ÇAĞAN'DAN - 2

4.5K 269 369
                                    

Habersiz gelen bela yüzünden eve geç kalmıştım. Üstelik nasıl yaptıysa, kaşımın üzerine ufak bir çizik atmayı başarmıştı. En azından kavga ettiğime dair bir kanıtım olduğundan, Lidya kesin mutlu olurdu. Dağılmış üstümü başımı düzelttikten sonra bahçede yürüyerek yumruklarımı sıktım. Zile basmayacaktım, o gelene kadar yumruklamaya karar vermiştim.

Sonra yarı yoldayken ve güneşin kör ettiği gözlerim kamaşırken dikkatim onun tarafından dağıldı. Bahçe duvarının kıyısında küçük gölgelik alanda kendine yer bulmuştu. Bedenim bir mıtnatısın etkisindeymiş gibi ona doğru dönüş yaptı. Ne yaptığını anlamadan sadece onu izledim. Boynu bir şeyden rahatsız olmuşçasına bükülmüş ve ince kolları sanki kendini koruyabilirmiş gibi beline dolanmıştı. Yüzünde yalnızca sıkıntılı olduğu zamanlarda takıntığı ifadesi vardı. Her haliyle güzelliğinden hiç bir şey kaybetmiyordu.

Kusursuz ve aydınlık yüzü her baktığımda olduğu gibi nefesimi kesiyordu. Dudaklarını sıkıntıyla büzüp yanaklarını şişirdi. Bu şekilde ise bir Japon balığına benzemişti. Kollarını bedeninden çözüp, yerdeki otları yolmaya başladığında gülümsememi tutamadım. Sıkılmasını izlemek bile eğlenceliydi.

Onu sıkıntısından kurtarmak için yanına yürürken, kafası o kadar dağınıktı ki aramızda bir kaç adım kalana kadar beni fark etmemişti. Yüzünü, bacaklarım boyunca kaldırıp bakışlarımı bulduğunda ağzını balık gibi o biçiminde araladı. Onu benzettiğim şeyleri bilse, beni kuşbaşı doğrardı ama ağzımın fermuarını çekip susmasını biliyordum.

Yerinden kımıldanıp, ayağa kalkmaya davrandı ama çimlere asılmış yumrukları onu sıkı sıkıya yerde tutuyordu. "Yüzüne ne oldu?" diye sordu.

Onu görünce unuttuğum şeyi hatırladım. "Önemli birşey değil." dediğimde gözlerim yanındaki çimleri kesiyordu. "Oturabilir miyim?"

Bir anda surat asarak, başını önüne çevirdi. "Beni ilgilendirmez."

Onu rahatsız etmeyecek kadar yakınına bacaklarımı uzatarak oturduğumda yorulduğumu fark ettim. Aras'ı dövmek beni biraz yıpratmıştı ama Lidya'nın yakınında olmak bana enerji veriyordu. Çimlerin üzerinde açık halde ters çevirdiği kitabını yerden alıp dizlerinin üzerine koydu. Sayfaları karıştıran narin parmakları gerginliğini saklayamıyordu.

Utangaç bakışlarını bana çevirip, onu izlediğimi fark ederek sayfalara geri döndü. Hafif bir esintinin alnına düşürdüğü saçlarını eliyle kulağımın arkasına kakıştırmıştı. Omuzlarına bıraktığı bukleleri, ince beyaz boynunu ortaya çıkardığında, gözlerim tenindeki ufak kızarıklığı yakaladı. Bir sinek onun tenine dokunmaya cesaret etmiş, birde Lidya kaşırken tahriş etmişti. Parmağımın ucunun oraya dokunduğunu hayal ettim. Usul usul ona kayan bedenime engel olamıyordum. Çektiğim her nefes teninden yayılan aromaya bulanırken, başımı boyun girintisine sokup dudaklarımı tenine sürttüm.

Kokusunu içime çektiği nefesim yarım kalırken, irkilerek benden uzaklaştı. İğrenme ve öfkeyi görmeyi beklediğim buz gibi gözlerinde, çekinik bir korkuyu yakalamak benimde ondan uzaklaşmama neden olmuştu. Avucunu, dudaklarımın dokunduğu yere kapatıp dehşetle açtığı gözlerimi etrafta dolandırdı. "Biri görecek!" dediğinde yakalanmaktan korkuyor gibiydi. Bense babaannemin bu saatte dizisinin olduğunu bildiğimden rahattım ama onun bu tedirgin hali beni de rahatsız etti.

Bağırmamak için kendini tuttuğunu biliyordum. Kendini suçlu hissetmiştim, keşke şu duraksız dudaklarıma hakim olabilseydim. İnsanlar sokaklarda sevdikleriyle özgürce dolaşırken, ben nerdeyse bunun için ondan af dileyecektim. Böyle zamanlarda şu ağacı kökünden sökecek kadar öfkeleniyordum. Dalları duvarın dışına taşan ağaca pis pis bakarken, Lidya hayal alemlerimin ötesinden konuştu. "Burada olmaz."

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin