B.6

440 31 5
                                    

Kafede üzerimi değiştirirken Ji Hyuk aradı. Gülümseyip telefonu açtım. 

-Buyrun minik bey 

-Neredesin abla ? 

-Ji Hyuk geliyorum ablacım. Gerçekten işim uzadı. Sen yat yarın hastaneye gideceğiz dedim 1  hafta önce en son iddiadan kazandığım yara ile tedavisine başlamıştık. Yarın hastaneye yatacaktı. 

-Tamam abla. 

-İlaçlarını almayı unutma. Yemek yedin dimi ? 

-Pilav yedim

-Aferin sana. Yarın daha güzel şeyler alacağım sana. Belki dışarıda yeriz

-Seni seviyorum abla

-Bende seni ufaklık dedim ve telefonu kapattım. Kafeden çıktım. Patronum bana avans vermişti. Hırsızlığı bırakmıştım. İki gün önce kafede iş bulmuştum. Parayı cebime atıp yürümeye başladım. Ev iş yerine biraz uzaktı ama otobüse binme gibi bir lüksüm yoktu. Yarın Ji Hyuk'a güzel bir şeyler yedirmek istiyordum yani para ne kadar kalırsa o kadar iyiydi. Bir hafta öncesini hatırladım. YG çetesini. Tanrım çok havalıydılar ve çok eğlenceli. Evet onları uzun zaman önce aramıştım. Dedikoduları merak ediyordum. Bu yüzden aramıştım ama bulamamıştım. Komik olan yaptığım küçük bir hırsızlığın beni onlara götürmüş olmalarıydı. Telefonum çaldığında ekrana baktım. MinHo

-Efendim

-Sen nerelerdesin ? 

-Eve gidiyorum

-2 gündür telefon getirmeyince merak ettim dediğinde gülümsedim. Artık bitmişti. 

-Artık çalmıyorum Min Ho. Ji Hyuk'un tedavisi için lazım olan parayı toparladım. Artık o işi yapmak istemiyorum

-Kang'ın adamları hala her yerde seni soruyorlar. Tanımadığımı söyledim

-Anca ararlar. Bulamazlar beni. Min Ho ayrıca o işi bıraktım. Artık sorun yok. Artık o pazarın yanından geçmeyeceğim bile dedim ki öyleydi. Canıma susamamıştım. 

-Bırakmana sevindim Ji Eun ama dikkati bırakma. Anladın mı ? 

-Bırakmıyorum. Ji Hyuk yarın hastaneye yatacak. Bende yeni bir ev bulacağım. Artık işe bile girdim.

-Harika senin için çok mutluyum Ji  Eun. Şimdi kapatmalıyım. Beni habersiz bırakma dedi ve telefonu kapattık. Söz aklıma geldi. Yaşamak için çok hızlı, ölmek için çok erken. Evet henüz erkendi. Gülümsedim. O şapşal JinWo'yu, utangaç Jeni ve bıçaklarıyla Lisa'yı hatırladım. Pembeli aklıma gelince gülümsemem silindi.

 Mahalleye girdiğimde saat 1'di.  Apartmanın bahçesine girdim ve merdivenlerden indim. Ölü gibiydim. Evin kapısını açık bulduğumda korkuyla bir saniye kaldım. Kenarda kışın yapmak için topladığımız odunlardan birini aldım. Hızla evi girdim. 

-Ji Hyuk dedim. Ev dağılmıştı. Hırsız mı girdi ? Hızla odaya ilerledim

-Ji hyu- Tanrım hayır hayır dedim yanına çöktüğümde. 

-Ji Hyuk hayır diye bağırdım. Ambulansı aradım. Tanrım lütfen. Kanlı ellerimle yüzümü sildim. Duvarda yazan ''bir dahakine senin için geleceğiz''yazısına baktım. Yavaşça ayağa kalktım.  Beni zaten öldürmüşlerdi. 


----3 ay sonra----

Deponun önünde oturuyordum. İçeri girmemiştim. İçeride kimse yoktu bu yüzden girmek ayıp olur diye düşündüm. Büyük çantayı yanıma çektim. Burayı bulana kadar canım çıkmıştı. Gözlerim kapanıyordu, aşırı yorgundum. Sadece bir şey için yaşıyordum. Sabaha karşı deponun önünde beş araba ve bir motor duydu. Hepsi arabalarından indi ve karşıma dizildi. Şaşkın bir halde bana bakıyorlardı. Yavaşça ayağa kalktım. Bir çoğu yaralıydı. Sanırım bir görevden dönüyorlardı. Yerdeki çantamı aldım.  

-Benim için bir şey yapmanızı istiyorum dedim çantayı göstererek. 

ÇETEWhere stories live. Discover now