O BENİM (+18 TAMAMLANDI)

By _gamzecelik

15.3M 630K 106K

"Sen nasıl benim yumurta hücrelerimi çalarsın?" diyen genç kadın öfkeden kararmış gözleriyle karşısındaki ada... More

TANITIM
1. BÖLÜM ♣
2. BÖLÜM ♣
3. BÖLÜM ♣
4. BÖLÜM ♣
5. BÖLÜM ♣
6. BÖLÜM ♣
7. BÖLÜM ♣
8. BÖLÜM ♣
9. BÖLÜM ♣
10. BÖLÜM ♣
11. BÖLÜM ♣
12. BÖLÜM ♣
13. BÖLÜM ♣
14. BÖLÜM ♣
15. Bölüm ♣️
16. BÖLÜM ♣
17. BÖLÜM ♣
18. BÖLÜM ♣
19. BÖLÜM ♣
20.BÖLÜM ♣
DUYURU
YARIŞMA
21. BÖLÜM ♣
22. BÖLÜM ♣
23. BÖLÜM ♣
24. BÖLÜM ♣
25. BÖLÜM ♣
26. BÖLÜM ♣
27. BÖLÜM ♣
28. BÖLÜM ♣
29. BÖLÜM ♣
WATTYS 2016
30. BÖLÜM ♣
31. BÖLÜM ♣
32. Bölüm ♣
ALINTI
33. BÖLÜM ♣
34. BÖLÜM ♣
35. Bölüm ♣
36. BÖLÜM ♣
37. BÖLÜM
ALINTI
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
1. YIL ÖZEL
Etkinlik
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
BİLDİRİMLER HAKKINDA
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
ARYA&URAS
61. Bölüm
62. BÖLÜM
TANITIM VİDEOSU
SORULARINIZ İÇİN
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
YAZARI TANIYALIM
FİNALE DAİR/ 1
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
3 MİLYON
67. Bölüm
68. BÖLÜM
ALINTI
69. BÖLÜM | VEDA ♚
O BENİM 2- ARYA'NIN KİTABI / SİYAH RUHLAR BALESİ
KÜLDEN KELEBEK
Duyuru
özel bölüm
Ankara&Bursa KİTAP FUARI
CNR KİTAP FUARI

38. BÖLÜM

146K 7.6K 1.2K
By _gamzecelik

15 tatilin son bölümü olsun bu da. Hepinize keyifli okumalar. Oy ve yorumları unutmayın lütfen.

Dünya dönüyordu. Her saniye, her dakika, her saat. Hiç kimseyi, yalvarışları veya mutluluğu dinlemeden dönerdi ve aynı anda zamanın çarklarını da çevirirdi. Ama şu an bulunduğumuz yerde akmıyordu zaman. Saliseler saniyelere dönmüyordu, dışarıda akan zaman buraya sızmıyordu. Ortaya sis gibi yayılan sessizlik sinsi sinsi içine çekiyordu bizi.

Nihayet şaşkınlığından sıyrılan Arslan konuştu.

"Ne saçmalıyorsun sen lan?"

Arslan'ın bağrışıyla yerimden sıçrarken hızla ayağa kalkıp yanına gittim. Sinirle doktorun üzerine atlayacakmış gibi bakıyordu.

"Arslan Bey sakin olun. Bunu kanıtlamanın bir yolu var. O da DNA testi."

Ben şaşkınlıktan konuşamazken Arslan'ın bakışları beni buldu. Bu imkansızdı, olamazdı. Kesinlikle bir yanlışlık vardı. Birkaç saniye boyunca üzerimde dolanan bakışları tekrar doktoru buldu.

"Uras ile yaptığınız testlerden emin misiniz?"

"Evet, eminim," diyen doktorun kesin bakışları aramızda gidip gelirken ne diyeceğimi bilemiyordum. Ne denirdi ki buna?

Bu gerçekten imkansız bir şeydi. Arya normal yollardan olan bir çocuk değildi sonuçta. Kesinlikle bir yanlışlık vardı ama bunu kanıtlamak zorundaydık. Arslan'ın konuşmadığını fark edince doktora bakarak konuştum.

"Testi yapın hemen. En kısa zamanda sonuçları alalım ama bunun imkansız olduğunu size söylemek istiyorum."

Göz ucuyla Arslan'a dönüp baktığımda sinirle dişlerini sıktığını fark ettim.

"Bu imkansız bir şey," derken sesini kontrol etmeye çalışıyordu.

"Biliyorum ama... Yaptıralım işte," diyerek sakince ona baktım. İçimde kopan fırtınaları ona göstermeye gerek yoktu. Benim sinirimi de dışarıya yansıtmak onu daha fazla germekten başka bir şeye yaramazdı.

Üzerimde dolanan gözleriyle başını usulca salladı. Bu işaret doktorun ona yaklaşmasına neden olurken sertçe dönüp ona baktı.

"Kan örneği almamız gerekiyor, şuraya oturun," derken eliyle koltuğu işaret eden doktora sertçe bakmaya devam ederken "Oturmaya gerek yok, al," diyerek gömleğinin kolunu sıyırdı. Doktorun kısa sürede işini halledip odadan çıkmasıyla tekrar bana döndü.

"Bu imkansız bir şey, boşuna zaman kaybediyoruz. Başka bir doktor bulacağım. Bir bok bildiği yok bunun!"

Öfkeli bakışlarına aynı şekilde karşılık verirken "Ben de imkansız olduğunu biliyorum ama niye yanlış çıksın ki testler? Oldukça emin görünüyordu," dedim.

İşte tam o anda boş olan zihnime bir rüzgar dalgası girdi, beraberinde birde düşünce getirdi. Ama o kadar sinsi bir düşünceydi ki bu kaale almamam gerekirdi. Lakin geriye atamıyordum. Gözümün önüne doktorun kendine güvenen tavırları gelirken bir an için Ezgi'yi sorguladım içimde. Acaba başka biriyle birlikte olmuş olabilir miydi? Aşılamadan önce böyle bir şey yapmış olur muydu? İçimde bu düşünce savaş verirken bir yanım bunun mantıksız olduğunu söyleyip duruyordu. Yapmazdı, bu kadar ileri gitmezdi. Öyle değil mi?

Ama eğer yapmışsa Uras ne olurdu? Bakışlarım yatakta uyuyan oğluma değerken kaşlarımın çatıldığını hissediyordum. O zaman Uras'a ne olurdu? Kurtulması için Arya'ya, kardeşine ihtiyacı vardı ama o olmazsa ne olurdu?

Beynim patlayacakmış gibi hissediyordum. Düşündükçe çıldıracakmış, her şey daha da karışacakmış gibi hissediyordum. Ya ben bu haldeysem Arslan nasıldı? Bu sefer bakışlarım onu taradı. Kitlenmiş gibi Arya'nın içinde olduğu beşiğe bakıyordu. Ne düşündüğünü bilmesemde kaşlarının çatık olmasından onun da bu durumu sorguladığını görebiliyordum. Sorgulanmayacak bir durumunda değildik ki.

Başımı ellerimin arasına alarak her ihtimali gözden geçirdim. Şu an Arya'dan çok Uras'ı düşünüyordum. Ne olacaktı ona? Allah'ım. Uzun zaman sonra ilk kez çaresizliği bu kadar net hissediyordum.

"Delirecek gibiyim," diyerek sessizliği bozan Arslan'a bakmadan başımı salladım. Gördüğünü biliyordum, gözlerinin yakıcı hissi tenimi karıncalandırıyordu.

"Bir yanım imkansız diyerek kabul etmiyor ama bir yanım olur diyor ve aklıma ilk olarak bir isim getiriyor," derken birden sustu. Devam edebilecek gibi değildi, düşüncesinin canını acıttığını sesinden anlarken başımı kaldırdım. Anında gözlerimiz buluşurken devam et der gibi başımı salladım.

Sessiz cümlemi anlarken yavaşça fısıldadı. "Ezgi. Ya bir aptallık yaptıysa?"

"Böyle bir şeyi yapmak sebep ister Arslan. Ezgi'nin en başta böyle bir şey yaptığını sanmıyorum. Yani o zamanlar ben de yoktum ve anladigim kadarıyla sana bir şeyler hissetmiş, yani...yapmaz," desemde Arslan'ın gözlerinde en ufak bir değişim olmadı. Ezgi'den emin olamıyordu ve bunu için onu suçlayamazdım.

"O nasıl benim kızım olmaz ki? Ben anlamıyorum," derken başını iki yana sallıyordu.

"Eğer senin değilse benim de mi değil?"

Gözlerini benden kaçırıp Uras'a çevirdi.

"Peki ya o? Eğer Arya benim kızım değilse Uras ne olacak? Oğlum nasıl kurtulacak? Gene donör sırasını mı bekleyeceğiz?"

Arslan'ın acı çeken yüz ifadesi içimi parçalarken bir kez bile düşünmeden ayağa kalkıp onun yanına oturdum. Kollarımı boynuna dolarken gözlerim dolmuştu.

"Emin değiliz, henüz bir şey kesin değil. Bir yanlışlık vardır," diye onu teskin etmeye çalışırken gerçekten ne diyeceğimi bilmiyordum.

Arslan kollarını belime dolayıp başını boynuma koyarken derin bir nefes aldı.

"Ya doğruysa Rüya? Ne olacak? Sen her zaman bir yol daha olduğunu söylersin. Gene söyle, bir yol bul yoksa çıldıracağım."

Bir şey demedim, diyemedim. Arslan benden medet umarken bir şey diyemiyordum. Çıkmıyordu lanet olası kelimeler ağzımdan. Dökülmüyordu sözler. Ben sessiz kalırken kapının açılmasıyla hızla ayrılıp oraya döndük. Doktor elinde bir kağıtla dikiliyordu.

"Sonuçlar için baskı yaptım, test burada," deyip kağıdı işaret etti.

"Arya sizin kızınız değil Arslan Bey."

Bu cümle zihnimde anlaşılmak için tekrar ederken gözlerimi yumdum usulca. Nasıl Allah'ım, nasıl? Arslan'a bakamıyordum, bir suçun olmamasına rağmen göze gelmekten çekiniyordum.

Hayalle gerçeklik arasında doktorun sesini duyarken "Ben Uras için her hastaneyi arayacağım. Acilen ilik bulmayı deneyeceğim, başka bir şansımız yok. Bu da kağıt," diyerek elindekini masanın üzerine koyup dışarıya çıkmak için hareketlendi.

"Ben de bir DNA testi istiyorum, o benim kızım mı?" dememle doktor başını salladı.

"Laboratuvarda olacağım ben, oraya gelirsiniz müsait olunca," dedikten sonra birkaç saniye içinde odadan çıkıp bizi bir başımıza bıraktı.

Derin nefesler alan Arslan'a yandan bir bakış attım.

"Ezgi'yi geberteceğim," diye tıslaması öyle nefret doluydu ki bir adım geri atmamak için kendimi zor tuttum.

"Bir sakin ol," diyerek elimi koluna götürdüm ama anında geri çekti.

"Nasıl sakin olayım Rüya? Arya'nın benim kızım olmadığını öğreniyorum, Uras'ın en iyi şansını kaybediyorum ve sana boş yere acı çektirdiğimi görüyorum. Şimdi söyle bana nasıl sakin olayım?"

Kolundan iten elimi bu sefer iki yanağına koydum, bu sefer engel olmamıştı. Kahverengi gözleri yine hüzünle gölgelenmişti, yine buğulanmıştı.

"Beni dinle," diye yatıştırıcı olmasını umduğum bir sesle konuşmaya başladım.

"Demin dediğin gibi her zaman bir yol daha vardır. Önceliğimiz Uras ve onun iyileşmesi. O iyileşek, güven bana. Doktor tekrar araştırıyor, elbet birininki uyar. Hem biz varız. Annemler var, tanıdıklarım var, ben varım. Birimizinki olmasa diğeri uyar. Sen yeterki sakin ol, ben onun iyileşmesi için her şeyi yapacağım. Sana yemin ediyorum Arslan. Sadece güven bana. Bırak Ezgi'yle de ben konuşayım."

Biraz olsun durulan öfkesi Ezgi'nin adını duymasıyla yeniden kabarırken "Sana güveniyorum, halledeceksin. Oğlumuzu kurtaracaksın ama Ezgi ile ben konuşacağım. Arya benim değilse senin de kızın olmayabilir, bunu öğrenmemiz lazım. Eğer senin değilse birde kayıp hücre var ve kimde belli değil demektir. Sen git ve testi yaptır. Bende ondan gerçekleri ögreneyim," derken bakışları lütfen diyerek yalvarıyordu. Kayıtsız kalamazdım buna.

"Ikimizde çıkmazdayız ve delireceğiz biraz daha düşünürsek. Bırak öğrenelim."

"Ezgi'nin de bir suçu olmayabilir, ona kötü davranma," diyerek kabullendiğimi belli ederken Arslan başını salladı.

"Tamam, hadi," dedikten sonra bir Uras'a birde Arya'ya baktı. Benimde bakışlarım ona kaydı. Herşeyden bihaber yatıyordu.

Ya o benim kızım değilse? O zaman ne olacaktı? Her şey en başından yalansa bunca ay boşuna mı yaşanmıştı. Ben boşuna mı Arslan ile evlenmiştim ve eğer böyle bir şey varsa birde ortada olmayan yumurta hücreleri vardı. Daha fazla cevapsız kalamayacağımı hissederken kendimi odadan çıkmaya zorlayarak hızla labaratuara gittim.

Kısa bir kan verme işleminin ardından tekrar yukarıya çıkarken gözlerim Ezgi'nin odasının kapısına takılı kaldı. Derin bir nefes aldıktan sonra başımı iki yana sallayarak tekrar çocukların olduğu odaya ilerledim. Kapıyı kapattığım sırada Arslan'ı camın önünde elleri cebinde bir şekilde görünce yanına adımladım.

"Ne oldu?" dememle irkilip bana dönerken "Bir şey bilmiyor, şok oldu resmen," deyip başını iki yana salladı.

"İnandın mı peki?" diye sorarken cevabı merak ediyordum. Bunu Ezgi bilmeyecektide kim bilecekti?

"Yalan söylemiyor," deyip alayla güldü.

"Bunun cevabını verebilecek tek kişi yalan söylemiyor. Bu da benim o teste inancımı yok ediyor. Bu herif yanlışlık yaptı belkide, olamaz mı?"

Gözleri hiddetle büyümüş, kabullenemeyen birinin acısı yüzüne yerleşmişti. Ben de kabullenemiyordum ama nasıl olurdu ki? Test niye yanılsın?

"Arslan neden yanlışlık olsun ki? Kime göstersek aynı sonucu verecek bize belkide ama istiyorsan başka bir doktoru çağıralım. Yekta'yı ara güvendiği bir doktora yönlendirsin," derken onu sakinleştirmek için yavaş yavaş konuşuyordum.

"Aradım zaten, bir doktor gönderdi. İkimizin testini de o yapacak," deyip derin bir nefes aldı. "Kesinlikle bir yanlışlık var. Arya benim kızım, hissediyorum."

"Arslan sonuçlar belli..." derken sözümü yarıda kesti.

"Rüya o bizim kızımız değilse yüzüne bakamam. Seni boş yere bir şeyin peşinde gezdirmiş olurum, hayatını mahvetmiş olurum ve ben buna katlanamam."

"Ben..." derken devamını getiremeyip sustum. Benden daha önemli olan bir şey vardı. O da Urastı, onun iyileşmesiydi.

"Annemleri arayacağım. Gelip örnek versinler Uras için. Kaybedecek zaman yok," deyip ona bakmadan telefonumu çıkardım cebimden.

*

Yakınlarımızın neredeyse hepsini hastaneye çağırmış ve örnek vermeleri için ikna etmiştik. Gerçi buna gerek bile yoktu. Çünkü hepsi Uras'ın hastalığını duyunca vermeye gönüllü olmuşlardı. Aralarında -ki buna annem ve babam da dahildi- Aryadan niye almadığımızı sormuşlardı. Bizde henüz Arya'nın kendini toparlayamadığını ve zamanımız olmadığını söylemiştik. Her biri inanıp daha fazla sorgulamadan gerekli şeyleri yapmış ve geçmiş olsun diyerek gitmişlerdi. Bir tek Arslan'ın ve benim ailem kalırken onları çocukların yanına bırakıp laboratuara yöneldik. Yekta sonuçların çıktığını söylemişti. Bir tek o ve Banu biliyordu bu durumu, başka birine söylememiştik. Belki yanlıştı o testler...

İşte benimki böyle bir umuttu. Karanlığın içinde küçük bir beyazlık aramak gibiydi. Aslında griye bile razıydım, yeterki zifiri olmasındı. Lakin yanıldığımı yeni test sonuçlarını elime aldığımda anlamıştım. Evet, Arya benim kızımdı ama Arslan'ın değildi.

'Neden' sorusu zihnimin derinliklerinde baş kaldırıp bir yılan gibi tıslarken başımı yanımda duran adama çevirdim. Çenesi kasılmış, gözleri kısılmıştı. Kirpiklerinin arasından kendini belli eden kahverengi gözleri çaresizlik ve şaşkınlık doluydu, aynı zamanda hayal kırıklığı. Nefesini sık sık almaya başlarken dudaklarını iyice birbirine bastırmıştı. Kağıdı tutan ellerini sıkmaya başladı.

Bakışlarımı fark edip "Nasıl?" diye fısıldadı. Fırtına öncesi olan ürkütücü sakinliği barındıran sesi tüm bedenimi titretirken yavaşça dudaklarımı araladım.

Sadece "Bilmiyorum," diye fısıldarken gözleri beni buldu. Topraklarına çakmak değmişte alev almış gibiydi gözleri.

"Lanet olsun ki ben de bilmiyorum," diye bağırırken elindeki kağıdı yere fırlattı. Bu çıkışına şaşırsamda yerimden ayrılmadan boş bakışlarla onu izlemeye devam ettim.

"Nefesim kesiliyor, ilk duyduğum andan beri 'nasıl' diye düşünerek beynimi yiyorum. Arya, bir kadın ve bir erkeğin sevişmesiyle olmadı. Benim senin hücrelerini çalmam ve onu hastanede döllememle oldu. Söyle bana nasıl mümkün bu?"

Arslan'ın bağrışları artarken ellerini nereye koyacağını bilemiyor gibiydi. Ben olsam bu öfkeyle çoktan dağıtmıştım burayı.

Anlıyordum onu, ikimizde şaşkındık ama elimizde hiçbir cevap yoktu.

"Bilmiyorum ama öğrenilir. Belki karıştı, yanlışlık oldu. Yani..."

Sertçe sözümü kesti. "O gün hastanede sadece biz vardık. Bizzat orada durduk, kontrol ettik. Zaten ben o anda verdim. Daha önce değil, karışması imkansız," derken gözleri bir saniye olsun benden ayrılmıyordu.

Birkaç saniye neyi o an verdiğini düşündüm. Birden aklıma dolan şey ile dudaklarım yavaşça aralanırken şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Arslan bu kadar açık sözlü olamazdı.

"Bak, bilmiyorum ama hastaneden öğrenilir," dememle hızla başını salladı.

"Eğer böyle bir şey olduysa o hastaneyide, o doktorları da mahvederim. Ama daha büyük bir önceliğim var. O da Uras. Boşuna zaman kaybetti," deyip gözlerini yumdu. "Boş yere uğraştım, her şey boş. Kendimce bir şey yapmaya çalıştım ama batırdım."

Her bir cümlesi yoğun bir ızdırap barındırırken "Üzgünüm," diye fısıldadım sadece. Ne diyebilirdim ki başka?

Dudaklarından alaylı, ruhsuz bir gülüş geçti. "Ben daha çok üzgünüm. Arya benim kızım değil. Oğlum iyileşemedi ve sen..." Başını geriye atarak derin bir soluk aldı.

"Anlamıyorum, gerçekten anlamıyorum. Nasıl olur ya? Nasıl? Düşündükçe beynim duruyor, deliriyor gibiyim. Aklıma bir ihtimal geliyor, bu saçma diyerek eliyorum ama bu seferde başka bir şey kalmıyor. Nasıl oldu o zaman?"

Arslan'ın her dediği cümle benimde içimde kopan fırtınanın tanımını yapmama yeterken aynı onun gibi hissediyordum. Şaşkınlık ruhumuzun tuvaline boya gibi işlenmişti. Ne yapacağımızı, nereden devam edeceğimizi bilemiyorduk.

Bir yanım bencilce neyseki Arya senin kızın diyordu. Anneliği tattın, ondan vazgeçmek zorunda değilsin diyordu ama diğer yanım Arslan için kahroluyordu. Arya'ya olan sevgisine şahit olmuştum şu kısacık zaman diliminde. Tekrar baba olmanın onu ne kadar mutlu ettiğini içimde hissetmiştim. Onunla ilgili kurduğu hayalleri kendi kulağımla duymuştum. Oysa şimdi Arya'nın kendi kızı olmadığını öğreniyordu. Arslan Tunalı hayallerinin yıkılmasının ne demek olduğunu bir kez daha anlıyordu.

Birde Arya'nın gerçek babasının kim olduğu vardı. Arslan'ın değilse kimindi? İroniye bakın, kızımın babasını bilmiyordum.

"Neler yapacaktım Arya ile. Ne planlarım vardı, ne hayallerim. Sana yaşattığım hayal kırıklığını ilk kez bugün gerçekten anladım Rüya. Hücrelerinin çalındığını ilk öğrendiğin zaman hissettiklerinin bir benzerini yaşadım."

Bir kuyunun taşması gibi içime aniden ağlama isteği doğarken Arslan'ın karşısında güçlü durmalıyım diyerek kendime teskinler verdim. Bu hissi bir yutkunma ile geri döndürmeye çalışırken onun yanına ilerledim. Buruk bir tebessüm ederek ellerimi koluna koydum.

"Beni boşver. Arya'nın biyolojik babası olmayabilirsin ama benim gözümde onun babası sensin. O adamın kim olduğunun önemi yok."

Gözlerinden bir şaşkınlık geçerken bu, acının önüne geçmişti. "Nasıl yani?"

"Biliyorum bencilce ama kim olduğunu bilmediğim bir adama Arya'yı vermeyeceğim," deyip birkaç derin nefes aldım. "Belki bu teklifimde bencilce ama sen de kabul edersen Arya'nın senin kızın olmadığını kimseye demeyelim. Planlarımız nasılsa öyle devam edelim ve sen onun babası ol. Sadece bu olayın nasıl olduğunu ve biyolojik babasını öğrenelim, sonra unutalım."

Arslan hâlâ şaşkınca bana bakmaya devam ederken bir an için dediklerimi sorgulama ihtiyacı hissettim. Dediklerimi gözden geçirdiğim an sözlerin anlamı kafama dank etti. Ben adama resmen gel kızıma babalık yap demiştim.

"Ben Aryadan vazgeçemem Rüya. Açıkçası bunu bende düşündüm ama sana nasıl derim bilemedim. Ben ona her zaman babalık yaparım. Biyolojik olarak olmasada birine ebeveynlik yapabileceğini bana çok güzel kanıtladın. Sanırım sıra bende."

Dudaklarına küçük bir gülümseme yerleşirken siniri yok olmuş gibi görünsede varlığını yine hissediyordum.

"Sıra sende. Şimdi tek yapmamız gereken Uras için beklemek," deyip derin bir nefes aldım.

"Böyle bir ihtimal hiç aklıma gelmedi." Anlamayan bakışlarımı görünce açıkladı. "Arya'nın benim kızım olmayacağı yani. Boşu boşuna Uras'a zaman kaybettirdim."

"Arslan senin bir suçun yokki bunda. Uras'ın doktoru ise zaten herkesi ayağa kaldırdı. Testleri en çabuk haliyle yaptırıyor."

Ben gülümseye çalışarak ona bakarken birden açılan kapıyla hafifçe yutkundum. İçeriye giren doktoru görmemle suratımı buruşturdum. Bu adam odaya her defasında böyle anı bir şekilde girerse kalpten gidecektim.

"Gelen kişilerin yarısından fazlasına baktık ama hiçbiriyle uyuşmadı. Biraz önce ise haber verdiğim hastaneden bir arkadaşım aradı. Uras ateşlendiği zaman örneklere bakmasını istemiştim. Tamı tamına iki kişiyle uyuşmuş. Şimdi isimleri gönderecek," deyip gülerek bizi izlerken Arslan'a baktım. Yüzüne rahatlamış bir ifade yerleşirken derin bir nefes aldı.

"Kişilere hemen ulaşırsak Uras'ın ameliyatını bu akşam yapabiliriz."

İkimizde hevesle başımızı sallarken doktor bilgisayarın önüne geçti.

"Sana demiştim," deyip gülümseyerek Arslan'a baktım.

O da aynı şekilde gülümseyip "Demiştin," diyerek beni onayladı.

"Evet, işte burada. Bir kadın ve bir erkek. Malik Karaca ve Rüya Sözeri."

Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken aynı zamanda yanımdaki bedenin hızla hareket ederek doktora ilerlediğini fark ettim.

"Kim dediniz?" diyen Arslan ekrana eğilirken dikkatle inceledi. Ardından bana dönerek "TC kimlik numarasını kontrol eder misin?" dedi.

Söylediğine uyarak hızla ekrana baktım ben de. Rakamları karşılaştırdığımda benim olduğumu görmüştüm.

"Rüya'nın ki burada ne arıyor?" diye soran Arslan'a yanıtı doktor verirken ben sadece dikiliyordum.

"Yaklaşık 2 sene önce Amerika'ya hastanede çalışan birkaç kişi gitmiş ve oradan kan örnekleri toplamışlar hastalar için. Rüya Hanımda orada vermiş," dedikten sonra teyitlemek için bana bakarken başımı salladım.

"Öyle oldu, o zaman başkasına gerek yok. Ben veriyorum iliği," deyip sorarcasına Arslan'a baktım.

"Daha önce kanser veya daha ciddi bir sağlık sorununuz olmadı değil mi?" diyerek araya giren doktora şaşkınlıkla baktım.

"Neden ki?" diye ufak bir korkuyla ona karşılık verirken sandalyeden ayağa kalktı.

"Bazı hastalıklar geçirmiş kişilerden ilik alamayız."

"Ben...kanserdim," derken yutkunmaya çalışarak Arslan'a baktım. Gözlerindeki şefkat beni eline alırken hızla başımı doktora çevirdi tekrar.

"O zaman diğer kişiyi bulalım."

Doktorun cümlelerini söylemesiyle kapı açılıp içeriye sarışın bir hemşire girdi.

"Hocam sonuçlardan Rıfat Sözeri isimli kişinin dokusu Uras ile uyuyor," dedi.

Babamınki mi uymuştu yani?

"Babanız mı?" diyen doktora başımı sallayıp onu onayladım.

Uras'a iliği ben verebilmek isterdim ama o lanet hastalık yüzünden mümkün değildi maalesef bu. Yine bir yerde karşıma çıkmıştı işte.

"Tamam o zaman ben gidip ameliyathaneyi ayarlayayım. Bu akşam bitsin her şey," dedikten sonra odadan çıkan doktorun arkasından bakarken Arslan yanıma yaklaşıp "Sakın üzülme sen veremediğin için," dedi.

İçimden geçenleri nasıl anladığını bilmesemde bir şey demedim. Sadece ona bakmaya devam ettim.

"Rüya," diyen sesi konuşmamı ister gibiyken pes ettim.

"Evet üzülüyorum ama Uras iyileşiyor. Önemli olan bu değil mi sonuçta?"

"Evet bu. Üzme kendini."

"Hastaneye ne zaman gideceğiz? Yani Kıbrıs'a?"

"Öncelikle Uras iyileşsin. Sonra giderim," derken sertleşmişti sesi.

Kaşlarım çatılırken "Gidersin?" dedim. Tek başına mı gitmeyi düşünüyordu yoksa?

"Sen burada kalacaksın, birlikte o hastaneye gitmemiz hem dikkatleri üzerimize çeker hem de Arya'nın ve Uras'ın sana ihtiyaçları var."

"Haklı olabilirsin belki ama gelmek istiyorum," diye direttim.

"İstediğini biliyorum ama senin gelmen yine bir şeyi değiştirmeyecek. O yüzden sen burada kalacaksın."

Israrcı bakışları üzerimdeyken omuzlarımı düşürdüm.

"Pekala ama öğrendiğin ilk an bana haber vereceksin," diye şartımı sunmama karşılık gülümsedi.

"Emredersin, karıcığım."

Cümleler kulaklarıma dolarken hafifçe yutkunup, dudaklarımda oluşan gülümsemeyi görmemesi için başımı öne eğdim. Bazen tek bir kelimesi bile ellerimi terletiyor, dizlerimi titretiyordu. Bunu Arslan'ın yan etkisi olarak tanımlarken bedenim bu etkiyi oldukça yararlı buluyordu kendine.

"Hadi Uras'ın yanına gidelim artık."

Arslan başını sallayıp beni onaylarken biraz önce yere attığı test sonucunu alarak cebine koydu.

"Doktoru kimseye dememesi için uayaracağım. Sadece sen, ben, Yekta ve o bilecek."

Başımı sallarken "O adam bilmeyecek değil mi?" dedim.

"Hayır, bunu dışarı sızdırmasını göze alamayız. Yinede karıştıysa ve Arya ile ilgili bir şeye ihtiyacı varsa, yani kanser olan bir çocuğu falan varsa, her ihtimale karşı takip ettireceğim. Öyle bir şey varsa müdahele ederim."

"Büyük bir bencillik yapıyoruz şu anda," diye içimde yeşeren suçluluk duygusunu dile getirdim.

"Hayatın bu oyunu da bize karşı bencillikti."

"İşte hayatın paradoksu, döngüsü. Bir bencillik diğer bencilliği doğurur."

*

Arslan ile koridora çıktığımızda annem ve babamı sandalyelerde otururken görmüştük. Arslan'ın adımları doğruca babama yönelirken onu takip ederek peşinden ilerledim.

Babam Arslan'ın kendine geldiğini görünce ayağa kalktı ve bana kısa bir bakış attı. Arslan'ın sesiyle tekrar ona dönerken dudaklarında bir gülümseme oluşmuştu.

"Teşekkür ederim. Uras için."

"Teşekkür edilecek bir şey yok. Bir babanın evladını yaşatmak için çırpınmasını en iyi ben bilirim. Bu yüzden seni anlıyorum ve en başında sana kızmama nedenim de buydu. Evladın için bir yol çıktı önüne ve onu seçtin. Şimdi burada vakit harcamadan çocuğunun yanına git, beni de karımla baş başa bırakın."

Etrafta bir gülüş sesi duyulurken Arslan'ın minnetle babama baktığını gördüm. Babama yaklaşıp yanaklarını öperken "Seni çok seviyorum," diye fısıldadım.

"Ben de seni kızım."

Babamın dediğini yapıp annemle ikisini baş başa bırakarak Uras ve Arya'nın olduğu odaya girdik. Uras'ın yatakta yattığını fark edince gözlerimi Arya'nın beşiğine çevirdim ama yoktu.

"Arya nerede?"

Arslan'ın gözleri de beşiği bulunca "Açıkmıştır, Ezgi'ye götürmüşlerdir." dedi.

Tam bu sırada açılan kapıdan hemşireyi ve kucağındaki kızımı görünce derin bir iç çektim.

"Acıkmıştı," diyen kıza gülümseyip Arya'yı kucağından aldım.

"Tamam canım," deyip hemşirenin gitmesiyle koltuğa oturdum.

Arslan'ın ayakta dikilip odaklanmış bir halde bizi izlediğini görünce "Almayacak mısın kızını?" dedim.

Birkaç saniye süren tedirginliğin ardından kararlı birkaç adımla yanımıza geldi.

"Alacağım kızımı."

Kolları Arya'yı kendine hapsederken yanıma oturdu.

"Tam her şey düzelecek demiştim, başka şeylere sıra gelecek diye düşünüken bu oldu."

"Başka şeyler neydi?" diye sorup dikkatle onu izlerken Uras'ın sesini duydum.

"Anne, baba?"

"Efendim bebeğim?" diyerek ayaklanırken Arslan da kalktı. Ellerim Uras'ın yanağını bulup ateşini ölçerken gülümsüyordum.

"Doktor iyileşeceksin dedi. Doğru mu?"

"Doğru aşkım, doğru."

Uras'ın dudakları kıvrılırken mavi gözleri ışıldamaya başladı.

"Bitecek mi yani?"

Umutla sorduğu soruya başımı sallarken "Bitecek," diye fısıldadım.

Bitecekti, kurtulacaktı. Annesi nasıl yendiyse o da yenecekti.

Bir önceki bölümde birçoğunuzun aklından saçma diye bir düşünce geçmiş olabilir ama dedigim gibi hepsinin mantıklı bir oluşumu var.

Bazı kişiler Rüya Uras'a nasıl annelik yaptıysa Arslan da Arya'ya yapacak demişti. O kişileri tahminleri için tebrik ediyorum.

Oy veya yorum sınırı yok ama onları esirgemezseniz sevinirim. Çünkü bölümleri yazarken en büyük motivasyon onlar oluyor.

Bir ben varım hikayesi için son birkaç bölüm kaldı. Final çok yakın. Banu ve Yekta'nın hikayesi orada son bulacak. Profilimden ulaşabilirsiniz ona.

Diğer bölümde görüşmek üzere.

Yeni bölüm alıntıları için instagram hesabına gelebilirsiniz. 'mahihumahikayeleri'

Continue Reading

You'll Also Like

TOHUM By P!NK

General Fiction

3.3M 99.4K 48
"BAĞIRMA BOŞUNA! BABAN SENİ SATTI!" Duyduğum sözlerle, biraz önce sinirle bağırdığımda gürleyen sesim, aniden içime kaçtı. "Ne... Ne saçmalıyorsun?" ...
11.8M 11.8K 4
Beni kendine doğru çekip son kalan iç çamaşırımı da yırttığında artık saklanabilecek bir yerim kalmamıştı.. Bacaklarımı aralayıp üstüme uzandığında s...
4.2M 200K 51
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
17.7K 1.9K 129
Sadece hayali sahneler Hayal gücü ruhun gözudur