37. BÖLÜM

157K 8.1K 1.8K
                                    

Oy ve yorumları unutmayın lütfen. 4 günün ardından yeni bölüm geldi. Sırf karne günü bölüm atacağım diye yetiştirmeye çalıştım.

Sınır: 800 oy

Ve medyada gördüğünüz resmi daha önce instagram ve facebook hesaplarında paylaşmıştım. O kişiler birkaç gündür biliyor kesiti.

Sizde hemen haberdar olmak isterseniz gelebilirsiniz. Ayrıca gelecek bölümlerden de ufak ufak kesitler var.

Aşağıya uzun bir yazı yazdım. Bazılarınız bunları seviyormuş, o yüzden orası onlar için.

Nefes alamazdın bazen. Ciğerlerin ihtiyaçla kavrulurdu ama yapamazdın. Öyle bir dumura uğramıştırsınki nefes almayı bile beceremezsin. Beceriksiz olursun o anlarda. Hatta gülüp geçerler sana donakaldın diye ama onları bile umursamazsın.

Öyle hissettiğim ilk an seneler önceydi. Henüz birinci sınıfa gidiyordum ve annemin doğum günüydü o gün. Bizim okulun dondurmasını çok beğenirdi. Bu yüzden kantinci amcaya bir kutu yaptırmıştım. Üzerimde mavi, eteklerinde papatyalar olan önlüğüm vardı. Yakamda dantel detaylı boyunluk, sırtımda ise çantam. Elimde dondurma eve doğru hızla giderken sıcak yüzünden erimesin istiyordum, bu yüzden acele ediyordum.

Evin olduğu sokağa geldiğimde kaldırım kenarında açan mayıs çiçeğini görmüştüm. Sarı parlak yaprakları bana bakıyordu. Annem ne çok severdi onları. Ne çok değer verirdi. O an aklıma onu da koparıp almak gelmişti ama dondurma kutusu yüzünden rahat eğilemiyordum, ağır geliyordu. Bu yüzden onu yola bırakıp kaldırıma ilerledim. Hızlıca çiçeği aldım elime. Arkamı döneceğim sırada bir çocuk bisikletiyle birlikte hızla yanımdan geçti, dondurma kutusunun üzerine bastı ve biraz daha ilerleyip durdu.

Gözlerim o ezilmiş kutuya ve içinden taşan dondurmaya bakakalırken de aynı bu sekilde hissetmiştim. Boş bir duygu, dolu dolu bir şaşkınlık.

Dolu gözlerimle kutuya bakarken çocuk "Hey küçük! Bir dahakine ilkinden vazgeçme. Daha iyisine gitme. Yoksa onu paramparça edersin." dedikten sonra gitmişti.

Beni o sokakta elimde mayıs çiçeğimle, yitip giden dondurmayla bir başıma bırakıp gitmişti.

O hissi birkaç kez daha yaşamıştım ama hiçbiri onun canımı yaktığı kadar yakmamıştı. Taa ki bu güne kadar. Birkaç cümle beni o zamanki hakime çevirirken Arslan'ın bir küfür eden sesini işittim. Ardından hızla bana döndü.

"Rüya bana bak! Hemen gitmeliyiz," diyerek beni sarsıyordu. Kendime gelirken doktorun arabasının açık olan kapısına koştum, Arslan'ın bağrışlarını umursamadan çalıştırdım. Yapabildiğim en büyük hızı yapıyordum. Kaçta gittiğime bakmaya cesaretim yoktu ama direksiyon beni zorlamaya başlamıştı. Geç olduğu için sürpriz bir şekilde İstanbul trafiğinde büyük bir yoğunluk yoktu. Bu sayede arabaların arasından çabucak geçebiliyordum.

Bir saatlik mesafeyi en çabuk 25 dakikaya indirebilirken dağ evine çok az kalmıştı. En fazla beş dakika.

Evin önüne geldiğimde arkadan gelen araba sesini de işiterek kapıyı açıp koşarak eve gittim. Kapının kapalı olduğunu fark edince hızla arkama döndüm, koşan ve elinde anahtar tutan Arslan'a baktım. Yanıma gelmesiyle geri çekilirken o kapıyı hızla açmış içeriye girmişti.

O BENİM (+18 TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin