44. BÖLÜM

148K 7K 1.3K
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Medyadaki resim için Haticem'e monmondee 'ye çok teşekkür ediyorum. Azıcık geç indirmiş oldum ama olsun.😍😘

O Benim'in en uzun bölümünü yazmış olmaktan gurur duyuyorum😂

Aşk neydi?

Kimindi?

Tek kişilik miydi yoksa iki kişilik miydi?

Ya da sevgiden farkı neydi? Yoksa bir farkı yok muydu?

Aşk denince akla ilk gelen şeyler bunlardı işte. Herkesin aşkı aynı olmadığı gibi tanımı da farklıydı, özneldi.

Platonik seven biri için umuttu, çok mutlu olan için güzellikti, çok acı çeken kişi için ise ızdıraptı. İnsan nasıl birbirinin aynısı değilse aşkı da öyleydi işte. Eşsiz, bir benzeri daha olmayan. İki kişinin arasında yaşanan aşk bile birbirine benzemezdi. Bir taraf daha çok severdi, bir taraf daha çok acı çekerdi.

Aşk ile niye kalbi özdeştirirdi insanlar? Çünkü insan aşıkken gözü hiçbir şeyi görmez, kulağı hiçbir şeyi duymazdı. Sadece aşık olduğu kişi vardı onun için. Her şeyini ona adardı ve o gidince öleceğini düşünürdü. Onsuz yaşayamayacağına inanırdı. İşte bu yüzdendi aşk ile kalbin bağlantısı.

Peki ya kalbin neden sol tarafta olduğunu hiç düşündünüz mü? Omuzlarımızda iki tane melek olduğunu söylerler. Sağ taraftaki melek sevapları, sol taraftaki melek ise günahları yazardı. Kalpte sol yandaydı, günahları yazan meleğin alt tarafındaydı. Aşk, kalp demekse bu günaha davetti işte.

Aşık olduğun insana günahınla sevabınla giderdin. Bir lafın cennet bahçelerine sokarken bir lafın cehennem vadilerine atardı.

Ve ben en büyük günahımı biraz önce, Arslan'ı üzerek gerçekleştirmiştim. Hiç ummadığım bir anda hislerime koyduğum isim bir yandan beni çok rahatlatmış, diğer yandan ise diken üstünde tutmuştu.

Peki ya doğru bir isim miydi bu? Aşkın belirtileri neydi? Her an onu görmek, gördüğünde ise heyecanlanmak mıydı? Onun adının dudaklarından değişik bir tonda dökülmesi miydi? Yoksa ona bakarken başka bir şeyi görememen ve duyamaman mıydı? Bende hepsi vardı. Tüm belirtilere uyuyordum. O yakınına geldiğinde onun çekimine kapılıyordum. Sesini duyduğum an rahatlıyordum, bana yaklaşmasına izin veriyordum.

Her şeyin bu kadar çıkmaza girdiği bir anda olmak zorunda mıydı sahi bu? İç sesim 'olmazsa olmazdı, sen çok geç kaldın' deyince büyük bir iç çektim ve telefonun diğer ucundaki Yekta'nın konuşmasına odaklandım.

"Rüya ne oldu?" diyen endişeli ses buruk bir tebessüm etmeme neden oldu.

"Arslan'ın benim için yaptırdığı eve gelir misin? Orada konuşalım," diyerek her ihtimale karşı kapalı konuştum. Evin içinde Yekta ile konuşmayacağımı biliyordum ama dışarıda bir sorun olmazdı. Yani Engin yolun altına da dinleme cihazı koymuş olamazdı, değil mi?

"Tamam görüşürüz," diyen Yekta'ya bir şey demeden telefonu kapatırken gözümdeki yaşları silerek anahtarı çevirdim.

Kısa sürede eve gelirken kapının önünde duran Yekta'ya bakıp kapımı açtım. Arya'ya bir göz attığımda uyuyor olduğunu görerek hızla Yekta'ya ilerledim ve başımla uçurumun ttarafını işaret ettim. Oraya ilerlerken onu takip edip peşinden gittim. Amacım Yekta oraya yöneldi demekti.

O BENİM (+18 TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin