15. Bölüm ♣️

170K 7.1K 502
                                    

Keyifli okumalar. Bölümdeki sorunu gidermeye çalıştım, umarım düzelmiştir 😘

Roma'dan döneli henüz bir gün bile olmamışken sabah erkenden uyanmıştım. Dört günlük yorucu maratonun ardından dinlenmek adına daha fazla uyumam gerekirdi aslında ama ters etki yapmıştı. Sabahın köründe uyanmıştım ve daha uyuyamamıştım. Büyük bir uyuşukluk hissiyle yatakta doğruldum ve ardından ayağa kalktım.

Camın önündeki berjere oturduğumda aklıma gelen sahte balayımıza karşılık derince iç çektim. Üç gün boyunca Arslan ile gezmiş, İtalyan mutfağına özgü yemekleri tatmıştık. Son günümüzde ise artık gezmeyi bırakarak toplantıya odaklanmıştık.

Bayan Anna'yı ikna etmek türlü türlü yollar denemiştim ve en sonunda bizimle çalışacağına dair sözünü almıştım. Kadın gerçekten zordu ve her detaya önem veriyordu. Hatta detayın bile detayına... Neyse ki ben bir yandan Arslan diğer yandan onu ikna etmenin bir yolunu bulmuştuk. Projeye başlamak için yeri kesinleştirmemizi bekleyecekti. Ardından da Türkiye'ye gelip çalışmaya başlayacaktı.

Gözlerim komodinin üzerinde duran Aşk Çeşmesi'nin küçük biblosuna takılınca elime aldım. Bunu Uras için almıştım. Suyun olması gereken bölgede elimi gezdirirken yan odada uyuyan Arslan'ın o gün benimle beraber dilek dilediği aklıma geldi. Hiç böyle bir şeyi beklemiyordum ondan. Hatta bu yüzden en başta sormamıştım bile. Fikrimi değiştirip sorduğumda ise alay etmiş ve saçma olduğunu söylemişti. Tabii bunu diyen Arslan ile birkaç dakika sonra parayı atan kişi aynıydı ama yine de tuhaftı. Hâlâ acaba o anlar hayal mi diye düşünmekten kendimi alamıyordum.

Elimdeki bibloyu yeniden sehpanın üzerine koydum ve ayaklandım. Mutfağa gittiğimde yardım edilecek bir şeyin olmadığını görerek yukarı çıkmak için hareketlendim. Yemek salonuna girdiğim an Uras gülerken ona göz kırptım ve yanına yaklaşıp yanaklarını öptüm.

"Günaydın."

Coşkulu bir sesle kıkırdadı ve yerime geçerken "Günaydın," dedi.

Arslan'ın da "Günaydın," diye karşılık vermesiyle gülümsemekle yetinip kahvaltıya başladım. Sakin bir sessizlikle kahvaltımızı ederken Uras'ın "Rüya Abla," diyen sesini işittim. İlgimi ona yönelttim ve beklenti dolu bakışlarıyla karşılaştım. "Sen de bizimle doktora gelir misin?"

Sorusunu anlayamadığım için merakla kaşlarımı çattım. "Ne doktoru tatlım?"

"Benim doktoruma gideceğiz. Senin de gelmeni istiyorum."

Uras mavi gözlerini irice açmış, istek ve merakla bakıyordu.

Göz rengini Arslan'dan almamıştı. Gördüğüm kadarıyla ailesinde mavi gözlü birisi yoktu. Genel olarak kahverengi ve yeşil renklere hakimdi onlarda ancak Uras mavi gözleriyle aralarından sıyrılıyordu. Demek ki gözlerini annesinden almıştı. Bunu düşününce o kadını merak etmekten geri kalamıyordum. Uras'ı böyle terk edip giden bir kadını anlayamıyordum. Tamam, kocanı arkanda bıraktın ama kendi canından birini nasıl bırakırsın? Neden? Bir anne çocuğunu nasıl para için kullanır ki?

Derinlerden gelen "Gelecek misin?" sorusu dikkatimi dağıtırken düşüncelerimi dağıtıp yeniden Uras'a odaklandım.

Bakışları istekle parlıyordu ve dudaklarında titrek bir gülümseme vardı. Yüz ifadesi de aynı haldeydi. Sanki reddetsem o gülüşü solacak, gözlerine yaşlar dolacak gibiydi ve ben bunu bile bile nasıl hayır deyip onu geri çevirirdim ki? Tam dudaklarımı aralayıp olur diyeceğim anda gözlerim Arslan'a takıldı. Bakışlarımız kesiştiğinde ifadesizce beni izliyordu. Acaba bu konu hakkında ne düşünüyordu? Belki de Uras'a bana bunu sorduğu için sinirlenmişti ve onu kırmamak adına beni bakışlarıyla engelleyecekti. O anda kararsızlığımla tedirginliğimi hissetmiş gibi ifadesizliğinden sıyrılıp içten bir hale büründü ve "Bence de gel," dedi.

O BENİM (+18 TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin