B.23

228 22 11
                                    

-Bunu birine söylersen seni öldürürüm dedi beni ittiğinde. Şaşkın bir halde yüzüne baktım. Bu ani ruh değişimi de neydi?

-Söylemem. Kime,niye söyliyim Jiyong ? Dedim yerden kalkarken.

-Hem senin burada ne işin var ? Burası benim odam. Başkalarının izinsiz girmesinden nefret ederim

-B-ben sadece Dara unnie dedi ki -

-Hala duruyor musun ? diye sinirle konuştuğunda kapıya ilerledim. Belli ki onunla konuşmak için yanlış zamandı. Kapıdan çıkmadan yatağın üzerindeki telefonum çalmaya başlayınca yatağa yürüdüm. MinHo

-Efendim dedim odadan çıkarken

-Para lazım dimi ? Bir iş var ama hemen gelmelisin

-Ne ? Dedim kapıyı arkamdan kapattım.

-Bir yere bir şey götüreceksin. Ne olduğunu bilmiyorum ama 10 bin lira. Uzak bir yer değil ama polisler kontrol yapıyor. Bu yüzden aklıma sen geldin ama çabuk olmalısın

-T-tamam geliyorum dedim ve kızların odasına gidip kapıya vurdum. Oraya da pijamalarla gidemezdim. Odaya dönüp onun dolabında olan kıyafetlerimi de alamazdım. En iyisi kızlardan almaktı. Kapıyı Lisa açtı şaşkın bir halde bana baktı. Onu hiç uykulu görememiştim. Bir kere evdeki herkes acil durumda hemen çıkmak için uykudan uyanıyordu. Buna geçen gün şahit olmuştum.

-Sorun ne unnie ?

-Ben.. bana bir kaç parça kıyafet verebilir misin ?

-Sabah için mi ?

-Şimdi dediğimde kapıyı açıp içeri girmemi işaret etti.

-Jennie uyanmasın dedim odayı onunla paylaşıyorlardı.

-Burada davul çalsam bile uyanmaz o dediğinde içeri girdim. Bana siyah bir pantolonla askılı uzattı.

-Olur mu ?

-Varsa bir hırka da alabilir miyim ? Benimkiler Jiyong'un dolabında dediğimde koyu gri bir hırka uzatmıştı bile.

-İyi de bu saatte nereye ?

-Sonra açıklarım

-Unnie şey dün ki tepkim

-Sorun değil Lisa. Benim biraz acelem var bu yüzden gitmeliyim ama sorun değil gerçekten. Ben haddimi aştım dedim çoktan üzerimi değiştirmiştim.

-Seninle gelmemi ister misin ? Yani saat gece 3 ve-

-Merak etme çatılarda olacağım yani hallederim dedim ne kadar bir şeyler öğrenmiş olsa da henüz hızlı değildi ve MinHo'nun dediklerine bakılırsa başıma bela alabilirdim. Bu yüzden karışmaması daha iyiydi. Odadan çıktım ve pijamalarımı katlı bir halde kanepeye bıraktım. Evden çıkıp koşmaya başladım. Sehir merkezine geldiğimde bir binaya tırmandım. Çatılarda yollar hep daha kestirmeydi. En başında sokak boyu yürümeye gerek yoktu. Min Ho'nun iş yerine geldiğimde kapıyı tıklattım. Her zamanki otomatik sesi duyduğumda arka kapıya yürüyüp içeri girdim. Elinde bir çanta ile beni bekliyordu.

-Bunu merkezdeki hastanenin morg kısmına götürmeni istiyorlar. Orada bir doktor senden alacak

-Ne var ki içinde ?

-Bilmiyorum gerçekten. Merak da etme Ji Eun. Bu işler bela olur başına. Sadece götür. Acelesi var. Yarım saate orada olmalısın. Yaparsın dimi ? Dediğinde kafa salladım.

-Güzel. Çatıdan git. Neredeyse her caddede polis dikili. Herkesi kontrol ediyorlar. Sakın yakalanma. Doktor sana parayı verecek. Tam 10 bin lira. Eksikse bana haber ver

-Sağ ol Minho. Gerçekten

-Bir şey değil. Her zaman dedi. Kapıdan çıktım ve hızla o binanın çatısına çıktım. Büyük kare çantayla bu iş zor olacaktı ama imkansız değildi. Karşı çatıya atladığımda önce çantayı çatıya bırakıp kendimi çektim. Tamam imkansız değil dedik ama bir o kadar zorlayacak gibiydi.

Hız kesmeden 10 sokak geçtiğimde hastaneyi görüyordum. Polisler cidden her yerdelerdi. Şimdiden 20 dakika çekmişti bile. Son polis kontrolünü de geçince aşağı inme kararı aldım çünkü hastaneye yakın bir bina yoktu. İki katlı evin alt kattaki balkona çantayı atıp kendimi alt balkona bıraktım. Çantayı tekrar salınarak bahçeye attığımda yuvalandı. Kendimi bırakacağım sıra aniden evin lambasının yanmasıyla kendimi balkondan aşağı attım. Siktir. Zararı en aza indirmek için yuvarlansam da omzumu fena çarpmıştim.Çantayı kaptığım gibi koşarak bahçeden çıktım ve hastanenin bahçesine girdim. Önce içeri girip etrafa baktım. O sırada MinHo aradı.

-Neredesin ? Süre doldu dolacak

-Hastanedeyim. Şuan morga ilerliyorum ama oraya önüne geleni almazlar

-Merak etme sen gireceksin. Sorun yok. Doktor orada bekliyor dediğinde telefonu kapattım ve en alta indim. Morgun kapısını açtığımda içeride bir doktor, bir hemşire ve iki ceset vardı.

- Paket o mu ? Dediğinde ona uzattım. Adam telaşlı dursa da beni gördüğüne sevinmiş olmalı. Hemşire elimden kaptığı gibi odadan çıktı. Doktor bana bir zarf uzattı.

-Anlaşıldığı gibi 10 bin lira. Burada olanları unut

-Cesetler hatırlamak istediğim şeyler arasında değil dediğimde gülümsedi. Dönüp hastaneden çıktığımda omuzumu tutuyordum. Artık o sıcaklığın geçmesiyle daha çok acıyordu. Evin yolunu tuttum. Saat 4 olmuştu bile. Bu gidişle 10 gibi evde olurum. Tekrar çatıya çıkabilirdim ama kendimi buna hazır hissetmiyordum . Cebimdeki zarfı çıkardım ve kontrol etmek için durağa oturdum. Parayı saydım. Tam on bin. Geriye verilecek 140 bin liram kaldı. Para tamamlanır tamamlanmaz o evden gidecektim ve onların Kang'ı bana getirmesini bekleyecektim.

ÇETEWhere stories live. Discover now