1.BÖLÜM

43.2K 1.6K 863
                                    

Multimedya - LİDYA

Kendisi melek yüzlü bir şeytandır :)

...

Erkek kardeşim güzelliğin vücud bulmuş halidir. Şeker denizinde elinde tabakla doğmuş, tabağı hiç boş kalmamış. Hiç çaba harcamadan herkesin sevgisini kazanır. Onu ilk gördüğümde beş yaşındaydı ve gerçekten harika olduğunu düşünmüştüm.

Annemin yeni evlendiği eşinin oğlu mükemmel şirin evlat.

Yanlış anlamayın cici baba istemem diye hiç ağlayıp isyan etmedim. Aksine kendimi sevdirmek için elimden geleni yaptım. Sadece altı yaşındaydım ve o zamandan beri anne ve babamın ilgi ve sevgisi için çok çalıştım... Ama ne yaparsam yapayım üvey kardeşimi yenemedim.

O hiç çabalamadan dış görünüşü ve zekasıyla hep birinciydi. Bana engel oluyor ve sıkıntı yaratıyor. En çokta herkesin beğendiği yüzünden ve doğuştan sahip olduğu ayrıcalıktan nefret ediyorum.

Onu ezmek istiyorum.

12 YIL SONRA...

Tek başıma oturduğum sınıftan eşyalarımı toplayıp çıktım. Yağmurun sesi açık olan koridor pencerelerinden kayan damlalarla birlikte içeriye giriyordu. Islanmaya tahammülüm olmadığından duvar kenarına yanaşıp koridor boyunca ilerledim. Son dersin bitiş zilini duyalı saatler geçmesine rağmen sıramdan kalkamamıştım. Evde unuttuğum şemsiyem dışarıya adım atmamı engelliyordu. Ve biraz daha beklersem onun beni almak için geleceğini biliyordum. Saatinde evde olmazsam merak ederdi.

Merdivenlere geldigimde gözlerim beni yanıltmadı. Her zaman beklediği yerde duruyordu. Üvey kardeşim bazı günler okul bahçesindeki çardakta pusuya yatardı. Ama bu sefer farklı olarak yanında bir kız vardı. Yüzünde yılışık bir gülümseme ve boyalı dudaklarıyla hızlı hızlı birşeyler söyledi. Elindeki kartı uzatınca Çağan kartı alıp cebine koydu. Kız gülücükler atarak yanından uzaklaşırken sinirle iç çektim. Öfkemi bastırıp yüzüme buz gibi bir maske yerleştirdiğim sırada beni gördü.

En parlak bakışlarından biriyle yanıma, okul merdivenlerine doğru koşturdu ama artık çok geçti. Onu görmüştüm.
"Lidya, bugün şemsiyeni unutmuşsun. Sabah evden çıkarken almadığını fark ettim. Al benimkini kullan."

Şemsiyesini uzattı ve sırıttı. O gülüşten nefret ediyordum. Parıl parıl gözleri, umut besleyen bakışları sinirlenmeme sebepti. Bir çift gibi aynı şemsiyenin altında romantik bir yürüyüş umuyorsa yanılıyordu. Üvey kardeşim böyle bir şeyi hayal dahi etmemeliydi.

Şemsiyeyi elinden çekip sapını karnına çarptım. "Sana okuluma gelmeni yasaklamamış mıydım?" diye bir hatırlatma yapıp yürümeye başladım.

Arkamdan "İnadına geleceğim." diye bağırdığını duysamda umursamadım. Çünkü bende inadımdan onu ıslatmaya karar vermiştim.

İnsanları üzecek derecede acınası üvey kardeşim yaptığı fedakarlığın bedelini ödüyordu. Şemsiyesini bana verdiği için ıslansa da beni arkamdan takip etti. Çünkü ben neredeysem, orada olurdu.

Yol boyunca yağmurun şiddetinden boğulmasını umarak yavaş bir yürüyüş yaptım. Eve vardığımızda karanlık ve sessizdi. Sesimi evin boşluğuna doğru saldım. " Anne, biz geldik evde misiniz?"

Cevap yoktu. Evde kimsenin olmadığını anlayan Çağan'ın ensemdeki varlığını hissetsemde tepki vermedim. Sakin varlığını noktalamaya karar verdiği ender anlardandı. Islak kolları sırtımdan belime doğru süzülürken nefesimi tutup bekledim. Benden aldığı cesaretle tutuşunu sıkılaştırdı. Beni saran kollarından ve gömleğinden sular damlıyordu.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin