B.2

1.1K 44 15
                                    

Çocuğa cüzdanını teslim ettikten sonra depoya gelmiştim. Seungri,Jin Woo ve Seung Yoon ile bilardo oynuyordu. Bizimkilerin oturduğu u şeklindeki koltuğa kendimi attım. Seunghyun Bom'dan kolunu çekip öne doğru uzandı. 

-Neredeydin ? dediğinde telefondan kafamı kaldırıp ona baktım. 

-İşim vardı 

-Senden flaşı bekliyoruz sabahtan beri diye bağırdığında göz devirdim. Serserinin işi gücü bağırmaktı.

-Flaş cüzda- Hassiktir. Bellek cüzdanımda diye bağırdım. O sırada Jin Woo sevinçle bağırdı. 

-İyi ver o zaman oppa. Vakit kaybettik zaten. Ben Minzy ve Dara unnie gidip hallederiz dediğinde sinirle CL'e baktım. 

-Cüzdan bende olsa verirdim dimi ? 

-Kimdeyse git al o zaman Jiyong dedi Seunghyun bıkkınlıkla. Ellerimi saçlarıma geçirip koltuktan kalktım. Lanet para önemli değildi. Kimlik dahil bütün zırvalıklardan fazlası vardı. İçindeki para bile önemli değildi ama bellek. Kahretsin.

-Kızlar nerede ? dedim o dördü bu işi hallederdi. Kızı arayamayacak kadar yorgundum. 

-Kızlar mı ? Onlar burada değil gece gelecekler 

-Jin Woo, Mino'yu da al bir kız var. Bugün pazarın orada takılıyordu. Bana onu bulun dediğimde Jin Wo eğildi. Mino onun yanına gitti. 

-Kang'ın adamlarına sorun. Kızı tanıyorlar. 

-Ama hyung-

-Size o kızı bulun ve bana getirin dedim diye bağırdım ve kapıya doğru ilerledim. 

-Kim o kız ? diye bağırdı Seunghyun

-Ne yapacaksın ? Kimse kim! dedi Bom ona sinirle. Kapıyı arkamdan hızla kapattım. 

▪︎Ji Eun▪︎

-Hey ufaklık dedim bizim minik bodrum kata girer girmez. Koşup bana sarıldı. Elimdeki dondurmayı ona gösterdim. 

-Abla harikasın

-Biliyorum ufaklık dedim ve güldüm. Minik gülümsemesi bulaşıcıydı. Paketini açmaya çalıştığında dondurmayı elinden aldım. 

-Önce yemek. Ellerini yıka bu sırada yemek hazırlayım dediğimde surat asıp banyoya koştu. Sabah ki pilavı ısıtmak için makineyi çalıştırdım. Bugün o şapkalı çocuktan iyi para araklamıştım ve gelirken biraz et almıştım. Sadece ona yetecek kadar. Geri kalanını tedaviye ayırmam gerekiyordu . Kızartmaya başladığımda Jo Hyuk ufak salonumuza girdi. Yemeği hazırlayıp masaya koyduğunda yemesini izledim. 

-Sen yemeyecek misin ? 

-Aç değilim ki dedim pilava baktım. Şimdi ben yersem yarın o aç kalacaktı. 

-Et ye en azından 

-Aç değilim. Bugün yedim. Hemde kore eti. Çok iyiydi. Birinci kalite

-Yalan attığında dudağını yalıyorsun dediğinde sırıttım. Beni tanıyordu. 10 yaşında olmasına rağmen çok zekiydi. Hep hareketlerimi kontrol ederdi. Ondan çok şey öğrenmiştim. Gülerek saçlarını karıştırdım. 

-Yalan değil ufaklık. Yemeğini ye ve dondurmanı vereyim. Zaten geç kaldın uyumak için

-Sen geç geldin dedi bir şey diyemedim. Haklıydı. Telefonları hemen elden çıkarmam lazımdı. Minho satılır satılmaz beni arayacaktı. Yemeğini yedikten sonra dondurmasını verdiğim gibi küçük televizyonun karşısına geçti. Gidip onu kucağıma aldım ve beraber çizgifilm izlemeye başladık. Minik bir evimiz vardı. Bodrum katında,rutubetli ve tek odalıydı. İkimiz olduğumuz için ve saklanmak zorunda olduğumuz için buraya taşınmıştık yıllar önce ama Jo Hyuk için taşınmamız gerekecekti çünkü rutubet ciğerlerine iyi gelmiyordu. Zaten hemen başlaması gereken ama paramız olmadığı için başlayamadığımız tedavisini kötü etkiliyordu. 

-Jo Hyuk dediğimde mırıldandı. 

-Uyumadan ilaçlarını içmelisin dediğimde kafa salladı ve uykulu bir şekilde gidip ilaçlarını içti ve gelip tekrar göğsüme yattığında kısa saçlarıyla oynadım. 

-Jo Hyuk 

-Efendim nuna dedi bu sefer. Gülümsedim. 

-İyi ki varsın biliyorsun dimi ? 

- Hasta bir şekilde ayağına bağ olduğum için kızmalısın. Artık bu yıl üniversiteye gitmeliydin

-Üniversiteye gitmek istemiyorum ki. Zaman kaybı 

-Yine dudağını yaladığına yemin edebilirim 

-İstemiyorum beyefendi. Ayrıca sen benim kardeşimsin. Anladın mı ? Hiç bir zaman bana ayak bağı olmadın dedim bir süre sustu. 

-Sende iyi ki varsın nuna dediğinde  gülümsedim. Telefonum çaldığında ekrana baktım. MinHo. 

-Efendim dedim kapaklı telefonu açtığımda

-Satıldılar. Getireyim mi gelip alır mısın ? 

-Bu kadar çabuk mu ? 

-Bilirsin. Harikayım dediğinde Jo Hyuk'u kucağıma alıp odaya yatırdım. 

-Ben gelirim. Yarım saate oradayım dedim ve kapattım. Cebimdeki cüzdanı çıkarıp dolabın arkasındaki gizli yere,paraların arasına soktum. Jo Hyuk'a yaklaşıp öptüm. 

-Merak etme. Ablan seni kurtaracak. Az kaldı Joo çok az kaldı dedim ve kapşonu geçirip evden çıktım. Sadece beş sokak ilerlediğimde peşimdeki iki kişiyi fark ettim. Biri uzundu diğeri ona oranla daha kısa. Adımlarımı hızlandırdığımda onlarda hızlandı. Bu sefer koşmaya başladım. Benimle beraber koşmaya başladığında katlı otoparkın acil çıkış merdivenine doğru ilerledim. Bu sokakları en iyi ben bilirdim ve yerde olmaktansa çatılarda daha hızlıydım. Peşimden geldiklerinde gülümsedim. 5 kat çıktıktan sonra kapıyı açıp çatıya geçtim. Çatının kenarına doğru yürürken nefes nefeseydim. Açtım.  O kadar açtım ki karnım guruldadı. Kapı arkadan kapandığında içeri giren ikiliye baktım. İkisi de sırıttı. 

-Sadece gelmeni istiyoruz. Sana zarar vermeyeceğiz dediğinde alayla güldüm. Kim zarar vereceğim derdi ki ? 

-Kaçacak bir yerin yok dedi uzun olan. Arkamdaki çatıya baktım ve koşmaya başladım. Bir çatıdan diğerine atladım. Kendimi toparladığımda ikisinin şaşkın yüzüne bakıp el salladım. 

-Git dedi kısa olan ötekini iterek

-Ne ? Hyung ölürüm. Sen git 

-Ben büyüğüm beni dinle bir kere de dedi ikisi de yapamayacaktı. Arkamı dönüp yavaşça yürüme başlamıştım bile. Büyük bir gürültüyle şaşkınca diğer çatıya baktım. Kısa ve bebek yüzlü olan panikle benim olduğum çatıya bakıyordu. Kenarda tutunmaya çalışan herife baktım. Tanrım deli miydi bu ? 

-Yardım et ona diye bağırdı kısa olan. Gözlerimi ona diktim. Etmeli miydim ? 

-Ne bekliyorsun ? Ölecek dediğinde çatının kenarına yaklaştım. Uzattığı elini tuttum. 

-Çekemiyorum. Atla buraya. Beraber çekelim 

-Ne ? 

-Atla! Geriye git ve hızla koş diye bağırdım kısa olana. Biraz geri gidip koşmaya başladı ve olduğumuz çatıya atladı. Onu yerden kaldırdım. Ben kenarı tutarken kısa olan elimi tuttu ve diğer elini uzun olana uzattı. Uzun olanı çektiğimde hepimiz yere yuvarlandık. Uzun olan gülmeye başlayınca göz devirdim. Belki de bırakmalıydım.

-Artık kaçamazsın da dediğinde sinirle ona döndüm. 

-Ah güneşe bakın nasıl batıyor ? dedim arkalarını göstererek. İkisi de hayretle oraya döndüğünde yerden direk fırladım ve koşarak öteki çatıya atladım. Böyle ani kaçmalara alışıktım ve bu taktikler hep işe yarardı. 

-Salaklar saat gece yarısı dedim gülerek. İkisi de hayretle bana baktılar. Uzun olan çatının kapısına doğru ilerledi. 

-Yah salak hepsi senin yüzünden bak kaçtı dedi kısa olan sinirle

-Hyung daha büyük bir sorunumuz var 

-Ne Mino ? Yine ne? diye bağırdı kısa. Uzun olan yutkundu. Bende merak ettiğim için orada duruyordum. 

-Şey kapı kilitli. Nasıl aşağı ineceğiz  ? dediğinde kahkaha attım. İkisi de bana döndüğünde eteğimi kıvırır gibi yapıp referans yaptım ve hızla diğer çatıya koştum. 

ÇETEWhere stories live. Discover now