KARA BATAK

2.7K 74 8
                                    

Finalin ilk par p.tesi gelecek. Şimdilik bir duyuru ile karşınızdayim.

Bana yeni kitap yazacak mısın? diye soranlarınız oluyordu.

Artık Ayşe Melek ve Yağız adında iki kişi var...

İki Ateş Arasında'ya bir şans verdiğiniz için pişman mısınız bilmiyorum ama Kara Batak'a da bir şans verirseniz sevinirim.

Kitabın adı KARA BATAK

Profilimden ya da arama çubuğuna yazarak ulaşabilirsiniz.

Ben buralardayım, sizlerde oralarda olursanız görüşürüz ❤️❤️

Ben buralardayım, sizlerde oralarda olursanız görüşürüz ❤️❤️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


KARA BATAK GİRİŞ

Üniversiteye ilk başladığım gün hayatımın aşkıyla karşılaşacağımı umuyordum. Tüm çalışma ve emeklerim sonunda aradığım mutluluğu bulacaktım. Birbirimize ilk görüşte vurulacak ve tek bir gün ayrı nefes alamaz olacaktık. Okulun bitmesiyle o beyaz gelinliği giyecektim. Ardından iki çocuk... İsimleri şimdiden belliydi. İpek gibi bir kız ve Mert bir erkek çocuğum olsun isterdim. Hiçbir şey istediğim gibi olmadı. Evlatlarımın adı esaret ve hüzün.

Henüz lisedeyken, tüm kanatlarım acımasızca kırılmıştı. Ailem beni, babaanneme postaladığında, bu kurtuluşları olmuştu. Çünkü alınlarına sürülmüş bir leke gibiydim. Dedem yaşıyor olsaydı, tanıdığım herkesten farklı davranmazdı. Bu evde de, kovulduğum yerdeki gibi hoş karşılanmamıştım. Üniversite okumak için geldiğim bu şehirde yapayalnızdım. Okuldan arta kalan zamanlarımda tüm ev işlerini yaptığım ve belki beni sever diye umduğum tek şey yaşlı asık bir surattı.Kendimi sevdirmeyi hiç başaramamıştım. Beni sevmeyen insanların peşinde dağılıp un ufak olan biriydim ben.

Lisede ezik diye tabir edilen çirkinlerdendim. Gözlüklerim, sivilcelerim ve her gün yıkasam bile yağlanan saçlarım vardı. Göbeğim tüm pantolonlarımdan dışarı taşardı. Fazla kilolu olmama rağmen orantısız vücudum beni diğerlerinin gözünde çirkin yapardı. Omuzlarım her zaman yere bakardı. Boynum eğikti.

Oysa tek bir gerçek dert sahibi değildim. Büyüdüğüm küçük ve basık taşrada sıcak bir yuvam vardı. Şimdi düşünüyorum da, hayatımın en mutlu zamanlarıydı. Peki, neden gidip en olmadık şeyi yapmıştım? Kalbim ona aşık olmadan önce benden izin almış mıydı? Artık sahibi ben değildim ki, sözümü dinlemezdi.

Çok sevmiştim, ergenliğimi mahvedecek kadar çok. Yemek yiyemediğimi ve nefes alamadığımı hissediyordum. Kuzguni siyah saçlarına, temiz yüzüne ve keskin koyuluktaki gözlerine saplanıp kalmıştım. Ama o kör koyu kuyular, beni her zaman teğet geçerdi. Arkadaşlarıyla konuşurken kıvrılan dudaklarını oynar, gözleri kısılır, alnına düşen saçları kımıldar ama beni görmezdi. Bu hayatta kara bir batağa saplanıp kalmıştım. Aynadaki aksime bakmadan kendimde ona aşık olacak cesareti buluverdim. Kendi kuyumu bile isteye, tırnaklarıma topraklar gire gire kazan bendim. Yüzümdeki sivilcelerim, pudranın altından bile belli oluyordu. Ağzımdan taşan rujla güzel olurum sanmıştım. Kuru dudaklarımdan soyulan ruju hala hatırlıyorum.

Tiftik tiftik olmuş saçlarımda parmaklarının ilk süzülüşü bir an bile aklımdan çıkmadı. Kendimi beğendirebileceğime inanmıştım ama o kadar sarhoş ve bilinçsizdi ki, aklı başında olsa bana dokunmazdı. Aksi halde beni görür görmez yol değiştireceğini ve topuklarını vura vura kaçacağını biliyordum. Ben görmediği ve sevmediği kızdım. O gece ondan kaçamamıştım. Buna ne güçsüz bedenim izin veriyor. Ne de zavallı kalbim imdadıma koşuyordu. Güzel koktuğunu hatırlıyorum. Kaçmak istememiştim. İlk defa ona bu denli yakındım. Sabah onu yanımda bulamadığımda, bacaklarımın arasındaki acıdan çok yüreğim sızlamıştı. Gecenin gürültüsü dinmiş, geriye sadece partinin çöpleri kalmıştı. Bende o çöplerden biriydim.

Sevişmeyi ikimizde istemiştik ama beni ardında bırakmasını ve her şeyin bana yüklenmesini hazmedememiştim. Evin yolunu bulabildiğimde, babam beni kapıda bekliyordu. Bir daha o eşiği eski Ayşe Melek olarak geçemeyeceğimi anlamıştım. Üniversiteye gitmem onlarında, benimde kurtuluşum olmuştu.

Vaat edilmiş kutsal topraklar, özgürlükler diyarı... Her memleketten farklı farklı insanların olduğu yeni bir hayata başlamıştım. Ardımda bıraktığım cehennemin kimse tarafından hatırlatılmayacağını umuyordum ama yanıldığımı anlamam uzun sürmedi. İlk ders isimlerimizi ve geldiğimiz yerleri söylerken, arka sıralardan duyduğum ses öyle tanıdıktı ki... Yağız Sancak diye tanıtmıştı kendini.

"Bir arkadaşınız daha oradan gelmişti." diyen kır saçlı hocamız beni kast ediyordu. "Kimdi o?"

Elimi çekingence kaldırdığımda, kalbim yerimden fırladı fırlayacaktı. "Benim."

Uğruna her şeye katlandığını kapkara gözleri üzerimde durdu. Şiddetle yutkundum, oydu.

"Tanımıyorum." Beni baştan aşağıya süzdükten sonra dudakları bir gülümsemeyle gerildi. "Ama tanımak isterim."

Sınıfta kopan şamata ve kızaran yüzümle hala lisede gibiydim. Ama değildik. Sadece bir kaç mevsimde on yaş büyümüştüm. Etrafımı kara bir kış kaplamıştı. Sert ve çetin geçeceği belli hayatımın, onu tekrar gördüğümde yeşereceğini bilemezdim. Hala aynı aptal kızdım.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin