B.10

353 27 46
                                    


-Tabi ki kimse depoya seni bırakamaz. Adı ne dedin ? 

-Minho. Onu tanırsın şehrin çıkışında bir dük-

-Tanıyorum. Bırakamaz. Sen neredesin ? 

-Onun dükkanının oradayım dedim Jiyong'la konuşuyordum. Çantam ağır olduğu için MinHo beni bırakmayı teklif etmişti ven ise Jiyong'a sormak istedim. 

-2 sokak ötede bir kafe var. Oraya git. Seni oradan alırım

-Geç kalır mısın ? Çok bekletme beni derken lafımın yarısında telefonu suratıma kapattı. Surat asarak dediği kafeye geçtim. Garson iki kere gelip ne istediğimi sorduğu için sonunda en ucuz kahveyi almak zorunda kaldım. Bir kahve ile bir buçuk saat kafede Jiyong'u bekledim. Keşke CL'i falan arasaydım. Bildiğim kadarıyla bugün evdeydi. Siyah spor arabayı park etti ve arabadan inip kafeye girdi. Direk oturduğum masaya oturdu ve garsonu çağırdı. 

-Ice amerikano ve cheescake. Tatlı ister misin ? dedi bana dönüp. Kafamı iki yana salladığımda garson gitti ve beş dakika içinde Jiyong'un istediklerini masaya bıraktı. 

-Çok erken geldin

-İşim vardı dedi boş boş dışarı bakıyordum. 

-Neden buraya geldim ? 

-Buranın kahvesini seviyorum dediğinde sırıttım. Pislik herif. Pek de konuşkan değil. Sıkıcı

-Bazı kurallar var. Depoya kimseyi getirmeyiz. Güvendiğimiz biri olsa bile. Ailemiz de buna dahil

-Sizin aileniz var mı ? 

-Bir çoğumuzun var tabi. Neyiz biz uzaylı falan mı ? dediğinde kaşlarım çatıldı. 

-Ama hepiniz orada kalıyorsunuz ? Aileniz buna bir şey demiyor mu ? Sormuyor mu ? 

-Kızların ailesi onları okul yurdunda sanıyor. Diğerleri zaten yeterince büyük. Kimse ailesinden konuşmaz, anlatmaz ve kimse de birine ailesi hakkında soru sormaz. Ailelerle iletişim dahi kurmayız çoğunlukla. 

-Peki nasıl bir araya geldiniz ? dediğimde bana baktı. 

-Oradan buradan dedi ve omuz silkti. Kafa salladım. Bana güvenmiyordu. Bu yüzden anlatmaması normaldi. Bende anlatmazdım. 

-Üzgünüm. Bir daha böyle bir şeyi teklif etmeyeceğim

-İyi olur dediğinde sinirle derin bir nefes aldım. Tatlıyı bitirince ayağı kalktı ve kasaya gittiğinde peşine takıldım. Para çıkardığımda alma gereği bile duymadan hesabı ödedi ve kafeden çıkarken takip ettim. Arabaya bindiğimde çantamı kucağıma aldım. 

-Bir kıyafet odam var. Kıyafetlerini oraya yerleştirirsin. Orada giyinirsin. 

-Sen bu grubun lideri falan mısın ? dediğimde gülerek bana baktı. 

-Ne diyorsun sen ? 

-Ne bileyim. Diğerleri hep ikili kalıyor ve sen teksin

-O depoya ilk gelenlerden biriyim. Bu yüzden kendi odamı kendim seçtim. 

-Gerçekten bir keresinde bir adamın gözlerini uyup ağzına tıktığın doğru mu ? dediğimde şaşkınca bana baktı. 

-Sen bunları nereden biliyorsun ? 

-Demek ki doğru

-Soruma cevap ver 

-Sizi araştırdım. Sadece dedikodular duydum. Size katılmak istiyordum. 

-Bize katılamazsın. Bunu unut. Bizim ekibimiz tam. Sen şuan iş verensin. İşin bittiği an gidersin. Bu kadar dedi ve arabayı park edip indi. Peşinden indim. 

-Zaten istiyordum dedim. Önceden. Şimdi öyle bir hevesim yok. İşim bitsin gideceğim dediğinde bana döndü. 

-Sadece iki ay. 

-İki ay dedim onu onaylayarak. Ve çantamı alıp içeri girdiğimde Jin Wo'nun ayağını alçıda gördüm. 

-Sana ne oldu be ? dedim yanına giderken. Daesung kahkaha attı. 

-Borudan düştü dedi Minzy gülerek. 

-Nuna sadece sen gelmeden çalışıyım demiştim

-Ve ayağını kırdın diye eklediğimde utanarak kafa salladı. 

-O zaman tırmanma olayını unut Jin Wo. Başkası öğrensin dedi Jiyong. Herkes birbirine baktı. 

-Hyung sen ne dersin ? 

-Seungri saçmalama dedi Jiyong. Alayla ona baktığımda sinirle karşılık verdi. Omuz silktim. 

-Sen esneksin. Ayrıca ekipte güçlü biri olması lazım tırmanabilen kişinin. Yani bence Jiyong mantıklı dedi Seunghyun. Bakışlarımı ondan Jiyong'a çevirdim

-Olmaz diyorum

- Ne o korktun mu ? dediğimde sinirle yanıma yaklaştı. 

-Korkmak ? Ben bu kelime ne demek onu bile bilmiyorum ufaklık. Kendine gel dediğinde etraftan bir ooo sesi yükseldi. 

-O zaman ? Yapıyorsun

-Yapıyorum 

ÇETEOnde histórias criam vida. Descubra agora