//BÖLÜM 14//

21.9K 617 73
                                    

//Defne'den//

Ömer bu dediklerinde ciddi olamazdı. Bir anneyi oğlundan ayıramazdı. Ben buna izin veremezdim. Bileğimi ondan kurtarmaya çalışırken bir yandan da Ömer'e meydan okuyordum.

"Sen beni oğlumdan ayıramazsın Ömer."


"Bunu göreceğiz. Canını yakacağım Defne." Bu sırada Umut uyanınca Ömer bileğimdeki elini çekti ve gülümseyerek Umut'a döndü.


"Babacım günaydın."


"Günaydın."


"Annecim hadi gel banyoya gidelim." deyip oğlumun elini tuttum. Ama Ömer bana öfkeyle bakıp ellerimizi ayırdı. Umut'u kucağına alıp banyoya girdi.

Artık korkuyordum ondan. Daha neler yapacaktı ki bana? Oğlumu ayırırsa benden yaşayamazdım ki?

Onlar banyodan çıktığında Ömer beni umursamadan Umut'a döndü.

"Hadi aşağı in bakalım kahvaltı hazır mı?"


"Tamam." deyip koşarak aşağı indi. Yataktan kalkıp Ömer'in karşısına dikildim.


"Böyle bir şey yapamazsın. Annesiyim ben onun bu yaşına kadar büyüten kişiyim. Senin bizi ayırmaya hakkın yok." Sinirle beni yatağa fırlattı ve üstüme çıktı.


"Sen kimsin de bana ahkam kesersin? Yıllarca bensiz büyüttün oğlumu. Sen onu benden ayırdın. Senin yüzünden onun hiçbir şeyini bilmiyorum ben. Bundan sonra böyle. Ben ne zaman istersem o zaman göreceksin oğlunu. Şimdi kes sesini benim canımı sıkma."

Üzerimden kalktı ve dışarı çıktı. Kapıyı da üstüne kilitledi. Ayağa kalktım ve açmaya çalışım ama bir faydası yoktu. Yatağa oturdum elbet gelecekti.

//Ömer'den//

Yıllardır ona karşı duyduğum özlemi ve aşkı en derinlerime gömdüm. Bedel ödetecektim ona. Oğlumu da beni de yıllardır ayrı koymayı görecekti. Bunlar ona yaşatacaklarımın %1'i bile değildi. Canını çok yakacaktım çok.

Aşağı indiğim de Umut televizyon izliyordu. Bende yanına gittim ve saçlarına minik bir öpücük bıraktım. Bana sarıldı ve televizyon izlemeye devam etti. Onunla birlikte zaman geçirmek istiyordum neyi sever neyden nefret eder en sevdiği şey özellikleri her şeyi bilmek istiyordum.

Kahvaltı hazırlanınca Umut oturdu bende hizmetçiye defneye de bir kahvaltı tepsisi götürmelerini söyledim. Aç kalıp da bayılmasın. Onunla uğraşamam.

Umut'un yanına gidip bende masaya oturdum. Kahvaltıya başladığımızda Umut pek yemek yemiyordu. Çatalıyla tabağı gezip oynuyordu.

"Oğlum bir sıkıntı mı var? Neden yemiyorsun?"


"Şey... Annem neden yok?"

Ömer onun annesine olan sevgisini anlıyordu ama Defne cezalıydı. Bundan sonra oğluna dokunamayacaktı.

"Babacım annen biraz rahatsızmış o yüzden gelmeyecek."


"Ama sabah biy şeyi yoktu."


"Merak etme sen. İyileşir hadi sen ye sonra seni bir yere götüreceğim."


"Geyçekten mi?"


"Evet." Ben böyle söyleyince yemeğini yemeye başladı. Beraber kahvaltı ettikten sonra hazırlandık. Onu kucağıma aldım ve dışarı çıktık.

Passionis'e girdiğimiz de direkt odama geçtik. Umut'u kendi koltuğuma oturttum.

"Bak babacım benden sonra sen oturacaksın burada."


"Çok güzey. Ama sen ne yapıyoysun buyada?"


"Şöyle ki. Ayakkabı çiziyorum." deyip masanın üstündeki tamamlanmış birkaç çizimi gösterdim.


"Hayika çizmişsin." Biz böyle konuşurken odaya Sinan girdi. Umut'u görünce gülümsedi.


