B.42

190 21 29
                                    


-Jennie.. Jennie iyi misin ? Unnie sen ? dedim bağırarak. Jennie ayağa kalktı. 

-Koş dedi bana ona doğru gittim. 

-Kalkın beraber 

-Koş Lisa. Bara koş. Suga oppa'ya söyle. Ben Ji So unni'yi alacağım dediğinde bara doğru koştum. Başım dönüyordu. İçtiğime pişmandım. İçmeseydim o adamları haklardım. Jungkook barın girişindeydi. Kaşımdan aşağı akan kan tek gözümü kapıyordu. 

-Jungkook diye bağırdığımda bana döndü ve koşmaya başladı. 

-Ne oluyor ? Lisa. Bana bak. Ne oldu ? 

-Jungkook Rose ve Ji Eun unnie'yi kaçırdılar dediğinde beni kolumdan tutup hızla içeri soktu. Yongi oppa biriyle konuşuyordu. Beni görür görmez yüzündeki gülümseme dondu ve adamı dinlemeyi bırakıp bana doğru geldi.

-Kim ? 

-Jackson'ın adamları oppa. Buraya gelmişlerdi. dediğinde silahını çıkarıp mermilere baktı .

-Oppa ben de geleceğim dedim Jungkook'tan kendimi kurtardım. Gözümdeki kanı sildim. 

-Hayır. Burada kal. Jennie ve Ji Soo nerede ? dediğinde ikisi de içeri giriyordu. Diğer çocuklarda işlerini bitirip yanımıza toplandı. Kook yine kolumu tuttu. Ayakta durabileceğime güvenmiyordu. 

-Oppa gelmeliyim. Benim yüzümden dediğimde elini omzuma koydu. 

-Kendini suçlama. Kook onları arkaya götür. Kaç kişilerdi

-Şöforle 9. Sana plakayı atarım oppa.

-Tamam bekliyorum. Jen Jiyong hyung'u ve Seunghyun'u arayıp bilgilendir. Tae ve Hoseok çıkalım dedi ve hızla bardan çıktılar


-Jİ EUN---

-Sakın ona elini sürmeye bile kalkma. Seni mahvederim dediğimde yakışıklı ama piç herif Rose'u bırakıp önüme geldi. Eğildi ve boğazımı tuttu. 

-Çocuklar bana her şeyi anlattı. YG'den değilsin. Olsan seni bilirim 

-Seni ilgilendiren kısma gel 

-Peki neden seni koruyorlar ? dedi sinirle. Gözlerimi kıstım. Kimdi bu piç herif ? Jackson dedikleri bu muydu yani ? 

-Hala seni ilgilendiren kısımda değiliz

-Seni ilgilendiren kısımdayız çünkü dedi gülerek. Ayağa kalktı ve Rose'a ilerledi. Adamlardan biri ağlıyor diye onu bayıltmıştı. 

-Minik Rose uyuyor. Bu yüzden

-Ellerini kıracağım

-Bunu ellerin bağlı değilken söylemeni çok isterim ama şansına küs. Öyle bir şey olmayacak dedi gülerek. Ji Yong neredesin kahretsin neredesin ? Tamam. Jiyong yok, kimse yok. Kendine gel kızım. Kendine gel. Buradan çıkmalısın. Jackson'ı dinlemeyi kesip etrafa bakındım. Buradan Rose ile beraber çıkmalıyım

-Kaçacak yer araman komik. 

-Siktir git dediğimde bana yaklaştı ve suratıma bir tokat attı. Beynim sarsıldı sanırım. Eli ağır. Yine de gözlerimi üzerine diktim. 

-Piç dediğimde bir kere daha vurdu. Kahkaha attığında ağzımda toplanan kanı tükürdüm. Bir yolu olmalı. 

-Patron. Bir saniye gelir misin ? dediğinde kapının girişindeki adama baktı Jackson sonra kapıdan çıktı. 

-Rose diye bağırdım. En azından uyanmalıydı. İlk fırsatta buradan tüyecektik. 

-Rose lütfen. Uyan diye söylendim. Sandalyeyi zorla ona doğru ilerlettim. Arkamı döndüm ve kolunu yakalamaya çalıştım. 

-Rose dedim kolunu cimcikledim. Ufak bir kıpırdandığında daha çok sıktım. 

-N- unnie ? Tanrım dedi derin bir nefes aldım. 

-Hey buradayım. Uyanık kal anladın mı ? dediğimde korkuyla açılmış gözlerle etrafına baktı. 

-Rose bana odaklan dediğimde kafa salladı. Kollarına baktım. 

-Bak elini çözmeye çalışacağım. Buradan tüymemiz gerek. İkinci kattayız. Tuğla bir bina. Bu şehir merkezine yakın olmalı. Terk edilmiş dedim kollarındaki ipi açmaya çalıştım. 

-Ah kahretsin

-Ne ? Ne oldu ? 

-Tırnağım kırıldı dedim sinirle. Hasır ipi açtığımda ona döndüm. Sesler geliyordu. 

-Ayaklarını aç hızlı ol dediğimde beni dinledi. Panikle bana baktı.

-Çık git. Rose koş anladın mı ? Arkana bile bakma. Bulduğun ilk arabaya atla ve bara git

-Seni burad-

-Rose buna vakit yok. Bak şu açık camdan. Atlaman lazım anladın mı? Yandın merdiveni var. Gördün mü gölgesi dedim ama kapı açıldı. Panikle bir bana bir kapıya baktı. 

-Koş Rose dediğimde cama doğru koştu. Jackson onu tutmak için koşarken sandalyeyi devirdim ve ayağına düştüğümde acıyla bağırdı. Rose'a baktım. Camdan bana son kez baktı. 

-Dediğimi yap. Arkana bile bakma dedim ve atladı. 

-Seni lanet sürtük dedi ve beni bacağından itti. Dışarı doğru çıktığında yanağım beton zeminle birdi. Öksürdüm. Bir kaç bir şey bağırdı. Rose lütfen. Lütfen gidebil. İçeri girdiğini gürültüyle açılan kapıdan anladım. Tek değildi. Bu sefer yanında bir sürü adam vardı. 

-Seni orospu nasıl ya aklım almıyor ? Deli misin sen ? dedi yüzüme baktı. İki adam sandalyeyi düzeltti. Ellerini saçlarına geçirmiş sinirle bana bakıyordu. 

-Şimdi sırada o ellerini kırmam var sanırım dediğimde saçımdan tutup beni savurdu. Siktir. 

-Yok çözün onu dediğinde iki adam yanıma geldi. 

-Neden buradasın bunu biliyor musun ? Seni o koruyan pislik ekibin benim adamlarıma işkence etmiş. Bana sataşmış

-Onlarla bir kez daha gurur duydum dediğimde güldü.

-Merak etme beş dakika sonra o gurur da gidecek dedi. Beni zincirlerle bağladılar.

-Zaten minik Rose'umuz burada olsaydı da sen bağlanacaktın çünkü YG özellikle sır vermez. Rose için planlarım vardı. 

-Tüh yazık oldu

-Bence de ama ne var biliyor musun ? adamlarıma emir verdim. Yakalayın ve öldürün dediğinde gözlerim korkuyla büyüdü. Siktir.

-Şimdi bana deponun yerini söyle ki bugün diğerleriyle de bir görüşeyim 

-Bok dediğimde güldü. Bende güldüm. Söylemezdim. 

-Sen bilirsin dedi ve yanındaki düğmeye bastı. Bir anda kendimi baş aşağı buldum. Yüzlerimiz denk gelecek şekilde beni yukarı çıkardı ip. Baş aşağı ona bakıyordum ama hala gülümsemesi iğrençti. Dudaklarımı birleştirdiğinde dudağını ısırdım. Dudağından akan kanı emdi. Gülümsemesi daha da yayılırken geri çekildi. 

-Görüşürüz güzelim

-Sanmıyorum 

-Adamlarımı içki ile boğarak laf almaya çalışmıştı. Üzgünüm o kadar içki yok yanımda dedi düğmeye bir daha bastığında daha da yukarı çıkmaya başladım. Büyük su birikintisini gördüm. 

-Deponun yerini söyle seni acısız öldüreyim

-Şansına küs. Acı çekmeyi seviyorum dediğimde kendimi suyun içinde buldum. 


ÇETEWhere stories live. Discover now