//BÖLÜM 119//

3.2K 173 32
                                    

//Yazar'dan//

Doktor bebeği odadan çıkarmak için kapıya yöneldi. Açıp dışarı çıktığında görünürlerde kimse yoktu. Dikkatli adımlarla çıkış kapısının bulunduğu yere yaklaştı. Kalbi korkudan küt küt atarken yaptığı şeyin onun başına ne gibi sonuçlar açacağından habersizdi. Ömer iplikçinin kızını kaçırmaya cesaret etmek bir nevi ölüm fermanını imzalamak demekti ama doktorun bunu anlamadığı belliydi.

Hastaneden dışarı çıktığında arabasının bulunduğu bölüme geldi. Az önce gelecek olan arkadaşı hala görünürlerde yoktu. Öfkeyle yürürken artık ona ihtiyacı kalmadığını biliyordu zaten. Arabasının önüne geldiğinde bebeği arka tarafa yerleştirdi. Ön kapıyı açacağı sırada arabanın tekerine saplanmış olan bıçağa kaydı gözleri. Nefesleri hızlanırken gözleriyle etrafı taramaya fırsat bulamadan iki kolundan sertçe tutulduğunu hissetti. O anlık nefesi kesilirken arkasını döndüğü anda Ömer iplikçiyi görmüştü karşısında. Adamın gözlerinden ateş çıktığına yemin edebilirdi.

Kollarını tutan iki korumadan kurtulmaya çalışırken bir yandan da ağlıyordu. "Bırakın lütfen. Bir suçum yok benim."

Ömer öfkeyle tıslarken kadının saçlarına asılmıştı. "Kızımı ne için çıkardın lan o zaman dışarı? Sürtük! Söyle kim söyledi bunu yapmanı!" Kadın hem canının acısından hemde korkusundan konuşamazken Ömer zaman geçtikçe daha da çok yakıyordu canını.

"B-Ben, b-ben çok özür dilerim. İ-İnanın bir şey yapmayacaktım." Ömer onu geriye doğru itti.

"Kes sesini. Benim kızıma elini uzatmaya kalkanın o elini kökten keserim seni aptal. Sonunu kendi ellerinle hazırladın. Seni benim elimden kimse kurtaramayacak." Kadın korkudan daha şiddetli ağlarken bir anda almiranın ağlama sesi duyulmaya başladı. Ömer gözlerini son defa öfkeyle gezdirdi kadının üzerinde.

"Senin cezanı şuan vermeyeceğim. Aldığın nefeslerin tadını çıkar." Ardından adamlarına baktı. "Onu derhal depoya götürün." Adamları kadını sürükleyerek götürürlerken o direnmeye çalışsa da başarılı olamıyordu. Ömer ise beklemeden arabanın kapısını açtı ve ağlayan kızını kucağına aldı.

"Geldim babacım, geldim güzelim. Buradayım bak ağlama." Ömer kızını öpücüklere boğarken ardından burnunu boynuna yaklaştırıp kokusunu içine çekti. Eğer yetişemeseydi nasıl katlanırdı kızının yokluğuna. Dayanamazdı ki.

Onu daha sıkı sararken yeniden hastaneye doğru ilerlemeye başladı. Hastanenin sahibi, baş hekim ve iki tane doktor Ömer'i girişte bekliyorlardı. Mahçuplardı, hastanelerinde böyle bir vukuat yaşandığı için.

Ömer geldiğinde ilk olarak hastanenin sahibi başladı lafa. "Ömer bey, böyle bir olay için özür dileriz. İnanın o kadının kötü niyeti olduğunu bilmiyorduk. Affedin." Ömer kızından ayırdı gözlerini.

"O kadın cezasını bizzat benden alacak. Sizde bu olayı unutun." Herkes dağılırken Ömer ise aceleyle Defnenin odasına gelmişti. İçeri girdiğinde Defne kocaman gülümsedi.

"Ömer!"

***Flashback***

"Ömer, Ömer içimde çok büyük bir sıkıntı var. Ben durmayacağım." deyip kalkmaya çalıştığında Ömer hızla durdurdu onu.

"Defnem, ne yapıyorsun güzelim bak daha yeni doğum yaptın canın yanacak. Şimdi dur tamam mı? Ben hemen gidip bakacağım kızımıza. Söz veriyorum." Defne durdu. Ardından aklına bir şey gelmişçesine elini şıklattı.

"Ömer telefonumu verir misin bana?"

"Ne yapacaksın telefonu?"

"Doktoru arayacağım. Eğer böyle bir test yapılacaksa elbet haberi olur." Ömer başını sallayıp telefonu uzattığında Defne doktorun numarasını buldu ve aradı. Çok çalmadan açılmıştı telefon.

KARANLIĞIN DEFNESİWhere stories live. Discover now