B.24

252 20 34
                                    


Tahminimden daha uzun sürdü geri dönüş yolu. Her iki adımda bir durup derin bir nefes almak zorundaydım. Depoyu gördüğümde neredeyse mutluluktan ağlayacaktım. Adımlarımı zorla ilerlettim. Deponun kapısını açtığımda kızlar hariç herkes oradaydı. Okula olmalılar

-Yah ufaklık nerelerdeydin ? diye bağırdı Seunghyun bana doğru gelirken

-Bir işim vardı oppa. 

-Dün geceden beri yoktun. 

-Lisa'ya işim olduğunu söylemiştim 

-Lisa mı ? Lisa okula dediğinde kafa salladım. Elini omzuma koyduğunda yüzümü acı ile buruşturup geri çekildim. 

-Sorun ne ? dedi CL bana doğru gelirken.

-Sorun yok. Sadece çatıdan düştüm

-Çatı mı ? O tarz bir işte miydin ? dedi Seung Yoon. Kaşlarımı çatıp ona baktım. Ne tarz bir iş ? Yani...

-Ne  tarz bir işten bahsettiğini bilmiyorum ama sadece bir çatıdan düştüm. 

-Kırıldı mı acaba  ?dedi Dae. Kafamı iki yana salladım. 

-Kırıldığını sanmıyorum. Sorun yok bir ilaç sürerim. Siz hepiniz burada napıyorsunuz ? dedim Jiyong'un ayağa kalktığını görmüştüm ama direk olarak ona bakmayı reddettim. 

-Seni merak ettik. Gecenin köründe gitmişsin ve merak etmemiz çok normal dedi Bae. 

-Üzgünüm telaşlandırmak is-ah neden bunu yaptın ? dedim sinirle. Jiyong omzuma dokunmuştu. Boş boş yüzüme baktı. 

-Omzun çıkmış 

-Omzum falan çıkmadı. Yerinde duruyor dedim sinirle. Dün geceden sonra ona sinirlenmem gayet normaldi. Dediğim şey üzerine aptalmışım gibi bakarken bizimkiler güldü. 

-Ji Eun. Omzunu yerine yerleştirelim 

-Omzuma dokunmayı aklından bile geçirme diye çirkefleştim ve merdivenlerin yolunu tuttu. Omzumu yerine falan yerleştirmeyecekti. Hadi ama omzum çıkmamıştı. Sadece yere sertçe vurduğum için canım acıyordu. 

-Hadi ama daha fazla acı çekeceksin dediğinde merdivenlerden ona döndüm. Sinirle suratına baktığımda herkes bize bakıyordu. Ne yani dün beni itmişti ? Beni itti. Hemde yapmayacağım bir şey için beni uyarmak için. 

-Omzum falan çıkmadı Jiyong. Nesin sen doktor bilim adamı saçmalığı falan mı ? Omzum çıksa bunu anlarım

-Aslında o bir doktor dedi Seunghyun. Alayla ona döndüm. 

-Bende İngiltere kraliçesi. 

-Hayır unnie. O gerçekten bir doktor 

-Siktir git CL- Hadi ama cidden mi ? dediğimde herkes kafa salladı. Jiyong yüzündeki alaylı sırıtma ile merdivenlerden çıkıyordu. 

-Hadi omzunu yerleştirelim

-Dokunma bana dediğimde aramızda bir kaç basamak vardı. Kaşları çatıldı. 

-Seni çift kişilikli psikopat. Senin derdin ne ? Dün yaptığına bak şuan ki yaptığında bak. Sanki çok umurundaymış gibi davranmayı kesemez misin ? Ne var omzum çıktıysa ? Bununla yaşarım ben anladın mı ? Zaten omzumu çok kullanmıyorum bile. Böyle mutluyum diye bağırıp onun odasına ilerledim. Sadece üzerimi değiştirip çıkıp gitmek istiyordum. Biraz sakinleşebileceğim bir yere ihtiyacım vardı. Peşimden odaya girdi. Üzerimi çıkarmış olduğum için tişörtü göğüslerimi kapatacak şekilde tuttum. 

-Bu oda senin olabilir ama dolabı ortak kullanabileceğimizi sen söyledin. Yani en azından odaya girerken kapıyı çal dedim tişörtü geçirmeye çalışırken. Yanıma yaklaştı ve tişörtü boynumdan geçirdi. Büyülenmiş bir şekilde yüzüne bakıyordum. 

-Omzunu yerleştirelim. Her geçen dakika daha da canın yanacak. Anladın mı ? 

-Yerleştirirken daha çok canım yanacak dedim. Benimle bu şekilde sakin konuşması benim sakinleşmeme yaramıştı. Şuana kadar gergindim çünkü omzum acıyordu, üstüne çıktığını öğrendim. Tanrım o kolu kullanmadan da yaşayabilirdim. 

-Sadece bir kere canın yanacak. Sürekli yanmasından daha iyidir. Dimi ? 

-Ko-korkuyorum

-Canını acıtmamaya çalışırım dedi ve beni yatağa doğru çekti. Oturduğumda yanıma oturdu.

-Şimdi sadece yerine oturtacağım dedi kafamı salladım. Gözlerimi sıkıca kapattım. 

-Gittiğini düşünmüştüm. Geri gelmeyeceğini.Dün geceden sonra

-Neden böyle düşündün ki ? Sadece beni ittin ve öldürmekle tehdit ettin. Yani gitmem için yeterli bir sebep değil dediğimde güldü. 

-Dünü unutalım mı ? 

-Dün mü ? Ben sadece bugünü anımsarım

-Ji Eun. Seni korkuttuğumu biliyorum. Bu yüzden-

-Beni korkutmadın Jiyong. Beni üzdün ve kırdın. Anladın mı ? Aradaki fark bu dediğimde bir anda omzumdan kıt diye bir ses duydu ve acı ile bağırdım. 

-Sen kafayı mı yedin ? İnsan haber verir diye bağırdım. Kaşlarım çatık ona bakıyordum. 

-Farkındayım tamam mı seni üzdüğümü. Sadece diye bağırdı ama sustu

-Sadece ne  ? Bak ne var biliyor musun sorun de- dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Bildiğin belimden tutup beni kendine çekti ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Gözlerim şaşkınlıkla açılsa da yumuşak dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissediyordum. Kendimi bir adım geri atmaya zorladım. Karşılık veremezdim. Veremezdim. O ise benim aksime sakince bana bakıyordu. Siktir git. Aramızdaki farkı kapatıp bu sefer ben öptüm onu.

ÇETEOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz