//BÖLÜM 103//

3.9K 202 44
                                    

//Yazar'dan//

Tüm heybetiyle yeraltının kapılarından içeri girdiğinde bakışları hemen üzerinde toplamıştı Ömer. Korumaları mekanın belli yerlerine dağılırken Ömer'in adımlarının rotası belliydi. Alt kata inip masanın bulunduğu büyük odaya girdiğinde onu görenlerin hepsi teker teker ayaklanmıştı. Ömer kendisine ait olan özel koltuğa oturduğunda silahını çıkarıp masanın üzerine koydu. Diğerleri de yeniden yerleştiklerinde içlerinden biri tüm cesaretini toplayıp dudaklarını araladı.

"Eşinin durumunu duyduğumuzda hepimiz çok üzüldük. Her yerden istediğin nitelikte doktor getirmeye hazırız Ömer bunu bil." Ömer masaya göz gezdirdiğinde Giray'ın oturduğu koltuğun boş olduğunu görünce kaşlarını çattı.

"Giray nerede?" Bir anda oluşan suskunluğun ardından farklı biri konuşmaya başladı.

"Dünden beri Giray'dan ses seda yok Ömer. Telefonunu aradık cevap vermedi gören duyan da olmamış." Ömer duyduğuyla beraber bir tebessüm etti. Ama bu tebessüm sıcak bir gülümsemeden oldukça uzaktı. Acımasızlığının kendisine bahşettiği can yakıcı bir ifadeydi.

"Oğuz!" Ömer'in tok sesiyle beraber Oğuz hemen yanına gelmişti.

"Emret abi."

"Bana derhal Levent'in kızının öldüğü gece bulunan kamera kayıtlarını getiriyorsunuz." Oğuz kaşlarını çattı.

"Ama abi o görüntüleri polis defalarca inceledi bir şey çıkmamıştı." Ömer başını sallayıp Giray'ın boş olan sandalyesine çevirdi.

"O görüntülerden bir şey çıkaracak olan kişi yarın aramızda olacak. Sen görüntü kasetlerini al getir. Ayrıca muhabiri buldunuz mu?"

"Evet abi. İki adamımızı bıraktım başında." Ömer başını salladığında Oğuz hızla ayrılmıştı yanından.

"Aklından tam olarak neler geçiyor Ömer?" İstifini hiç bozmadan ayaklanan Ömer son kez gözlerini masada gezdirdi.

"Beni hafife alıp yokluğumda buralarda at koşuşturmaya çalışanların cezalarını kesme vakti geldi. Ne zamandır bir sonuca ulaşamayan türlü türlü bela artık gün yüzüne çıkacak. Ve bu son olacak. Herkes kendini hazırlasın bu son zamanlarda hazırlandığımız en büyük vurgun olacak!"

   ******
Ömer depodan içeri girdiğinde ona korkuyla bakan adama çevrildi gözleri. Anlaşılan o muhabir buydu. Adamın yanına gelip eğik olan başını kaldırdığında adamlarının ona çok kibar davranmadıklarını anlamıştı. Eliyle arkadaki sandalyeyi işaret ettiğinde korumalardan biri hızla sandalyeyi alıp bağlı olan muhabirin hemen karşısına koymuştu. Ömer oturduğunda gözlerini önündeki adamın üzerinde gezdirdi.

"Evet, böyle suskunluğa devam edecek misin yoksa ben senin ağzından laf almak için kendi yöntemlerime baş vurmadan bana her şeyi anlatacak mısın?" Ömer bir süre susup karşısındaki adamdan bir cevap bekledi. Muhabir aynı şekilde suskunluğunu koruyup tek kelime etmeyince Ömer gülümseyip başını salladı. "Anladım sen benim konuşturma yöntemlerimi çok merak ediyorsun. Peki muhabir bey sizi mi kıracağım?" Tek bir parmak şıklatmasıyla adamları büyük bir işkence masası getirmişlerdi yanlarına. Az önce başını yerden kaldırmayan muhabir işkence masasını gördüğünde gözlerini büyütmüş önce Ömer'e sonra etrafına bakmıştı.

"Bana işkence yapamazsınız. Bu yasalara aykırı." Ömer kahkaha atmaya başladığında adamın korkusu daha da artmıştı. Korumalar da alayla ona bakıyorlardı.

"Demek yasalara aykırı. Doğrusunu söylemek gerekirse muhabir bey ben yasalara oldukça bağlı yaşayan biriyimdir." Muhabir Ömer'in bu sözlerinden kendince bir sonuç çıkardığında yüzünde bir rahatlama hissi oluşmuştu. Ama Ömer'in tekrardan konuşmasıyla yeniden diken üzerinde yürümeye başladı. "Ama bilmem gereken bir şey var ki o da şu, burada yasa benim! Her şey benim kurallarıma ve düzenime göre ilerler. Üstelik ben öyle çok sabırlı bir adam da değilim yani benimle inatlaşanlara karşı beslediğim öfke hemen ortaya çıkar. Kimsenin beni engellemek gibi bir kahramanlık da yapmayacağını bilmen lazım." Muhabir artık korkudan ölme raddesine gelmişti.

KARANLIĞIN DEFNESİWhere stories live. Discover now