//BÖLÜM 3//

33.4K 807 75
                                    

4 Yıl Sonra...

//Defne'den//

Kolay anlatılıyor acılar,kolay yazılıyor. Kolay yaşanmıyor oysa...

4 yıl geçti üstünden. Koskoca 4 yıl. Yaptığım o hatanın üzerinden koskoca 4 yol geçti. Şimdi buradayım. Dünyalar tatlısı bir oğlum oldu. İsmini de Umut koydum. O benim umudum oldu. Bu iğrenç hayatımın tek gerçeği. Onunla birlikte geçiyor günlerim. Şükrediyorum onu aldırmadığıma. İyi ki benimle olduğuna. Ömer'den yani babasından hala haberi yok. Biliyorum belki de hata ettim söylememekle ama çok durmuyorum artık üstünde. Onun haberlerini okudum. Geçmiş masanın başına. Tam da korktuğum o tiplerden biri olmuş. Ama oğlum öyle değil. O kadar masum ki. Bir o kadar mükemmel. Dünyanın bütün kötülüklerinden arınmış kadar temiz. Ona hep iyi kalpliliği öğrettim. Masumluğu yardımseverliği acıma duygusunu...

Sabah uyandığımda bana sıkıca sarılmıştı. Saçlarını okşamaya başladım.

"Annecim hadi uyan artık." Bir süre bir şeyler mırıldandı. Sonra yavaşça gözlerini açtı ve ovaladı. Tatlı tatlı bakıyordu bana. Yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Günaydın annem."


"Günaydın benim canım oğlum." Alnından öptüm. Yataktan kalktı ve banyoya doğru gitti. Bende onun peşinden girdim. Beraber dişlerimizi fırçaladıktan sonra salona geldik. Ona televizyonu açtım ve mutfağa geçtim kahvaltı hazırlamak için. En sevdiği şey patates kızartmasıydı bir de yanında ketçap varsa ondan mutlusu olmazdı. O yüzden bu sabah kahvaltıda patates kızartması vardı. Soyduğum patatesleri fritöze koyup kapağını kapattım. Sonra çayı da koyup Umut'a da portakal suyu hazırladım. Masayı kurunca da patatesleri aldım. Kendi çayımı da fincana koyunca salona gittim. Umut televizyonda çizgi film seyrediyordu. Güldüm ve saçlarına bir öpücük bıraktım.

"Annecim masa hazır hadi." Televizyonu kapattım ve beraber masaya oturduk. Önündeki tabağa kızartmalardan koyup ketçabı da üzerine sıktım. Sonra diğer kahvaltılıklardan da koyup saçlarını okşadım.

"Hadi bakalım bitecek o tabak." Kafasını sallayıp yemeye başladı. Bende tabletten maillerime bakarken bir yandan da Umut'u kontrol ediyordum.

Kahvaltıdan sonra çalıştığım şirkete gittik beraber. Artık Türkiye'ye dönmek istiyordum. Özlemiştim orayı. Kendi odam da çizimlerimi yaparken Umut da karşımda oturuyordu. İçeri Tailer Bey girince ayağa kalktım.

"Daphne,pourquoi vous essayez toujours de vous y aller aujourd hui?" (Defne sen bugün gitmiyor musun neden hâlâ çalışıyorsun?)


"Oui,mais ils finissent." (Evet ama bunlar son.)


"J'admire votre perseverance." (Azmine hayranım.) O odadan çıkınca bende çizimlerimi bitirip teslim ettikten sonra herkesle vedalaşıp şirketten ayrıldım. Umutla son kez eve gidip eşyalarımızı topladık. Sonra biletlerimizi aldık ve uçağa bindik.

//Yazar'dan//

Uçak hava limanına indiğinde Umutla beraber eski evine gitmiştilerdi. Eve girdiklerinde Umut salona giderken defne de kendi odasına girmişti. Girdiğinde darmadağın olan bir oda beklemiyordu. Şaşkınlıkla etrafına bakıyordu. Neler olmuştu bu eve? Defne oğlu görmeden odayı eski haline getirdi. Bu sırada telefonuna gelen mesajla irkildi. Mesajı açtığında eski patronunda olduğunu fark etti. Onun adına bir görüşme hazırlamıştı. Şirketin adı Passionis idi. Defne nereden bilebilirdi ki o şirketin bir ortağının da yıllar önce terk ettiği adam olduğunu. Şirketin ismini ve işleyişini tamamen değiştirmişti çünkü Ömer.

KARANLIĞIN DEFNESİOù les histoires vivent. Découvrez maintenant