2. BÖLÜM ♣

280K 13K 1.7K
                                    

Oy ve yorumları unutmayın lütfen! Keyifli okumalar.

Kaçmak.

Aslında benliğime hiç uymayan bu eylemi biraz sonra gerçekleştirecektim. İstanbul'u terk etmiyordum ben. Yalnızca kaçıyordum. Evimden, kanserden, uzun zamandır görüşmediğim arkadaşlarımdan ve son iki yılımdan kaçıyordum. Korkaklık değildi bu gidişim. Sadece eskisi gibi olmaktı, bedenim gibi ruhumun da iyileşmesini sağlamaktı.

Düşüncelere dalmış bir biçimde henüz havalanmayan uçağın içinde etrafa boş gözlerle bakıyordum ki duyduğum kadın sesiyle o tarafa döndüm. Sarışın bir hostes gülümseyerek bana bakıyordu.

"Bir isteğiniz var mıydı efendim?"

Kadına gülümsemeye çalışarak "Hayır yok, teşekkürler," dedim ve bir an önce gitmesini umdum. İşte bir değişiklik daha. Eskiden insanlardan asla ama asla rahatsız olmayan ben şimdi deli gibi yalnızlığı istiyordum. Bunun nedeniyse tamamıyla son yıllardaki alışkanlığımdan kaynaklanıyordu. Yalnızlığın dinginliğine ve sessiz yarenliğine alışmıştım. Yalnızlık artık tek sığınağımdı.

Hostes gülümsemesini bozmadan yanımdan uzaklaşırken bakışlarımı yeniden cama çevirdim. İnanıyordum. Her şey eskisi gibi olacaktı ve bu konuda Roma bana çok yardımcı olacaktı.

---

Roma'ya adım attığım ilk an derin bir nefes aldım ve oyalanmadan havaalanının önündeki taksilerden birine yöneldim. Babamın ayarladığı evin adresini taksiciye verdim ve arkama yaslanıp telefonumu çıkardım. Anneme vardığımı haber vererek gözlerimi Roma sokaklarına çevirdim. Önceden gelmiştim buraya ama hiçbirinde yalnız değildim. Bir de kendim keşfedecektim Roma'yı.

Yaklaşık yarım saat sonra taksinin durmasıyla geldiğimizi anladım ve parayı uzatıp aşağı indim. Adamın valizimi vermesiyle yeni yapıldığı her halinden belli olan binaya bir bakış attıktan sonra daha fazla beklemeden içeri girdim. Asansöre binerek 4. katın düğmesine bastım ve aynaya döndüm. Kumral peruğumun perçemleri sıcak havadan olsa gerek yüzüme yapışmıştı. Ben yansımama bakarken kapanmak üzere olan kapının yeniden aralanmasıyla başımı hızla arkaya çevirdim ve sarışın, yeşil hareli bir gençle göz göze geldim. Yüz hatları keskindi ama benimle aynı yaşlarda olmalıydı. Beni baştan aşağı süzerken dudakları yukarı kıvrıldı ve yavaşça asansöre bindi. Hâlâ gözlerini üzerimden çekmemişti. Onun bu haline sert bir bakış atarken el yordamıyla 4. kata bastı. Gözlerim yeniden çocuğu bulduğu zaman elini uzattı ve "Ben Antonio," dedi İtalyanca.

Sanki başka bir dilde konuşması mümkünmüş gibi diyen iç sesimi umursamadan çocuğa bakıp tek kaşımı kaldırdım. Sarışının dudaklarındaki gülümseme sırıtışa dönerken "Burada senin de ismini söylemen, elimi sıkman, senin yeni karşı komşun olduğumu öğrenmem ve ardından benim sana asılmam gerekiyor," dedi.

Duyduklarıma karşılık sadece düğer kaşımda havaya kalkarken alayla konuştum. Bu sırada asansör de durmuştu zaten. "Bu ne güzel hayal gücü öyle."

Çocuğun bir şey demesine fırsat vermeden mor renkli büyük valizimi sürükledim ve 12 numaralı daireye yöneldim. Anahtarımı çıkarıp kapıyı açarken sırtımda hissettiğim gözlerin sahibine dönmeden sertçe "Boşuna bekliyorsun. Bana asılmana izin vermem," dedim.

"Neden? Sevgilin mi var?"

"Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum."

Valizimi evin içine koyup kapıyı kapatacağımda "O zaman arkadaş olalım," dedi.

"Neden?" İşte buna şaşırmıştım! Erkekleri anlamak gerçekten güçtü.

Çocuğun gözleri ilk kez samimi bir ifadeyle parlarken "Çünkü yaralı gibi duruyorsun. Kırık, korkmuş, üzgün, mutsuz..." dedi.

O BENİM (+18 TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin