//BÖLÜM 46//

9.5K 312 73
                                    

//Ömer'den//

Hayatım.... Koskoca 25 yıl. Hiçbir zaman bu kadar zorlanmadım. Göz yaşlarım yeniden akmaya başladı. Defnem. Hayatımın kadınını üzmek istemiyordum ama yine de yorgundum. Acı çekiyordum.

Eğer o kutuyu gönderen kişiyi bulursam canına okuyacaktım. Gözlerimi kapattım ve Defneye iyice sokulup uyumaya çalıştım.

Düşünme Ömer düşünme. Karını düşün umutu düşün yeni doğacak çocuğunuzu düşün. Bunlar sana yeter. Bir süre sonra uyumuştum herhalde.

Gözlerimi açtığımda defne beni seyrediyordu. Bir eli de sakallarımdaydı. Onu alıp defalarca öptüm.

"İyi ki yanımdasın."

"Seni hiç bırakmayacağım."

Ona gülümsedim ve öpmeye başladım. Dudaklarımı onun dudaklarıyla yeniden canlandırdım. Defne de kollarıyla boynumu sarmıştı. Onu daha da kendime çektim.

Ayrıldığımızda dudaklarımı Defnenin alnına bastırdım.

"Defnem ben şimdi gidiyorum. Geç gelirsem merak etme tamam mı?"

"Ama Ömer..."

"Biliyorum yalnız kalmak istemiyorsun."

"Sen gitme. Senin gitmeni istemiyorum."

"Defnem hemen geri geleceğim söz."

"Ömer..."

Konuşmasına izin vermeden dudağının kenarından öptüm.

"Seni seviyorum."

Bir süre yüzüme baktı. Sonra gülümsedi.

"Bende seni çok seviyorum."

Kutuyu alıp evden çıktım. Defneyi bırakmak her ne kadar içime sinmese de benimle uğraşan bu herifi bulmalıydım. Depoya girdim ve adamlarımı kapıya diktim.

Deponun üst katı bir ev gibiydi. Bir odam vardı orada. Önceden depoda biri olursa onunla birlikte burada kalırdım.

Yukarı çıkıp odaya girdim. Yatağın üstüne oturdum ve kutunun içindeki her şeyi boşalttım. Resimleri zaten incelemiştim. Ama aralarında bir defter vardı. Ona hiç bakmamıştım.

Elime aldım. Eski bir defterdi. Tozlanmış, yıpranmış. Kilidi olmadığı içim kolaylıkla açtım.

İlk sayfa da el yazısıyla 'Ömer İplikçi'ye yazıyordu. Bir sonraki sayfayı çevirdim.

28 Mart 2001

Bu... Annemin öldüğü tarihti.

"Oğlum... Ömer'im. Eğer bu yazıları okuyorsan ben bu oyunun kazananı olamamamışımdır. Bunu bilmeni isterim."

Bu da ne demek oluyordu. Annem bu yazıyı nasıl yazardı? O, o gün ölüm döşeğindeydi. Kendinde değildi ki.

"Biliyorum annecim şuan kafan çok karışık. Sana her şeyi anlatacağım. Ama belki de bu deftere gerek kalmayacak. Bütün bu olanları yüzüne anlatmaya fırsatım olacak."

Annem bana neyden bahsedecek? Allahım neler oluyor?

"28 Mart 2001 tarihi benim ölüm tarihim değil mi? Daha doğrusu sen öyle biliyorsun annem."

Bu ne demek oluyordu? Kafayı yiyeceğim. Neler oluyor Ya?

"Ben ölmedim annem. O gün senin cesedine sarılıp ağladığın kadın ben değildim. Kandırdılar seni annem. Yalan söylediler ayırdılar bizi."

KARANLIĞIN DEFNESİOnde histórias criam vida. Descubra agora