele gittim. Hanbin ile konuştuk. Araştırmanın bir zararı olmazdı. Sonra bir anda Hanbin'den mesaj alamadım. Bu gece Lisa koşarak bana geldi ve Na Na ve Ji Eun'un evden çıktığını söyledi. Aslında.. Na Na hamleni biraz daha geç bekliyorduk ama sanırım Ji Eun saçlarını fena yolmuş olacak ki sinirine yenildin dedi Seunghyun. Adamlardan birinin bacağına ateş ettiğinde yerimden sıçradım. Sonra başka birinin daha. 

-Siz nasıl ? Nasıl anladınız ? 

-YG kimseye güvenmez Na Na. O gün barda bir şeyler döneceğini zaten Jiyong ve ben biliyorduk çünkü Ji Eun birinden şüphelendiyse asla peşini bırakmazdı. Ya bir polis bulacaktı ya da bir hacker. Senin hakkında bilgi alabileceği herhangi biri. O yüzden bara gitmeyi teklif ettim ki polisin ayağına gitmiş olalım dedi Seunghyun. Gerçekten de öyle düşünmüştüm ve Seunghyun bara gitmeyi teklif ettiği için ise çok mutlu olmuştum. 

-Ah hatta Jiyong Ji Eun'a bilerek bağıracaktı çünkü senin arkanda hala kim olduğunu öğrenememişti. Bu yüzden sanki senin tarafındaymış gibi davranacaktım. Tabi tokat kısmı gerçekten planda yoktu Ji Eun bunun için çok üzgünüz

-Bebeğim bende üzgünüm. Biliyorsun o ani-

-Dur bir Jiyong. Sonra dedim ? dedim ona bakarak. 

-Sonra ben Na Na'nın telefonunu senden önce aldım. Numarayı Hoseok'a verdim. Numaranın bir adama kayıtlı olduğunu söyledi. Adam Jackson'ın üvey babası. Buraya kadar öğrendik

-Sonra ? dedim beynim şuan dönüyordu

-Sonra Jackson'ın salaklık yapıp intikam almak için burayı seçeceğini tahmin ettim. Tek yapmamız gereken sizden önce buraya gelmekti. Ki bunu da Jimin halletti 

-Jimin ? dedi Jackson 

-Evet Jimin bir hacker. Trafik lambalarını hackledi. Yarım saatlik yolu 45 dakikada geldiniz. Tabi ikinizde çenebaz insanlarsınız. Fark bile etmediniz dedi Jiyong. Ellerim titriyordu. Nasıl bir teşkilattı bu böyle ? Neler olmuştu ? Haberim bile yoktu.

-Ji Eun ve kızlar olayı çözmeye çalışırken biz de boş durmuyorduk tabi dedi Seunghyun. Na Na'ya döndüm ve bir kahkaha attım. Tamamen histerikti. Sanırım kafayı yemiştim.

-Sana demiştim. YG'yi küçümseme diye. Özellikle onu dedim Jiyong'u gösterip. Jiying gülümsedi. Bir anda olayın en başı aklıma geldi. Sinirle Jackson'a doğru yürüdüm

-Nerede o ? 

-Ne ? 

-O nerede ? Nereye götürdün onu ? diye bağırdım. Na Na aramıza girince onu saçından tuttuğum gibi yere fırlattım. 

-Ki-kim ? Çocuk mu ? 

-Hanbin. Ne yaptın ona piç herif ? dedim suratına yumruğu geçirdikten hemen sonra. Bana bir saniye içinden cevap vermediği için bir tane daha geçirdim. 

-Nerede ? diye bağırdım ağlayarak. Jiyong yanımıza geldi. 

-Yan odada dedi Jackson. Jiyong beni Jackson'ın üzerinden kalkmama yardım etti. Onu itip yan odaya koştum.

-Tamam. Eğlence başlasın dedi Seunghyun. Onlar kendi başının çaresine bakardı. Odaya ilerledim. Dizim acısa da, başım dönse de. Yerde boylu boyunca yatıyordu. Titreyen ellerimde onu tutarken içeriden silah ve çığlık sesleri geliyordu. Umurumda değildi. Hanbin hareket etmiyordu. Hiç bir şey umurumda değildi. 

-Hanbin. Hanbin uyan. Hadi uyan dedim yüzünü ellerim arasına aldım. Hiç bir tepki yoktu. 

-Lütfen lütfen. Şimdi olmaz. Böyle olmaz. Hanbin. Hani beni ağlatmayacaktın. Kimsenin beni üzmesine izin vermeyecektin. Nolur uyan dedim koluna vururken. Tepki yoktu. Nefes alamıyordum. Hıçkırıklarım arasından zorla bir nefes çekmeyi denedim. Her şey benim suçumdu. Göğsüne kapandım. Benim yüzümdendi. Benim yüzümden Seul'deydi. Benim yüzümden bu işe bulaşmıştı. Benim yüzümden ölmüştü. 

Ay öldü mü şimdi benim çocuğum, canım CEOm ? 

Aşırı duygusal hissettim kendimi. Gidip ağlayacağım..

ÇETEWhere stories live. Discover now