33. BÖLÜM ♣

154K 8.5K 1.3K
                                    

Arslan'dan:

Ezgi'yi sorunsuzca dağ evine götürdüğüm, yanına birkaç hemşire bıraktığım günün üzerinden iki hafta geçmişti. Bu süre zarfında Rüya kendi şirketinde olduğu için sadece akşamları evde görebiliyordum onu, ki genelde geç gittiğim için bu süre yarım saati geçmiyordu bile. Sabah şirketteki işlerimi hallettikten sonra Akif'i aramak için Yekta ile buluşuyorduk. Eve gittiğimde ise saat çok geç olduğu için Rüya ya uyumuş ya da uyuyacak oluyordu.

İki hafta boyunca ikisiyle de vakit geçirememiştim. Uras'ı ilk kez boşlamamın sebebi Rüya'ya güveniyor olmamdı. Onunla Uras'ın arasındaki bağ sayesinde rahat hareket edebiliyordum. Oğlumu annemle bile rahatça bırakamazken saatlerce Rüya ile bırakabilmemin tek sebebi ona şartsız güvenişimdi.

Ama bu dönem de bitmişti. Az önce Yekta'nın adamlarından birisi Akif'in bulduğu haberini vermişti. Bakışlarım deponun kapısına kayarken adamlara Yekta'ya bir saat sonra haber vermelerini söyledim. Bu süre zarfında ben onunla işimi hallederdim, gerisi Yekta'ya kalırdı. Öncelikle Rüya'ya yaşattıklarının bedelini ödeyecekti.

Başımla koridora dizilmiş olan adamlara selam verip seri adımlarla boş odaya girdim. Akif odanın tam ortasında sandalyeye bağlanmış, endişeyle etrafını seyrediyordu ancak beni gördüğünde ifadesini topladı. Alay kılıfına girdi ancak onu kefene sokmaya kararlıydım.

"Ooo, Arslan Beyler de gelmiş. Sizi en son gördüğümde içinizde bir kurşun vardı ama şu an iyi duruyorsunuz."

"Seni en son gördüğümde iyiydin Akif ama bir on dakika sonrası için bunu diyemeyeceğim maalesef," dedikten sonra bir sandalye çektim ve Akif'in karşısına koyarak oturdum. Kollarımı birbirine bağlarken rahatlığımı düşünüp sırtımı arkaya yasladım.

"Anlat bakalım. O gece Rüya'ya demekle beni tehdit ettiğin şey neydi?"

Sorumla beraber Akif'in dudaklarından alaylı bir gülüşün emaresi oluştu, hatta ufak kahkahaya dönüştü. "Sen o şeyin ne olduğunu iyi biliyorsun, Tunalı. Sen, Yekta ve sevgili biricik eski eşinin yaptıkları elbette ortaya çıkacaktı."

Konuşurken gözlerinde oluşan şeytani parıltılar ve ses tonundaki kendinden emin tınısı gerçekten bazı şeyleri bildiğini belli ediyordu. Asıl soru nasıl öğrendiğiydi.

Kısa kesmek amacıyla "Nereden biliyorsun?" deyişimle dudaklarındaki gülümseme genişledi.

"İnan bana çok sağlam yerden duydum."

"Pekala." Ellerimi birbirine sürtüp hızla ayağa kalktım, sandalyeyi bir köşeye attım. "Otururken yeterince dinlendim. Azıcık yorulmaktan bir zarar gelmez bence. Sen ne dersin Akif? Bence iyi dinlendin. Artık yorayım mı seni?"

"Sen nasıl istersen Tunalı. Bedenim senindir!"

"Bedenime evet ama ruhuma asla diyorsun anlaşılan." Omuz silktim alayla. Dudaklarıma yerleşen tehlikeli gülümseme zinde hissettiriyordu. "Neyse ki senin beş para etmez ruhunla ilgilenmiyorum."

Akif sadistçe sırıttığında çenesine sağlam bir yumruk geçirdim. Geriye savrulan başıyla birlikte dudaklarından acı dolu bir inleme döküldü ancak bu beni durdurmak yerine onu dövme isteğimi körüklemişti.

"O gece ölmüş olsaydım seni cehennemde karşılardım Akif. "

Birkaç yumrukla bile yüzü kanlanan Akif "Neyse, ben seni orada beklerim. Ya da düşündüm de senin yerine Rüya'yı beklemek daha güzel olur. Onun ateşi cehennemden daha yakıcıdır," dedi. Gözleri parlıyordu. "Cehennemde cennetin ateşine sahip kadınla olmak... Cidden güzelmiş. Hadi öldür beni."

O BENİM (+18 TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin