//BÖLÜM 90//

5K 206 67
                                    

//Yazar'dan//

Notu elinde buruşturup kenara doğru öfkeyle fırlattı Ömer. Bunu kim hangi cesaretle ona yazardı? Yumruklarını sıkarken çekilen fotoğraflara ilişti gözleri. Hepsi de oldukça yakın çekilmişti. Evin etrafındaki onca koruma nasıl olur da fark edemezdi bunu?

"Kim gönderdi bunları?" Adam boğazını temizledi ve de başını öne eğerek konuştu.

"Bilmiyoruz abi." Sinirle bağırdı ona.

"Ne demek bilmiyorum ha?! Nasıl bilmezsiniz, hangi şerefsiz çeker bu fotoğrafları?!" Ayağa kalktı ve elini ensesine doğru atıp dolaşmaya başladı. "Ailemle beni tehdit etmek de ne demek, onlara zarar gelirse bu dünyayı tersine çeviririm." Gözlerini kaldırdı ve karşısındaki adama baktı.

"Hemen sahil kenarındaki evi hazırlayın. Bu adam bulunana değin orada kalacağız." Adam kafasını sallayıp odadan çıkarken Ömer de masanın üzerindeki telefonunu ve ceketini aldı. Fotoğrafları da eline alıp odasından çıkarken Oğuz da kapıda onu bekliyordu.

"Gidiyoruz." dedi Ömer ve önden ilerlemeye başladı. Asansöre bindiğinde zemin katın tuşuna basarken Oğuz ise yanında sesini çıkarmadan bekliyordu.

Kapılar açıldığında hızlı adımlarla çıkışa ilerleyen Ömer vakit kaybetmeden hazırlanmış olan arabasının yanına geldi ve arka koltuğa oturdu. "Yeraltına gidiyoruz." Adam arabayı çalıştırdığında arkasındaki araçlar da peşinden gelmeye başlamıştı.

Araba durduğunda sinirle indi ve içeri girip merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Alt kattaki masaya doğru ilerlediğinde adamlar onu gördüklerinden peşinden gelip masaya oturmuşlardı. Ömer'in de oturmasıyla bakışlar ona doğru kaydı. Elindeki fotoğrafları masaya doğru fırlattıktan sonra babasının ona verdiği üzerinde keskin kılıç amblemi bulunan silahını çıkarıp aynı sertlikle bıraktı.

"Hadi, cesareti olan varsa bu silahı alsın ve yerime geçsin." deyip kendi sandalyesinden kalktı ve ayakta öfkeyle beklemeye başladı. Masadaki adamlar ne olduğunu anlamamış bir ifadeyle Ömer'e bakıyorlardı. Masanın üzerinde bulunan fotoğraflara baktıkça hepsi karşılarındaki adamın sinirini az çok tahmin edebiliyorlardı. Ama elbette Ömer'in son söylediğinden kimse bir şey anlamamıştı.

Bu zamana kadar onun bu masanın başına yakışmadığını ima eden bir sürü adam olsa da hiçbiri Ömer'in silahını alıpta o masaya geçecek kadar uzun yaşamamıştı.

"Bu dediğinde ne demektir Ömer? Bilirsin burası senin yerindir." dedi içlerinden biri. Sesi oldukça emin ve kesin çıkmıştı. Gözlerini masada bulunan adamlarda gezdirdi Ömer bir bir.

"Bana bu fotoğrafları gönderen kişinin amacı yerime geçmek. Ya ailemi ya da masayı bırakmamı istiyor. Ama kiminle oynadığının farkında değil. Onu bulacağım ve ibreti alem için Boğaz'da sallandıracağım." Masadaki adamlar onun bu halinden elbette korkmuşlardı. Hepsi birbirine bakarken Ömer sinirle masadaki fotoğrafları aldı ve köşede bulunan adamına verdi. "Şimdi sahil kenarındaki yalıya gidiyorum. Bir süre orada olacağım ailemle beraber. Özel bir koruma ekibi gönderin oraya. Benim adamlarımla beraber bekleyecekler." deyip masanın üzerine bıraktığı silahını aldı ve dışarıya çıktı. Ardında kalan adamlarda onun öfkesinden bir kez daha nasibini almışlardı. Şüphesiz Ömer yeraltında lider olmayı hak eden bir adamdı ve onu tehdit eden kişinin durumu pek iç açıcı olmayacaktı.

Oradan çıktıktan sonra eve gideceklerini söyledi öndeki adamına. Ardından telefonunu çıkarıp Sinan'ı aradı birkaç gün şirkete gitmeyi düşünmüyordu. Bu işlerle uğraşacağından dolayı şirket biraz bekleyecekti. Telefon açıldığında Sinan'ın sesini duymuştu.

KARANLIĞIN DEFNESİWhere stories live. Discover now