11. BÖLÜM ♣

214K 10.6K 1.2K
                                    




Kükremesi kulağıma dolduğu anda korkuyla derin bir nefes alıp bu odaya hiç girmemiş olmayı diledim. Arslan'ın şu korkutucu halindense saatler süren sıkıcı bir toplantıyı yeğlerdim.

"İlgili departmanı sorguladınız mı?" derken sesindeki ölümcül ton tüm tüylerimi diken diken etmeye yetmişti.

Ben Arslan hiç anlatıldığı gibi değil diyordum değil mi? Erken konuşmuşum. Öfkesi aynı duyduğum gibiydi işte!

"Ne zaman alınmış para? Geliyorum."

Arslan'ın telefonu kapatmasını ürkek bakışlarla izlerken sesimi çıkartamıyordum. Sanki konuştuğum an bana da bağıracak gibi geliyordu ve kendimi öyle bir şeye hazır hissetmiyordum. Parmaklarımla oynarken bir anda neden bu kadar uysallaştığımı ben de merak ediyordum açıkçası. Hiç benlik olmadığının farkındaydım ama şu da bir gerçekti ki daha önce bu kadar sinirli birini görmemiştim. Arslan'ın üzerindeki soğuk hava ve öfke bir bütün olmuş, ortaya çok değişik bir şey çıkmıştı.

Sesi az öncekinden farklı değilken "Rüya?" diye mırıldandı. Sesi öfkeden dolayı boğuktu.

"Evet," derken içten içe ona bakmayı reddediyordum ama buna çok dayanamayacağımın da bilincindeydim. Bu yüzden daha fazla zaman kaybetmeden ona döndüm.

Tüm heybeti ve kızgınlığıyla bir ölüm meleği misali tepemde dikilirken bu eşitsizlikten hoşlanmayarak ayağa kalktım. Tabi bu yaptığım hareketin yanlışlığını ona çok yakın olduğumu fark ettiğimde anladım. Fazlasıyla yakındım. Bakışlarım sert yüz hatlara sahip kemikli yüzünde dolaşırken dudaklarına indiğimde zaman yavaşlar gibi oldu. Kumral bir tene sahip birine göre dudakları fazla pembeydi. Dudaklarından sıcak bir nefes yüzüme çarptı. Nefesi yüzüme yayılırken dudaklarına bakarken fazla oyalandığımı anlayarak gözlerine döndüm. Eş zamanlı olarak bir adım geriye çekildiğimde gözlerini kısarak karşılık verdi.

"Duyduğun gibi şirkette bir sorun var ve Uras'ın yanında kimse yok. Ezgi hamileliği çok ilerlemeden ailesinin yanına gitti birkaç günlüğüne. Benim de işim çıktı. Senden bir ricam var," diye başladığı cümlesini elimi kaldırarak yarıda kestim.

"Uras'ın yanına gitmemi istiyorsun."

Dudakları kıvrılır gibi olduğunda "Mümkünse evet," dedi ve yeniden ciddi ifadesine döndü.

"Tabi ama öncesinde şartlarım var."

Tek gözünü iyice kıstı ve sorgular gibi "Nedir?" dedi.

"Öncelikle gelinlik mevzusu için özür dileyeceksin. Özelime karışmak istemediğini de ekleyeceksin. Sonra Uras'ın yanına gitmemi isterken lütfen diyeceksin ve son olarak şu hırsızlık olayı aydınlatıldığında detayları bana anlatacaksın." Kollarımı göğsümde kavuşturup alttan bir bakış atarak devam ettim. "Sana uyar mı?"

İnanamıyormuş gibi başını iki yana salladığında bu öfkesiyle çekip gideceğini düşündüm ama sakinleşmek ister gibi derin bir nefes alıp konuştu. "Gelinlik olayını birazcık abartmış olduğunu düşünsem de özür dilerim. Senin özeline karışmak istememiştim, ki bunun neresi özel onu da anlamış değilim. Aynı zamanda Uras'ın yanına gider misin lütfen ve son olarak haber veririm. Şimdi şartların bittiyse gidiyorum."

Arslan'ın sövdüğü belli övdüğü değil cümlelerine tek kaşımı kaldırdım. "Öyle olsun madem ama Uras'ı alıp benim evime götürürüm. İşin bittiğinde gelip alırsın."

"Neden siz?"

"İzin verip vermemek sana kalmış ama yarın gerçekten önemli bir toplantım var ve gerekli olan dosyalar evimde."

O BENİM (+18 TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin