//BÖLÜM 44- İNTİKAM//

11.8K 340 52
                                    

//Ömer'den//

Karşımdaki herif kimdir bilmem ama şimdiden ölüm fermanını imzalatmıştı bana. Kimse benim önümü kesmeye cüret edemez!

"Ömer İplikçi... Herkesin önünde diz çöktüğü karanlık mafya. Sonunda tanıştık."

"Kimsin sen?!"

"Karına sorsana. O çok iyi tanır beni."

Bu duyduğumdan sonra sinirle kafamı arabaya çevirdim. Defne de arabadan iniyordu. Hızla yanıma geldi ve kolumdan tuttu. Gözleri dolmuştu.

"Defne?! Bu adam seni tanıyormuş kim bu Defne!? Nereden tanıyor seni?!"

"Ö-Ömer b-bu adam o-o."

"Evet Ömer ben o adamım karınla o gün eğlenen o adam."

Kafamı hızla çevirdim o adama. Nasıl yani? Defnemi o hale getiren şerefsiz karşımda mıydı?

Defneye döndüm. Ağlıyordu. Hayır buna izin vermem o benim Defnem o benim kadınım. Ağlatamaz onu kimse!

Yüzünü avuçlarımın içine aldım. Alnından öptüm ve konuşmaya başladım.

"Hayatımın kadını. Bak sen şimdi sakin olacaksın bende bu şerefsizin canına okuyacağım."

"Ö-Ömer sana bir şey yaparsa..."

"Şşşh. Öyle bir şey olmayacak güzelim benim."

Defneyi bir korumamla birlikte arkaya gönderdim. Çünkü birazdan burayı kana bulayacaktım.

"Kaldık baş başa."

"Karın da yanımızda kalabilirdi."

"Kes sesini! Karımın adını ağzına alma."

"Neden Ömer?"

"O benim duydun mu? Ve ben senim gibi bir pislik yüzünden onu kaybedecektim. Bugün burada cesedinden tek bir parça bile bulamayacaklar."

"Güldürme beni iplikçi. Hazırlıksız yakaladım seni. Üç beş tane adamınla mı beni öldüreceksin."

Aptal herif sen öyle san!

"Oğuz duydun mu? Adam bizi fazla küçümsedi."

"Duydum abi de yazık ya! Başına gelecekleri bilmeden konuşuyor."

"Öyle Oğuz."

Aramızda ki bu diyalogdan sonra karşımızdaki herif sinirle bize bakıyordu.

"Birazdan perişan olacaksınız hepiniz. Anladınız mı beni!"

Ben ona alayla gülerken silahını çıkardı ve bana doğrulttu. Benim korumalar da hemen çıkarmışlardı silahları. Hadi ama bu ahmak bana ne yapabilir ki!

Ben hala alayla ona gülerken o da bana sırıttı.

"Merak etme sen öldükten sonra karını alırım yanıma. Onu ihtiyaçlarından mahrum bırakmam."

İşte bu dediği benim için sakinliğin son noktası oldu.

"Sana! Karımın! Adını! Ağzına! Alma! Dedim!"

Sinirle omzuna doğru ateş ettim. O adamın arkasındakiler tam silahlarına davranmışlardı ki arkadan gelen adamlar onların kafalarına silah dayadılar.

Aslan Sinan! Yine tam zamanında.

Karşımdaki şerefsiz adamları görünce hızla kaçmaya çalıştı. Oğuz'a döndüm.

"Oğuz Defnenin yanına. Sana emanet."

"Hemen abi."

Bende koşarak onun peşine takıldım. Ormanın içine girdiğinde koşarak diğer taraftan gittim. Ondan önce davranabilirsem önünü kesebilirdim. Aceleyle dalların ve dikenlerin arasından sıyrılıp koştum. Sonunda adamın önüne geldim.

KARANLIĞIN DEFNESİWhere stories live. Discover now