24. BÖLÜM ♣

189K 8.9K 1.2K
                                    

Bölüm çok uzun olduğu için iki parta ayırdım :)

Birbirini sessiz sedasız kovalayan günler nihayetinde beklenen günü getirmişti. Sahte hamileliğimi ve ortaklığımızı insanlara duyuracağımız kokteyl bu akşamdı.

Uras o günden sonra kendini epey toparlamış, eski haline dönmüştü. Arslan tüm bu günler boyunca benimle gerekmedikçe konuşmuyor, konuştuğunda da gayet resmi cevaplar veriyordu. Cevapları ise sadece tekdüze tekrardan ibaretti. İyi geceler, günaydın, evet ve hayır. Bu dört kelimenin haricine daha hiç çıkmamıştık. Ben de bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmamıştım, akışına bırakmıştım.

Günlerdir şekilden şekle soktuğum ama asla temeline dokunamadığım düşünceler yine aklıma üşüştü. O gerçekleşmeyen öpücüğün bir hata olduğunu söylediğim için mi yoksa Ezgi'ye git dediğim için miydi bunlar emin olamıyordum. Düşündükçe başım zonkluyordu. En azından bu gece düşünmemeliydim. Geri plana atmalıydım.

Gözlerim aynadaki yansımamı bulunca elimi elbisenin üzerinde gezdirdim. Modacı olan arkadaşımın bu geceye özel tasarladığı elbise fazlasıyla hoşuma gitmişti. Lacivert, üzerinde püskülleri olan ince askılı elbise ne abartı ne de sade duruyordu.

Kapı tıklatıldığında gözlerimi aynadan kaldırıp oraya çevirdim. "Gir," dediğimde aralanan kapının ardından Arslan göründü. Simsiyah takım elbisesinin içinde her zamanki gibi kusursuz göründüğü inkar edilemez bir gerçekti. Yüzünde birkaç gündür mesken tuttuğu soğuk ifadesi kırılmış gibi miydi yoksa bana mı öyle geliyordu? Bunun iç çatışmasını yapmama fırsat kalmazken içeriye girip kapıyı kapattı.

"Hazır mısın?" Sesindeki samimiyet şaşkınlık çığlarını üzerime dökerken o karlara bulandım. Şimdi nereden çıkmıştı bu konuşma merakı?

"Hazırım," derken sesim düşüncelerimden birer parça gibiydi. Bu Arslan'ın yüzünde milimetrik bir gülümseme oluşturduğunda sebebin ben olduğu bilmek utandırmıştı. Titrek bir nefesi ciğerlerimden içeriye misafir ettiğim zaman gülüşü genişledi. Resmen bu halimden zevk alıyordu. Daha fazla rezil olmama gerek olmadığı düşüncesiyle hızla arkama döndüm ve aynaya bakarak üzerimi düzeltiyormuşum gibi yaptım.

"Her şey tamam. Bizimkiler çoktan gitmişler. Asya etrafa son bir kez göz atmalıyım diyerek topladı götürdü herkesi."

Makyajımı kontrol ederken "Biliyorum konuştuk bir saat önce. Birkaç eksik var dedi," diye yanıtladım umursamaz görünmeye gayret ederek. Bunun külliyen yalan olduğunu benden başka kimse anlamıyordu neyse ki.

"Halletti mi peki eksikleri?"

"Yardım için birilerini gönderdim."

Arslan bana doğru bir adım attığında vücudumda garip bir kasılma oldu. Elini ceketin iç cebine soktu ve lacivert kadife bir kutu çıkardı. "Sana yakışacağını düşündüm," derken kapağını açtı ve içindeki küpeleri gösterdi. İlk bakışta çok değerli olduğunu anlayabildiğim küpeler harika görünüyordu.

"Gördüğüm kadarıyla elbisene uyabilir," derken gözleri bedenimi taradı. "Bu gece bunları takmanı istiyorum Rüya."

Bakışları beklentili bir hal alırken nefesim sıklaşmıştı. Bu, ondan gelen ilk hediyeydi. Onun bana bir şey almış olduğu gerçeği tahminimden daha çok heyecanlandırmıştı. Sonuçta, hediye alacak bir tip değildi.

Benden bir cevap beklediğini hatırlayınca düzgün konuşacağımdan emin olamayıp başımı sallamakla yetindim. Küpeleri ışık hızıyla elime aldım, taktım. Onun da dediği gibi üzerime uymuştu. Gülümsediğimde aynada göz göze geldik. Onca günden sonra gülümsememem gerekiyordu ama o bu soğukluğu bitirmeye kararlıysa engel olmayacaktım. Aksine suyuna gidecektim. Bunun nedeni aldığı hediye değildi, yüzündeki o samimi gülümseyişti.

O BENİM (+18 TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin