//BÖLÜM 17//

19.8K 631 137
                                    

1 Ay Sonra...

//Defne'den//

"Nasıl yaparsın lan, sana benden asla kaçamazsın demiştim." Beni öfkeyle odanın içine doğru fırlattığında iç çeke çeke ağlamaya başladım. Çok az kalmıştı oysaki oğluma kavuşmama. Nedendi şimdi bu başarısızlık?

Düştüğüm yerde ağlamaya devam ederken Ömer kanayan omzunu umursamadan yanıma geldi ve beni sıkıca tutup yatağa fırlattı. Üzerindeki beyaz tişörtün kandan dolayı kırmızıya dönen kısmında gezdirdim gözlerimi. Bunu ben yapmıştım.

Getirdiği tepsilerden birine koyduğu bıçağı ona belli etmeden almıştım. Dikkatinin dağıldığı bir anda ise omzuna saplamıştım. Onun canını bir nebze umursamadan koşarak odadan çıktığımda deli gibi tırmanmıştım merdivenleri. Ama daha oğlumun odasının bulunduğu kata çıkamadan Ömer beni yakalanmış ve yine bu odaya getirmişti.

"Senden iğreniyorum Ömer!" Çenemi sıkıca tuttuğunda öfkeli sesiyle konuştu.

"Şimdi sesini keseceksin ve bu omzumu nasıl bu hale getirdiysen öyle de tedavi edeceksin."

"Asla yapmayacağım öyle bir şey. Geber kan kaybından!" Hırlayıp saçlarımı tuttu.

"Eğer paşa paşa kabul etmezsen Umutu götürürüm buradan. Bir daha yüzünü asla göstermem sana." Dedikleriyle beraber bir titreme aldı bedenimi. Bir aydır oğlumu bana sadece dört kez göstermişti. O da uzaktan. Umut bahçedeyken camdan bakabilmiştim sadece. Özlemim çok büyüktü ama az da olsa iyi geliyordu yüzünü görmek. Şimdi tamamen giderse buna asla dayanamazdım.

Ömer yataktan kalkıp dışarı çıktı ve bir süre sonra elinde pansuman malzemeleriyle gelmişti içeri. Üstündeki tişörtü çıkardıktan sonra yanıma oturdu. Ona öfkeli bir şekilde bakarken önce yarasının etrafındaki kanı temizledim. Yarası çok hafifti çünkü bir ayda bu oda benden bütün gücümü almıştı. O bıçağı kaldırıp tenine saplamak bile o kadar zordu ki benim için.

Yarasını sararken gözleri hep üzerimdeydi. Üstelik elleri de bacaklarımı okşuyordu sürekli olarak. Bu odada kaldığım süre boyunca bana yaklaştığı zamanlar olsa da asla izin vermemiştim tenime dokunmasına.

//Ömer'den//

"Dediğini yaptım. Bırak şimdi beni."

Beline sardığım kollarımdan kurtulmaya çalışırken eğilip dudaklarını öpmek istedim. Engel oldu.

"Uzak dur benden."

"Şimdilik duruyorum ama altıma yatmak için yalvaracağım günler gelecek." Sinirle başını çevirdi.

Onu fazla umursamadan tişörtümü giyindim ve yataktan kalkıp dışarı çıktım. Sabah olmak üzereydi Umut uyandığında yanında olmalıydım. Yukarı çıktım ve odasına girdim. Mışıl mışıl uyuyordu. Yanına uzandım. Bana sıkıca sarıldı.

Onunla eskisine göre daha iyiydik. Beni babası olarak kabul ediyordu artık. Baba kelimesini ondan duymak kadar güzeli yoktu.

Sabah uyandığımda yanımda yoktu. Yataktan doğruldum.

"Umut neredesin oğlum?"


"Banyodayım baba."

Yanına gittiğim de havluyla yüzünü kuruluyordu. Alnından öpüp onu kucağıma aldım. Beraber aşağı indiğimiz de kahvaltı hazırdı. Masaya oturup Umut'un tabağını doldurdum.

"Baba ben bunyayı nasıy yiyim şuna bak?"


"Yiyeceksin babacım sonra güçsüz düşersin."


"Peki."


"Aferin aslanım."

Beraber kahvaltı yaptıktan sonra salona geçtik. Ben telefonla uğraşırken Umut televizyon seyrediyordu.

"Baba ben annemi çok özyedim."


"Babacım dedim ya annen bir arkadaşının yanına gitti. Telefonda çekmiyor."


"Biyiyoyum da özyedim işte."


"Tamam oğlum. Gelecek annen."

Sürekli Defneyi soruyordu. Buna bir çözüm bulmam lazımdı. Umut'u daha fazla kandırmak istemiyordum. Defneye isteklerimi yaptırtacak isem Umut'a karşı duyduğu özlemi kullanmalıydım.

"Umut bugün seninle sinemaya gidelim mi?"


"Hayika oluy."


"Hadi hazırlanalım sonra da çıkalım."

Onun elinden tutup yukarı çıkardım. İkimiz de hazırlandıktan sonra evden çıktık. Arabaya bindiğimiz de Umut camdan dışarıyı seyrediyordu. Bende korumalardan Defne ile ilgili birkaç bilgi almıştım.

Arabadan indiğimiz de Umut ile sinema salonunun önüne geldik. Onu kucağıma aldım.

"Eee seç bakalım Umut ne izleyeceğiz?"


"Iııım bakayım... Buydum. Çıygın Hıysız."


"Peki bakalım izleyelim."

İki tane bilet aldık. Sonra Umut patlamış mısır isteyince ondan da alıp sinema salonuna girdik.

//Defne'den//

Bacaklarımı kendime çekmiş ağlıyordum yatakta. Bir ay boyunca hiç değişmeyen sesler yine kulağımda çınlıyordu. Eskisine göre daha da korkunç bir hal almıştı durumun. Dayanamıyorum artık. Biraz olsun soyutlanmak istiyordum. Yaşadıklarımı unutmak asla ağlamamak üzülmemek... Neden bu kadar zor ki? Ayağa kalktım. Karşı da duran boy aynasının yanına gittim. Ömer bunu halimi görmem için bir hafta kadar önce koydurmuştu. Gözlerim geceleri uykusuz kalmaktan dolayı kızarmıştı. Tenim eskisine göre bembeyaz bir haldeydi. Bunların hepsi onun yüzünden. 

Hiçbir zaman güçlü duramadım Ömer'in karşısında. Hep ezildim. Bana hep kötü davrandı. Akan göz yaşlarımı umursamadı. Oysa ki ben ona mükemmel bir evlat vermiştim. Kendi kanından bir parça doğurmuştum. Yaptığım hatalar olmasına rağmen suçlu olan oydu. Korktuğum şey tam olarak başıma gelmişti. Oğlumu da kendi gibi yetiştiriyordu. Umutta onun gibi karanlık biri olacaktı ileride. Ben bunu istemiyordum oysaki.

Düşüncelerim sıyrılmama sebep olan şey dışarıdan gelen seslerdi. Gecelikle olan üstüme baktım. Böyle kalmak istemiyordum. Yerde duran elbiseyi üzerime geçirdim. İçeri hizmetçi bir kadın girdi.

"Kızım kahvaltı getirdim sana."


"Aç değilim yemeyeceğim." Tepsiyi önüme koydu.

"Günlerdir bir lokma sokmadın ağzına. Zaten zayıfsın."


"Umut nasıl?"


"Kızım..."


"Bakın ne olur. Ben bir anneyim ve bir aydan beri oğlumu adam akıllı göremiyorum lütfen."

Telefonunu çıkardı birkaç şey yapıp bana çevirdi. Bu Umut'un resmiydi kahvaltı yapıyordu. Elime aldım.

"Annecim..." deyip ağlamaya başladım. Öyle özlemiştim ki onu. Bir süre baktıktan sonra telefonu verdim.

Kadın odadan çıkınca tepside ki bıçağa takıldı gözüm. Onu elime aldım ve dikkatlice baktım. İntihar etmek bir çözüm müydü? Dün gece onu öldürmeye çalışırken şimdi kendime mi gelmişti sıra? Peki dayanmak artık eskisi kadar kolay mıydı? Bıçağı bileğime dayadım. Gözümden süzülen son bir damla üzerime düştü. Belki de canımı yakan son damla olacaktı. Kim bilebilir di ki?

"Seni seviyorum annecim. Beni affet."...

BÖLÜM SONU...

KARANLIĞIN DEFNESİWhere stories live. Discover now