23. BÖLÜM ♣

175K 8.9K 1.2K
                                    

Kalbim sıkışıyordu. Olabilecekleri düşündükçe içimden büyük parçalar kopuyor, korkunun soğuk pençeleri derime saplanıyordu. Ona bir şey olursa eğer yokluğu içimi yakacaktı.

İlk kez birkaç ayda tanıdığım biri için kaybetme korkusu yaşıyordum. İlk kez bir çocuk için endişeleniyordum. Kalbim fırtınada kalan yaprak gibi tir tir titriyor, içime çektiğim yarım nefesler ciğerlerime yetmiyordu.

Elimle yüzümü sıvazlayıp derince iç çektim ve kendime gelmem gerektiğini vurguladım. Koşmaya başlarken kalabalığın hala etrafta dolandığını görerek ters taraftaki asansöre yöneldim. Bunu yaparken birkaç acıyan bakışa da maruz kalmıştım ancak dikkat edecek halde değildim. Geldiğimi gören birkaç kişi asansörü açık tutarken bir şey demeden hızla kendimi içeri attım ve zemin katın tuşuna bastım. Aynı anda aynadaki yansımamla göz göze geldim ve perişan halimi inceledim. Mavi gözlerim yaşların etkisiyle kıpkırmızı olmuştu. Bembeyaz olan yanaklarımda bir türlü dinmek bilmeyen yaşların haritası çıkmıştı.

Asansörün kapıları açıldığı zaman daha ambulansın gitmediğini görerek kalabalığı yarıp dışarı çıktım. Arslan Uras'ın yanına ambulansa binmek için diretiyordu ama görevliler onu almıyordu ve bu herkese zaman kaybettiriyordu. Farkında olmadan Uras'a zarar verdiğinin farkında değildi. Bu yüzden hızla Arslan'ın yanına koştum.

"Arabayla gidelim. Zaman kaybediyoruz."

Başı hızla bana döndü. "Her zaman alırlardı. Şimdi neden almıyorlar Rüya? Bir şey var. Bana söylenmeyen bir şey var!" Sertçe sarf ettiği sözlerin altında baş kaldıran korkuyu anlayabiliyordum. Sakin olmalıydım ve Arslan'ı da sakinleştirmeliydim şu an için.

"Engelleme kimseyi. Hastaneye gidince öğreneceğiz lütfen. Kendine gel, hadi!" dedim son kelimelerin üstüne bastırarak.

Sözlerim Arslan'ın irkilmesine neden olurken bir rüyadan uyanmışçasına bakıyordu. Gözleri ambulansa benim aramda saliselik bir geçiş yaşarken kendi kendine bir şeyler mırıldanıp başını salladı.

"Bayındır Hastanesi'ne gidilecek."

Hali hazırda kapının önünde bekleyen arabasına yöneldiğinde beni unutmasına aldırış etmedim.

Onun peşinden ambulansa bindiğim zaman ambulans çoktan yola çıkmıştı. Geçmek nedir bilmeyen dakikalar boyunca ambulansı takip ettiğimizde nihayet hastaneye ulaşınca hızla indim. Sedyenin içinde küçücük kalan bedeni bir odaya alındığında daha fazla hıçkırıklarımı bastıramadım. Ağlayışım birkaç damladan daha fazlasını içine çektiğinde artık ağır gelen vücudumu sandalyeye sertçe bıraktım. Vücuduma geldiği kadar kalbime de ağır geliyordu.

Ona dokunduğumda ateşi ne kadar da yüksekti ama ben bunu fark edememiştim. Elini tutarken beden ısısını nasıl anlayamamıştım? Ezgi o kadar zihnimi bulandırmıştı ki Uras'ın halini görememiştim. Ağlayışım şiddetlendiğinde sesimi bastırmak için elimi yüzüme bastırdım.

"Rüya, güzelim neden ağlıyorsun?"

Duyduğum boğuk sesle erkek sesiyle parmaklarımı araladım.

"Benim yüzümden oldu tüm bu olanlar. Ben dedim dışarı çıkalım diye. Ya nasıl fark edemedim ateşlendiğini? Allah kahretsin beni! Ben..." derken devamını getiremediğim cümle canımı daha fazla yakmıştı. Arslan rahatsızca kıpırdandı ve yanımda ki sandalyeye oturup kollarını bana doladı, itiraza yer bırakmadan kendine çekti. Sorgusuz sualsiz başımı göğsüne yaslarken kalbimdeki acı o kadar büyüktü ki, nefes almak zor geliyordu.

"Senin bir suçun yok Rüya. Zaten sürekli olan bir şey. Alıştım. Hem ateşi aniden yükseliyor. Gelirken fark edememen çok doğal. Benim kucağımda otururken fark ettim ama normal olduğunu düşündüm."

O BENİM (+18 TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin