//BÖLÜM 122//

3K 165 35
                                    

*Arkadaşlar lütfen diğer kitaplarıma da bir şans verin. Dün paylaştığım hikayem 'Seven Ölü Gitmez' Tek Partlık Deföm adlı kitabımda sizi bekliyor.*

//Yazar'dan//

"Ömer bey avukatımız şuan ilgileniyor bu durumla. Kesin bir kanıt yok ellerinde sadece görgü tanığı. Ancak ismi gizli tutuluyor." Ömer silahını beline yerleştirmeden önce şarjörünü kontrol etmişti. Arabasına geçtiğinde sinan da peşinden kendi arabasına binmişti.

Ömer hızla telefonunu çıkardı. Arayacağı ismin üzerine basıp kulağına götürdü. Çok geçmeden açılmıştı numara. "Ömer, ne oldu?"

"Ünal İstanbul'a yeniden döndü. 6 adamımı göz altına almış. Sana onu şehir dışında tutman gerektiğini söylemiştim."

Karşıdan adamın mahçup sesi duyuldu. "Ömer, Ünal bir dilekçe yazmış üstlere. Dilekçenin kabul edildiğinden bu sabah haberim oldu." Ömer yumruğunu sıkmaya başladı.

"Aklı sıra Polat olayından sonra bir de emirhanın ölümünü kurcalayacak. Sen hemen araştırmaya başla. Onu en kısa sürede yurt dışına tahin edeceğiz. Bu defa Türkiye'ye giriş çıkışları tamamen yasaklanacak."

"Sen nasıl istersen Ömer." Telefonu kapattı. Hemen ardından adamından aldığı dosyayı incelemeye başladı. Tam da tahmin ettiği gibi Ünal şehir dışında geçirdiği her bir günde kendi hakkında araştırmalar yapmıştı. Özellikle Emirhan olayı üzerinde durması onun yine kendisine saracağının bir kanıtıydı.

Giray'dan sonra hayatları normal bir aile hayatına dönmüştü. Ömer hiçbir zaman yeraltında olan olayları eve taşımamış, ortadan kimseyi kaldırmamıştı. Ama şimdi Ünal'ın rahat durmayacağı belliydi.

Emniyetin önüne geldiklerinde arabasından indi. Hızla merdivenleri çıkıp içeri girdi. Tahmin ettiği gibi altı adamının başında sorgu sırasında Ünal vardı. Ömer polis memurlarından gerekli bilgileri aldıktan sonra Ünal'ın odasına geçti. O da çok geçmeden gelmişti odaya.

"Ömer, kendine harika adamlar seçmişsin. Ağızlarını bıçak açmıyor hiçbirinin. Satmadılar hala seni." Ömer ciddi tavrını hiçbir şekilde bozmazken elini sertçe masaya vurdu.

"Evet, Polat'tan sonra adamlarımı hep özenle seçtim. Onun gibi bir kanı bozuğun ardından bana ihanet edecek kimseye şans vermedim." Ünal Polat'ın ismini duyduğunda yerine geçti ve Ömer'e doğru eğildi.

"Polat, sana ihanetinin bedelini ağır ödedi öyle değil mi?" Ömer bu defa alayla güldü.

"O öldüğü günden beri aklını benimle bozdun. Bunun sana iyi gelmediğini anlatmaya çalıştım anlamadın, uygulamalı gösterdim görüyorum ki o da işe yaramamış. Şimdi sana söyleyeceğim tek bir şey var, artık bende senin gibi açıktan oynayacağım Ünal. Ömer iplikçinin gittiğin günden beri ne kadar değiştiğine sende şahit olacaksın. Ve sonunda bir daha değil İstanbul'a Türkiye'ye bile giremeyeceksin. Eğer o kafanın içinde beynin olduğuna dair ufacık bir inancın varsa hemen bu şehri terk edersin. Yoksa bunu ben zevkle yaptıracağım sana." Ünal Ömer'in söylediklerinin ardından başta biraz tökezlese de sonrasında hemen toparladı kendini.

"Beni tehdit mi ediyorsun?" Ömer onun masasının üzerinde duran kalemi eline alıp parmaklarının arasında döndürdü bir süre.

"Bu söylediklerimi tehdit olarak algılama elbet. Sadece gelecek hakkında bir fragman. Bunu daha önce de yaptım Ünal biliyorsun. Yine yaparım. Adamlarıma, bana, aileme bulaşmaya bir daha niyet edersen sana bu ülkeyi dar ederim." Ayaklandı. Hiçbir şey olamamış gibi kalemi masaya bıraktıktan sonra son kez Ünal'a bir göz attı. "Umarım söylediklerim algını biraz olsun açmıştır Ünal. Şimdi sabaha kadar onları burada tuttuktan sonra bırakman gerektiğini sende biliyorsun. O şahidi senin tuttuğundan da bir nebze şüphem yok. Ama hata ettin. Yalancı bir şahit tuttuğun, hemde sırf hırsın yüzünden, sence duyulursa neler olur? Ben söyleyeyim bir anda düşüşe geçersin. Hemde yerin dibine girene kadar. O yüzden denk al ayağını. Yoksa sen zararlı çıkarsın."

KARANLIĞIN DEFNESİWhere stories live. Discover now