B.62

170 16 52
                                    


İçeri girdim. Beyni aldığım alkolden dolayı dönüyordu. Bizimkiler hala oturuyordu. Zaten hep oturuyorlardı. Kaç ay olmuştu ? 

-Neredesin ? Seungri kötü durumda ona bak-Sen içtin mi ? diye bağırdı Seunghyun. Kaşlarımı çatıp onu ittim. 

-Rahat bırak beni 

-Sana diyorum ki Seungri kötü durumda Jiyong. Kurşunu çıkardım ama başka müdaheley etmedim dediğinde sinirle kafa salladım. 

-İyi Daesung dik yarayı

-Hyung ben yapamam k-

-Ben hiç hiç bir şey yapamayacak mısınız ? Her şeye benim mi koşmam lazım diye bağırdığımda Seunghyun yüzüme bir yumruk attı. Geri geri giderek yere düştüm. Kızlardan biri çığlık attı. Rose. Kesin odur. O korkar böyle şeylerden.

-Kalkın. Ri'yi hastaneye götürün. Bu şerefsizi beklemekle hata yaptık dediğinde çoğu kalktı ve Ri'yi çıkardı. Bae, Dae, CL ve Bom kalmıştı bir tek.  Alayla sırıttığım da bir daha vurdu. 

-Sen ne oldu böyle ? Kendine gel Jiyong diye bağırdığında yine güldüm. Üzerime çıkıp bir kaç yumruk daha attı. 

-İstediğin kadar vur. Umurumda değil dediğimde yakamdan tuttu. Beni kendine çekti. 

-Jiyong 

-Değil hyung. Kalbimin acıdığı kadar yakamazsın canımı. Kimse yakamaz dediğimde gözlerimden son 3 saatte tuttuğum yaşlar akmıştı. Yüzüme şaşkın bir halde baktı, kafasını omzuma koydu.


Üzerimi değiştirir değiştirmez onun odasına girdim. Abimin odasına. Bizim masum bir aile şirketimiz varken. Kendi halimizde iken Jiyong'un buraya gelmesinin bir sebebi olmalıydı. Neden gelmişti ? Bunu arıyordum. Bir sebep arıyordum. Masanın çekmecesini açtım. Telefonum. Evet benim telefonumdu. Jiyong'un bana aldığı telefon. Kapalıydı. O olduğunu biliyordum çünkü ikimizde aynı kapları kullanıyorduk ama... ama abim bana telefon kırıldığı için attıklarını söylemişti. Yalan söylemişti. Telefonu açmak için tuşa basacağım zaman araba seslerini duydum. İyi ki odanın lambasını yakmamış ve her ihtimale karşı telefonumun flaşını açarak girmiştim. Telefonu hızla yerine bıraktım ve çekmeceyi kapattım. Odadan çıktım ve evin merdivenlerinden kendimi sarkıtıp salondaki  büyük koltuğa attım kendimi. Tam o sırada kapı açıldı. Nefesimi düzenleyip ayağa kalktım. 

-Hoşgeldin abi dediğimde bana bakıp gülümsedi. 

-Ne oldu sorunu hallettiniz mi ? Aç mısın ? Yemek yiyelim dedim. Çok konuştuğumu fark edince sustum. 

-Sorunu hallettik sayılır. Açım gerçekten yemek yiyelim dedi ve beni mutfağa doğru çekti. Bize yemek hazırlarken sandalyeye oturmuş onu izliyordum. Kötü bir insan değildi ama neden bana yalan söylemişti. Ne olursa olsun Jiyong buraya gelmişti ve ona zarar verecekti. Eğer zarar vermeyecek olsa hiç gelmezdi. Dediğim her şeyin arkasındaydım. Bu sefer kimseye zarar vermesine izin vermeyecektim, beni yalnız bırakmasına da. Artık bir ailem vardı. Gerçek bir aile. 

-Belki doktor hanım da bize katılmak ister 

-Onunla konuştunuz mu hiç ? dedi bana dönmeden 

-Ne konuşmalıyız ? dedim gülmeye çalışarak. O olanları ona anlatıp anlatmamak konusunda tereddüt ediyordum. 

-Babamın durumu hakkında falan dedi tam önümdeki masaya yiyecek bir şeyler bırakıp tezgaha döndüğünde gülümsedim. 

-Hayır. Hiç bir şey konuşamadık. Belki Jae Wook bahsetmiştir babam bir kriz geçirdi. Sanırım önemli bir durum

ÇETEWhere stories live. Discover now