34. BÖLÜM ♣

159K 8K 1.7K
                                    

Hayattan kaçışın en güzel yolu şüphesiz ki kitap okumaktı. Sabah bu mottoyu kendime örnek edinmiştim. Kitabı bir tarafa bırakıp ayağa kalkarken saatlerdir oturmaktan dolayı kasılan kaslarım sızlarken kendime birkaç saniye verdim.

Uyandığımdan beri nedenini bilmediğim bir şekilde kendimi mutlu hissediyordum. Bu asla tarif edemeyeceğim ama içimi huzurla dolduran bir histi. Sanki bir şeyler değişmişti birkaç saatte, bir şeyler olmuş gibiydi...

Ben bu düşüncelerimle boğuşurken kapının hızla açılaması ve Uras'ın içeriye girmesi bir olurken kucağıma atlayan Uras'ı dikkatlice tuttum.

"Ne oldu?"

Uras gözlerini irice açarken "Anne babam çiftliğe gidelim diyor. At binmek istiyormuş," dedi.

Uras'ın gözlerindeki ifade ona biraz takılma isteği oluştururken kendimi engellemedim. Şaşırınca tatlı oluyordu ve okuduğum dramatik romandan sonra buna ihtiyacım vardı. "Ata binmek istiyorsa gitsin binsin o zaman. Bizi niye rahatsız ediyormuş kuzum?"

Sorumla birlikte Uras'ın ağzı aralandı ama birkaç saniyenin ardından tekrar kapandı. Soruma bir şey bulamamıştı ve ne cevap vereceğini bilemiyordu. Aradan geçen bir dakika boyunca Uras sessiz kalıp ona göre zor olan soruma tereddütlü bir yanıt verdi.

"Çünkü bizi seviyor?"

Seni seviyor, evet ama beni sevmiyor.

"Söyle babana giydirsin seni. Bende hazırlanayım. Olur mu?"

Uras'ın başını sallamasıyla göz kırpıp onu yere indirdim ve gitmesini izleyip üzerini değiştirdim.

Birkaç dakikanın sonunda çantamı ve Arslan'ın komidinin üzerinde duran telefonunu alıp merdivenlere yöneldim. O anda gelen mesaj sesi merak duygusunu üzerime taşırken dudağımı dişleyip gözlerimi ekrana çevirdim. Zaten açık olan ekranda mesaj kabak gibi ortada duruyordu.

Gönderen: Yekta

"Engin Türkiye'ye gelmiş."

Mesajın anlamını çözemezken daha önce Engin diye birinin ismini duyup duymadığımı sorguladım. Bir yandan da merdivenleri iniyordum. Her adımımda duymaya başladığım konuşma sesleri netleşirken Arslan'ın "Sen ne dedin peki?"demesini işittim.

"Bizi seviyor dedim," diyen Uras ve Arslan görüş alanıma girerken hafifçe gözlerimi kıstım, olduğum yerde dikildim.

Arslan'ın gülen yüzü Uras'ın cümlesiyle ciddi bir hale bürünürken "Rüya ne dedi?" Sabır dilenircesine Uras'a baktı. "Oğlum ağzından lafı kerpetenle alıyorum resmen, anlatsana," dedi.

Uras'ın arkası bana dönük olduğu için yüz ifadesini göremiyordum ama karışık olduğuna emindim. "Kerpeten ne baba?"

Gözlerini kapatıp açtığında daha sakindi. Uras onu sorularıyla çıldırtmış gibi duruyordu ama şahit olduğum diyalog bunun tam tersi olduğunu haykırıyordu. "Makas gibi bir şey. Söyle hadi."

"Hiç. Baban üzerini giydirsin dedi."

Arslan'ın yüzündeki ciddiyetin yanında bir an için hoşnutsuzluk görür gibi oldum ama o kadar anlıktı ki emin değildim. Bunun üzerinde fazla durmadan yanlarına doğru giderken adım sesleriyle ikisi de aynı anda bana döndü. Bu gülümsetirken "Ben hazırım. Gidelim mi?" dedim.

Arslan'ın kahveleri doğrudan gözlerimin içine bakarken gözleri tüm vücudumda gezindi, zirve tırmanışını gözlerimde tamamladı. Arslan Tunalı güzel bakan bir adamdı.

"Gidelim," deyip Uras'ı da kucağına alarak ayağa kalktı. Bunu yaparken bakışlarını bir kez bile benden çekmemişti. Gözlerinde adlandıramayacağım birkaç parıltı dolanıyor, bakışlarımı ondan ayıramamama neden oluyordu.

O BENİM (+18 TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin