40.BÖLÜM

6.2K 303 378
                                    


Multimedya - ÇAĞAN (Saçları uzadı ama kestirecek :)

Playlist - Rag'N' Bone Man / Hümanist


İthaf @asisican

NOT - Bölüm boyunca ikisi arasında sarhoşluk var, çok sorgulamayın derim :))
...

Beyaz Lidya ölmüştü, boş bulduğu bir mezara atladığı sırada üzerine kürek kürek toprağı attılar. O ses çıkarmadan toprağın üzerini örtmesini beklerken, ben yaşamımın belirtisi güçlü kalp atışlarımı taşıyordum. Beyaz Lidya'dan arda kalan tek şey utanç ve mide bulantısının tanıdık hissi oldu.

Karnımda alev alev yanan duygu sönerken ve nefesim düzene girerken beni ayakta tutan tek şey belimden sıkıca kavramış iki çift eldi. Bacaklarımın titremesi hala sürerken her an yer düşecek gibiydim. Elimde ki yapışkan hissin verdiği şokla parmaklarımı ovuşturdum. Karanlıkta hiç bir şey göremesemde midem bir kaç tur takla attı. "Bu ne?"

Çağan bir şey söylemeye çalışsada, derin iç çekişinden başka bir şey duyamadım. Göğsü hala hızlı hızlı inip kalkıyordu. Bir elini sırtımda kaydırıp düşmemi engellerken, vücudunun diğer tarafını karanlıkta bilmediğim bir noktaya doğru eğerek tekrar geri doğruldu.

Eli, elimi bulduğunda hala ses çıkarmamıştı. Peçete olduğumu tahmin ettiğim yumuşak parçayı elimde gezdirirken kucağında beceriksiz bir çocuk gibi oturmayı sürdürdüm. Ama çocuk olmaktan çok uzaktık. Bu şekilde oturmaksa garip bir şekilde beni rahatsız etmiyordu.

Elimi temizlemeyi bitirdiğinde, bir parmağımın ucunda dudaklarının sıcaklığını hissettim. Hayal gibi varlığı bir an sonra kaybolmuştu. Ama karanlık gerçeği gizlemiyordu. Aldığımız nefesler düzene girerken gözümün alıştığı karanlıkta Çağan'ı görmeye çalıştım. Onun varlığını ve karanlıkta gölgelenmiş yüz hatlarını seçebiliyordum.

Nazikçe tuttuğu elimi, bacağımın üzerine bırakırken belime kadar sıyrılmış olan eteğimi dizlerimin üzerine çekti. Yamulmuş elbisemi ellerinin geçtiği yerlerden düzeltiyordu. Sıcak avuçları sırtımda gezerken, az önceki sıkı dokunuşundan farklıydı. Karanlığın içinde bile olsak, sırtımda hafifçe ilerlerken beni zorlamıyordu ama istediği şeyi anlayabilmiştim. Belimi ona doğru eğerek başımı boynunun yanına yasladım. Sırtımda geniş bir daire çizerek dolaşan eli, benden çok kendini rahatlatmaya çalışıyor gibiydi.

Benimse kulaklarımda hala etrafı dolduran inilti ve nefes seslerimiz vardı. Kolay kolay unutabileceğimi sanmıyordum. Aklımı kaçırdığımı düşündüm.

Çenesini kafamın üzerinde hissettiğimde bedenim tekrar gerilsede, ruhum vücudumu çoktan terk etmişti. Sesimi ve tepkilerimi terk etmiş gibiydim. Çağan devam eder miydi? Devam ederse ne yapardım bilmiyordum.

Çenesini saçlarımın arasından çekip yukarı kaldırdığı başıyla kendi kendine fısıldadı. "Bir sapıktan başka ne beklenir ki?" Elinin sırtımdaki hareketi durmuştu. "Benden başka ne beklenir ki?"

Bilmiyorum dedim içimden. Hangi Çağan'ın gerçek olduğunu bilmiyordum. Gerçekliğine beni inandıran tek şey sesinde kendine has tını oldu. "Benden nefret etme Lidya." derken beni iki yanımdan kavrayan kolları nefesimi kesecek kadar çok sıkı dolanmıştı. "Benden çok nefret etme. Yarın bana kızacağını biliyorum ama çok kızma."

Nefes almaktan vazgeçmiştim. Kaburgalarımdaki baskı beni ezecek gibiydi. Kafam ağır, düşüncelerim durgundu. Dudaklarımı aralayarak "Tamam." dedim, çok kızmayacaktım.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin