28. BÖLÜM ♣

185K 8.7K 1.9K
                                    

Kandırılmışlık.

Her hücremi esir alan tek duygu buydu.

Simsiyah geceyi aydınlatan yıldızları birer birer yok eden his buydu.

Ruhumu kızgın ateşlere akıp arkasını dönen; buz kütlelerinin altında bırakan ve bunları zevkle izleyen yalan buydu.

Kandırılmıştım.

Arslan bana yalan söylemişti. Yalancı dedi zihnimin gerisinden bir ses ve onu takip eden doktoru duydum.

"Bir kızınız olacak."

Kız çocuk.

Parka gittiğinde pembe pamuk şeker isteyecek, eteğiyle ortalıkta koşturacak bir kız. Süsüne düşkün olacak, biraz büyüdüğü zaman annesinin kıyafetlerini ve ayakkabılarını gizli gizli giyecek bir kız. Ayna karşısında ruj sürmeye çalışacak ama yanaklarına taşıracak olan. İdolü olarak annesini, kalbi olarak babasını görecek bir kız.

Ama kimin kızı?

Hangi kadını idolü olarak görecek?

Benim mi? Bilmiyordum bunu. Belki şu an içeride yatmakta olan Ezgi'nin belki de benim kızımdı.

Ya şu an canımı yakan neydi? Bu muydu yoksa Arslan'ın orada olması ve Ezgi'nin elini tutması mıydı?

Bir cevabım yoktu. Bu yüzden kapıyı tekrar usulca kapatıp elimle yanaklarımda ıslak bir iz bırakan yaşları kuruladım. Derin bir nefes alıp adımlarımı çıkışa yönlendirip arabayı almadan az ileride olan sahile doğru yavaşça yürümeye başladım. Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Yaşadığım şok o kadar büyüktü ki ne tepki vermem gerekli onu bile bilmiyordum.

Arslan bana yalan söylemişti. İşe gidiyorum demiş, aceleyle hasta yatağından kalkıp çocuğunu karnında taşıyan Ezgi'nin yanında soluk almıştı. Cinsiyetini öğrenmeye gitmişti. Sabah ki acelesi bu yüzdendi demek. Ezgi'nin randevusuna yetişmek için erkenden gitmişti. İş onun bahanesiydi ve ben salak gibi ona inanmış, hatta sıkıldığı için hak vermiştim. Eğer Ezgi o mesajı atmasa asla haberim olmaz, Arslan'ın yalan söylediğini öğrenemezdim.

Ve bu onun bana söylediği ilk yalan olmayabilirdi. Belki Ezgi'ye pasta götürdüğü gün evine girmiş ve orada kalmıştı. Bana aksini söylemiş olması bir şeyi değiştirmiyordu artık.

Sahildeki bir banka oturup çantamı yana koydum. Soğuktan kızaran ellerimi ceketimin cebine sokarken ellerimden ziyade içim üşüyordu. Hayal kırıklığı bedenimi esir almış, yakama sarılmıştı. Hüzün bir yılan misali boynuma dolanmış, keder cam kırığı gibi canımı yakmıştı.

İşte bu bankta sadece bir kadın değil; çaresizliğiyle ve acısıyla oturan bir kadın duruyordu.

İşte tam bu dakikada bir kadın hayal kırıklığıyla yanıp tutuşuyordu.

İşte tam bu saniyede bir kadının gözünde acıyla bir damla yaş akıyordu.

Çantamdan yükselen melodiyle elimi cebimden çıkarıp yavaşça telefonu elime aldım. Ekranda gördüğüm Arslan ismiyle dudaklarımda alaylı bir gülüş oluşurken karman çorman olan aklımla aramayı cevapladım.

"Rüya neredesin?" diyen sesini düz tutmaya çalışsa da altında büyük bir neşe gizliydi. Ezgi'nin yanındaydı neden sevinmeyecekti ki?

"Dışarıdayım," derken sesimin soğuk çıkmasını umursamadım. Bundan sonra, boşanana kadar bu ses tonunu çok duyacağı için şimdiden alışmasında fayda vardı.

O BENİM (+18 TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin