54.BÖLÜM

5.2K 315 251
                                    

Playlist - Fleurie/ Breathe

₪₪

Çağan odamdan çıktıktan sonra geri dönmemişti. Yemek için onu biraz beklesem de, çok geç olmadan gelmeyeceğini anlamıştım. Babasıyla saatlerce konuştuğu zamanlar bile oluyordu. Sinirlenerek, pizzaların hepsini bitirmeye karar verdim. Ama bir kaç büyük lokmadan sonra, tıkanıp yemeyi bıraktım.

Karnım biraz doyunca, hiç sağlıklı olmayacak şekilde kendi kendime gülmeye başlamıştım. Yavuz'dan neden o kadar korktuğumu anlamıyordum. Saçmalığım, hayallerimde giderek komik bir hale bürünüyordu.

Yüzüm gülse bile, içimden kan ağlayarak yatağıma geri döndüm. Burası evdeki tek güvenli yerdi. Çağan'ın yanımda ve benim tarafımda olmasını isterken, ona gitmesini söyleyenin ben olduğumu hatırladım. Gözüm, hiç hoş olmayan anılarla birlikte pencerenin yanına uzanan ağaç dalına dalıp gitti. Yarı uykulu haldeyken, kapının açılma sesini duydum.

Sert bir adım odamda yankılandıktan sonra durdu. Benim uyuduğumu fark etmiş olmalıydı. Kapı açılmasına oranla, daha hafif bir şekilde iliştirildikten sonra sırtımın arkasından yatağıma doğru sessiz adımlar atıldı. Çağan, birazdan kapalı gözlerimi ve uyur halimi görüp beni rahat bırakacaktı.

Sıcak dokunuşunu yanağımda hissettiğimde düzenli nefeslerim kısa bir an bölündü. Sert elleri, öylesine yumuşak dokunuyordu ki, bir daha hiç uyuyamayacak gibi uyanmıştım. Gene de ısrarla gözlerimi kapamayı sürdürdüm. Yanağımı okşayıp, alnıma avuçlarını yasladı. Parmaklarının ucu saçlarımı gıdıkladığında, gözlerimi açmama ramak kalmıştı.

Eğer bir kaç saniye daha başımda tüneyecekse, rolüm kesinlikle sona ermişti. Ama tam zamanında elini geri çekip odanın diğer tarafına doğru yürüdü. Gelen karton hışırtılarından pizzaya saldırdığını anlamıştım. Bir süre sonra tekrar yürüyordu. Yeniden başıma dikilerek "Uyumadığını biliyorum." dedi uyanmamdan korkar gibi bir sesle. "Hadi kalk. Hiç bir şey yememişsin."

Gözlerim fal taşı gibi açıldı. "Yedim işte!"

Dudağımı dişleyip, rol yaparken yakalanmanın acısını çektim. Çağan, yakalamanın verdiği bilmişlikle bana üstten üstten bakışlar atıyordu. "Nereden anladın?" diye çıkıştım. Halbuki çok güzel rol yapardım.

Pizza kutusunu burnumun dibine dayadı. "Sen uyurken melek gibi görünürsün."

Kutuyu elimin tersiyle itip bir cadı gibi göründüğüme emin olarak "Şimdi ne gibi görünüyorum?" diye cırladım.

Çağan "Hormonlar mı bunlar?" diye kaşlarını çattı. "Yada aç kaldın sen. Yesene şunu."

Bana yemem için ısrar ettikçe, midem giderek bulanıyordu. "Yemeyeceğim." diyerek ona burun kıvırdım. "Hem senin şimdi, iyi misin Lidya? diyerek beni mıncırmaya çalışıyor olman gerekmiyor muydu? Canın acıyor mu? falan?"

Suratı kızgınlık ve kırgınlık arasında dalgalandı. "Ben öyle..."

Sözünü tamamlayamadan duraksadı. Ben öyle yapmam diyemezdi çünkü yapardı. Bana tavır alarak "Neden bunu sorayım ki?" dedi. "Benim babam yetim bir kıza vuracak kadar şerefsiz mi?"

Öfkesini suratının ve sesinin sakinliği saklamıştı. Ama gözleri ateşler çıkararak parlıyordu. Bu hali beni sinir etse de, asıl gücüme giden, bana yetim demesiydi. Sanki evdeki beslemeden bahsetmişti. Sımsıkı bastırdığım dudaklarımı, sadece tek bir kelimeyi söylemek için araladım. "Defol."

Derinlerdeki mavileri kırılsa da, öne çıkan mavi alevleri hiç bir şey kaybetmemişti. Donup kalmış yüzüne karşı "Baban gibi şerefsiz değilsen, defol Çağan!" diye bağırdım.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin