Beynim patlayacakmış gibi hissediyordum. Düşündükçe çıldıracakmış, her şey daha da karışacakmış gibi hissediyordum. Ya ben bu haldeysem Arslan nasıldı? Bu sefer bakışlarım onu taradı. Kitlenmiş gibi Arya'nın içinde olduğu beşiğe bakıyordu. Ne düşündüğünü bilmesemde kaşlarının çatık olmasından onun da bu durumu sorguladığını görebiliyordum. Sorgulanmayacak bir durumunda değildik ki.

Başımı ellerimin arasına alarak her ihtimali gözden geçirdim. Şu an Arya'dan çok Uras'ı düşünüyordum. Ne olacaktı ona? Allah'ım. Uzun zaman sonra ilk kez çaresizliği bu kadar net hissediyordum.

"Delirecek gibiyim," diyerek sessizliği bozan Arslan'a bakmadan başımı salladım. Gördüğünü biliyordum, gözlerinin yakıcı hissi tenimi karıncalandırıyordu.

"Bir yanım imkansız diyerek kabul etmiyor ama bir yanım olur diyor ve aklıma ilk olarak bir isim getiriyor," derken birden sustu. Devam edebilecek gibi değildi, düşüncesinin canını acıttığını sesinden anlarken başımı kaldırdım. Anında gözlerimiz buluşurken devam et der gibi başımı salladım.

Sessiz cümlemi anlarken yavaşça fısıldadı. "Ezgi. Ya bir aptallık yaptıysa?"

"Böyle bir şeyi yapmak sebep ister Arslan. Ezgi'nin en başta böyle bir şey yaptığını sanmıyorum. Yani o zamanlar ben de yoktum ve anladigim kadarıyla sana bir şeyler hissetmiş, yani...yapmaz," desemde Arslan'ın gözlerinde en ufak bir değişim olmadı. Ezgi'den emin olamıyordu ve bunu için onu suçlayamazdım.

"O nasıl benim kızım olmaz ki? Ben anlamıyorum," derken başını iki yana sallıyordu.

"Eğer senin değilse benim de mi değil?"

Gözlerini benden kaçırıp Uras'a çevirdi.

"Peki ya o? Eğer Arya benim kızım değilse Uras ne olacak? Oğlum nasıl kurtulacak? Gene donör sırasını mı bekleyeceğiz?"

Arslan'ın acı çeken yüz ifadesi içimi parçalarken bir kez bile düşünmeden ayağa kalkıp onun yanına oturdum. Kollarımı boynuna dolarken gözlerim dolmuştu.

"Emin değiliz, henüz bir şey kesin değil. Bir yanlışlık vardır," diye onu teskin etmeye çalışırken gerçekten ne diyeceğimi bilmiyordum.

Arslan kollarını belime dolayıp başını boynuma koyarken derin bir nefes aldı.

"Ya doğruysa Rüya? Ne olacak? Sen her zaman bir yol daha olduğunu söylersin. Gene söyle, bir yol bul yoksa çıldıracağım."

Bir şey demedim, diyemedim. Arslan benden medet umarken bir şey diyemiyordum. Çıkmıyordu lanet olası kelimeler ağzımdan. Dökülmüyordu sözler. Ben sessiz kalırken kapının açılmasıyla hızla ayrılıp oraya döndük. Doktor elinde bir kağıtla dikiliyordu.

"Sonuçlar için baskı yaptım, test burada," deyip kağıdı işaret etti.

"Arya sizin kızınız değil Arslan Bey."

Bu cümle zihnimde anlaşılmak için tekrar ederken gözlerimi yumdum usulca. Nasıl Allah'ım, nasıl? Arslan'a bakamıyordum, bir suçun olmamasına rağmen göze gelmekten çekiniyordum.

Hayalle gerçeklik arasında doktorun sesini duyarken "Ben Uras için her hastaneyi arayacağım. Acilen ilik bulmayı deneyeceğim, başka bir şansımız yok. Bu da kağıt," diyerek elindekini masanın üzerine koyup dışarıya çıkmak için hareketlendi.

"Ben de bir DNA testi istiyorum, o benim kızım mı?" dememle doktor başını salladı.

"Laboratuvarda olacağım ben, oraya gelirsiniz müsait olunca," dedikten sonra birkaç saniye içinde odadan çıkıp bizi bir başımıza bıraktı.

O BENİM (+18 TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin