B.16

275 26 23
                                    


-Aç şu kapıyı Ji Eun diye bağırdığında kapıyı sanki açılacakmış gibi daha da sıkı tuttum. 

-Olmaz. Açmam. Açamam

-Kediyi atarım dışarı. Çıkmak için 3 saniyen var dediğinde düşünmem gerekti. Kedinin evden atılması mı ? Yoksa Jiyong ile karşılaşmak mı ? Zavallı hayvana bunu ödetmek istemediğim için kapıyı açtım ve yavaşça banyodan çıktığımda yüzüme bakıyordu. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve yanından geçmeye çalıştığımda pijamamın ensesinden tuttu. 

-Ya tamam şakalaştık bitti

-Ne ? Şaka mıydı bu ? dedi alayla. Ona bakıp gülümsemeye çalıştım. 

-Tabi ki oppa. Jiyong oppa dediğimde elini ensemden çekti. Bende fırsattan istifade mutfağa doğru koştum. 

-O-oppa ? 

-Sen benden büyük değil misin ? 

-Yaaa bu şey de nee ? Çok tatlı diye bağrıştılar kızlar. 

-Maviss onun adı. Yeni kedimiz 

-Sadece bir günlük kedimiz diye ekledi Jiyong. Mutfağa doğru yürüdü. Dolaptan süt çıkardığında bir bardağa koyarken onu izliyordum. 

-Jiyong süt kedilerin mides- Ha ? Dedim sütü diktiğinde. Bildiğin neredeyse yarım litre sütü içti. YG'nin lideri, süt, adam öldürmek, süt, en çok korkulan çete, süt. Bana baktığında boş boş ona baktığım için ne var dercesine göz kırptı. Kafamı çevirdim. SÜT. 

-Oppa gerçekten bir gün mü kalacak ? 

-Evet dediğinde kızlar sustu. Lafımın üstüne laf yok beyi.

-Hadi ama şunun tatlılığına bak Jiyong. Bence bir günden fazlasını hak ediyor 

-Hayır dedi ve masaya ilerledi. Peşine takılıp masaya oturduğumda kızlar hala kedi ile oynuyordu. Büyük gürültüyle kafamızı merdivenlerden zıplayarak inen Jin Woo'ya çevirdik. Göz devirdim. 

-Tanrı aşkına bu sabah niye bu kadar gürültülü ? 

-Sen geldiğinden beri sadece sabahlar değil dedi Jiyong. Burun kıvırdığım da burnumu sıktı ve masadan kalktı. 

-Kızlar siz okula. Jin Woo sende odana geç. Bilgisayarın başına. YoungBae sana bir şeyler yollayacakmış. Markete gidiyorum. Bir şey istiyorsanız mesaj atın. Muhattap olmayın benimle daha fazla dediğinde Ji Woo yeni indiği merdivenlere bakıp surat astı ve tekrardan zıplayarak yukarı çıkmaya başladı. Sırıtarak yanına gittim. Elini omzuma attım ve ona destek olmaya çalıştım. 

-İşte vefakar bir abla dediğinde sırıttım. Sadece bir basamak çıktığımızda Jiyong'un sinir bozucu sesini duyduk. 

-Ji Eun. Sen napıyorsun orada ? Yürü markete

-Ne ? Ben mi  ? 

-Evet. Tek mi gideyim ? Hamal mıyım ben ? Eşyaları da ben taşıyım bir de ? diye söylendiğinde ona döndüm. Ani hareketimle Jin Woo dengesini kaybetti. Panik yapıp son an da onu tutsam da ikimizde merdivenden düştük. Korkuyla gözümü kapattığımda yumuşak zemine düştüm. Gözlerimi açtığımda üzerine düştüğüm Jin Woo'ya baktım. Şaşkınca bana bakıyordu. 

-Be-ben özür di- ahh diye bağırdım Jiyong'un beni ensemden tutup kaldırmasıyla. 

-Gidiyoruz Jin Woo. Mesaj at istediğin varsa dedi çoktan kapıya ilerlemiştik bile

-Yah çocuğu kaldırsaydı bari dedim ama beni arabaya doğru hafifçe itti. 

-O kalkar dedi ve arabaya binmemi işaret etti. Arabaya bindim. Sinirle arabayı çalıştırdı. 

-Yah madem yanlışlıkla birinin üzerine düşüyorsun neden üzerinden kalkmadan özür dilemeye başlıyorsun ? O kadar mı meraklısın birilerin üzerinde olmaya 

-Yah bu ağır oldu ama  dedim sinirle. 

-Ağır falan fark etmez. Olan o 

-Bak çocuk benim asabımı bozma. O nasıl söz lan öyle ? Bir de ağır oldu diye uyarıyorum ama yok anlamayan anlamıyor işte. Lafını geri al. Onun bunu üzerine atlayacak insan mıyım ben ha ? Bir kere düştüysem bile senin dengesizliğinden düştüm. Hem sana ne ya ? Bak oppa sinirimi bozma cidden. İkimiz içinde kötü olur diye çemkirdiğim de bir saniye suratıma bakıp yola döndü ve öksürdü. 

-Haklısın şey...o ağır oldu. Üzgünüm dedi sessizce

ÇETEWhere stories live. Discover now