"Ooo! Paşam hoş geldin."


"Hoş bulduk. Sende mi buyada çalışıyoysun?"


"Ben ortağıyım babanın."


"Anyadım. Peki babamın nesi oyuyoysun?"


"Kardeşi. Kardeş gibiyiz babanla. Senin de amcan oluyorum."


"Tamam amca." Sinan Umut'u öptü ve bana döndü.


"Bugün unutmadın değil mi toplantıyı?"


"Hayır unutmadım."


"Umut?"


"O da gelecek benimle. Herkes onu tanıyacak. Bana duyulan saygı ona da duyulacak."


"Okey. Ben gidiyorum o zaman." Olumlu anlamda kafa sallayıp Umut'a döndüm.

Birkaç saat çalıştıktan sonra beraber şirketten çıktık. Özel olarak tuttuğum eve geldik. Bu toplantıya benim gibi çoğu kişi gelecekti. Ama önce Umut'la biraz konuşmalıydım. Kapının önüne geldiğimizde ona döndüm.

"Babacım şimdi içeri girdiğimiz yer senin gelecekte başlarına geçeceğin insanlarla dolu. Sakın korkma. Ben hep yanında olacağım." Kafa sallayınca kapıyı açtım.

İçeri girdiğimizde yuvarlak ahşap masanın etrafına dizilmişti herkes. Benim oturacağım yer en önemli koltuktu. Babamdan kalan bu görevi layığıyla yapıp yerimi korumuştum. Gerektiğinde öldürüp cana kıymıştım.

Koltuğuma oğlumu oturtup yanına da ben geçtim. Umut daha önce böyle bir yere gelmediği için korkmuştu. Masadakiler de bana bakıyordu açıklama yapmam için.

"Oğlum Umut. Benden sonra yerime geçecek babası gibi olacak kişi. Ben neysem oğlum da odur."


"Ama Ömer böyle bir şey yoktu daha önce."


"Aksine. Evet vardı ama oğlum Fransa da idi. Şimdi döndü benim yanıma."

Umut onlar tarafından da sevilmişti. Zaten benim oğlumdu o. Kimse nefret edemezdi. Akşama doğru eve geldik. Umut odasına gidince bende Defne için hazırladığım odaya indim. Ona bu odada öyle işkenceler edecektim ki pişman olacaktı bu yaptıklarına.

Masa hazır olunca oğlumla beraber yemeğimizi yedik. Umut'un yatma saati gelince onu kucağıma alıp odasına çıkardım. Yatağına yatırıp bende yanına uzandım. Bana sarıldı ve gözlerini kapattı. O uyuyana kadar yanında bekledim.

Nefes alışverişleri düzene girince göğsümde olan başını yastığa koydum. Üzerini örtüp başın bir öpücük bıraktım. Ses çıkarmadan odadan çıktım. Defnenin kaldığı odaya girince uyumadığını gördüm. Yatakta bağdaş kurmuş tek bir noktaya odaklanmış gözünü kırpmadan oraya bakıyordu.

Umursamadan kollarını kavradım ve ayağa kaldırdım. Bu ani hareketim onu korkutmuş olacak ki çığlık attı.

"Ne yapıyorsun bırak beni!"


"Şşh. Sessiz ol itaatkar. Sen hesap soramazsın."

Anlamsız bakışlarını bana yolarken onu hazırlattığım odaya doğru sürükledim. Hâlâ konuşuyordu. Sonunda odaya gelince anahtarı çıkarıp kapıyı açtım ve onu içeri fırlattım. Oda ateş rengi kırmızıya boyanmıştı. İçeride sadece büyük bir yatak vardı. Bir de başının ucunda bulunan sarkaç. Belli bir düzende çıkardığı o sesler insan vücudunu zaman geçtikçe uyuşturuyordu. Aklımda onun için öyle güzel şeyler vardı ki. Psikolojik olarak onu çökertmeden bu odadan çıkmasına asla izin vermeyecektim. Defne odaya korku dolu gözlerle bakarken yutkundu. Gözleri beni bulduğunda kapıyı kapatıp yaslandım ve konuştum.

"Hayat acımasız itaatkar. Ve sana bunu ben kanıtlayacağım."...

KARANLIĞIN DEFNESİWhere stories live. Discover now