31. BÖLÜM ♣

190K 8.3K 1.8K
                                    


Sessizlik ve peşi sıra onu takip eden suskunluk birbirine kenetlenmişti.

Arslan donmuş, sorumun onun üzerinde yarattığı etkiyi tepkileriyle oldukça belli etmişti. Aynı zamanda gözleri kahverenginin en koyu tonunu kendine mesken edinmiş, kaşlarını çatmıştı. Tedirginlik ve endişe yüzündeki en belirgin iki duyguyken arka planda kalan korku ve öfkeyi de duyularımla hissedebiliyordum. Onu ilk defa bu kadar çabuk ve net analiz edebiliştim.

Neyden korkuyordu bu kadar? Neyi öğrenmemden çekiniyor, neyi gizlemek istiyordu? İşte bu soruların yanıtını verecek adam tam karşımdaydı ama susuyordu. Sessizliği bir pelerin misali üzerine geçirirken öfkeyi bir mızrak gibi önüne koymuştu.

"Bir şey diyecek misin Arslan?" deyip konuşması için teşvik etmeye çalıştım zira buna ihtiyacı var gibi duruyordu. Yoksa tüm gün burada böylece oturabilirdi.

"O herife mi inanıyorsun?" deyince dudaklarımda bir tebessüm oluştu.

"İnanmadan önce sana soruyorum işte. Onun bahsettiği geçmiş var mı, varsa ne?"

Kollarımı birbirine dolayıp sandalyede geriye yaslandım. Sert zemin sırtıma batsa da umursamadan, duruşumu bozmadan oturmaya devam ettim.

"Bahsettiği geçmiş birkaç bar macerasında başka bir şey değil," dedi gözlerime bakmaya devam ederken. Bilerek kaçırmamıştı gözlerini, bilerek hareket etmemişti ama karşısında ondan daha zeki bir kadın vardı ve beden dili her şeyi çok net belli ediyordu.

Arslan Tunalı yalan söylüyordu.

"Emin misin Arslan?" deyip biraz daha üstüne düştüm. Gözlerindeki kararsızlığı görüyordum, hissediyordum. Kendi içinde çeliştiği çok belliydi. Daha önce hiç bana yalan söylemediğini demişti bir keresinde. Şimdi bana yalan söyletecek kadar önemli olan şey neydi?

Yüzünü simsiyah gölgeler kapladı. "Rüya, çok yakın bir zamanda Akif nefes almayacak bundan emin ol." Omuzları yenilir gibi yer çekimine dayanamayıp düştü. "Ve diğer konuda konuşmak istemiyorum. Adı üzerinde geçmiş ve çok abartılacak bir durum değil. Kurcalama."

Sesi sert ve mekanikti. Bir şeyleri gizlemek isteyecek kadar sert ve beni inandırmak isteyecek kadar sakindi. Gerilen çenesi bu durumun onu ne kadar zorladığını ele veriyordu. Gizlemek istediği şeyler vardı ve ne kadar istemesem de buna saygı duymak zorundaydım.

"Pekala, senin yöntemine uyacağım. Her ne gizliyorsan kurcalamayacak, anlatacağın günü bekleyeceğim ama sen de bir gün anlatacaksın."

Zorlamanın şimdilik bir anlamı yoktu. Belki de hazır değildi ve hazır olacağı zamanı bekliyordu. Bunu anlayabilirdim. Hatta çok iyi anlayabilirdim çünkü insan bazen kendine bile itiraf edemediği şeyler yaşardı. Kendine söyleyemediğini bir başkasına anlatmak hiç kolay değildi. Arslan da bu halde duruyordu. Öncelikle bunu kendi içinde seslice haykırması gerekliydi.

"Saçlarına gündüzün ışığı, gecenin parıltısının düştüğü kadın. Hazır olduğum ana kadar yanımda olacaksan eğer neden duymayasın?"

Yüzümdeki gülümseme titremeye başlarken daha fazla dudaklarımı o halde tutamadım, yavaşça aşağıya düştüler, düz bir hale geldiler.

Ya Arslan hazır olduğunda ben yanında olmazsam?

Bilmediğim ve sadece yaşayarak öğrenebileceğim tek bir şey vardı; gelecek. İleride neler olacak, kim kalacak kim gidecek bilmiyordum.

---

Akşama kadar Bursa'nın tadını çıkarmış, birçok yeri gezmiştik ve ben bu şehre aşık olmuş gibiydim. Yeşilin hakimliğini sürdüğü bu yerde farklı bir atmosfer vardı. İnsanı içine çekiyor, tuhaf bir izlenim bırakıyordu ama kesinlikle kötü değildi. Şimdi ise çiftlikteki küçük gölün kenarında oturmuş, elimizde bir kağıt ile kızımıza isim seçiyorduk. Birçok ismi elemiş ama bir türlü içimize sineni bulamamıştık ve bu yüzden biraz gerilmiştim. Arslan da benden etkileniyor gibiydi.

O BENİM (+18 TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin