9.BÖLÜM

12K 784 167
                                    

Playlist - Ed Sheeran/ I see fire

Bana bu güzel kapağı hazırlayan arkadaşa çok teşekkür ederim :)))

UYARI - Bölüm sonunda +13 kısım var, başını işaretledim, dikkat edin :))
....

Kuşların sesi kulaklarımı doldururken gözlerimi açtım. Nerede olduğumu anlayana kadar bir kaç dakika geçmişti. Kafamı kaldırıp etrafa kısık gözlerle bakındım. Sabah ışıkları ile dün gecenin anıları beynime hücum ediverdi.

Çağan hiç kımıldamadan tepkimi bekliyordu. Uyandığım pozisyonu işaret edip omzuna bir tane geçirdim.
"Ne arıyordum ben burada!"

Camdan dışarı dalgın dalgın bakıyordu. "Bilmiyorum, uyurken kafan düşmüştür belki..." dedi. En azından yüzüme baka baka yalan söylemiyordu. Konuyu değiştirmek ister gibi "Arabayı ben süreyim?" önerisini kabul ettim. Başım ağrıyordu ve midem iyi değildi. Bu duruşmayı sonraki bir tarihe ertelemiştim.

Yer değiştirmek için ayağa kalkıp yan koltuğa doğru döndüm. Bir bacağımı vitesin yan tarafına atarken orada Çağan'ın oturduğunu çoktan unutmuştum. Çağan konuşana kadar ne yaptığımın farkında bile değildim. Geri çekilmekle yaklaşmak arasında kalmış gibi duruyordu. Gözlerinin altında hafif morluklar oluşmuştu. Darmadağınık saçlarının altından bana gülümseyip "Benim hiç itirazım yok." dedi.

Aramızdaki kısa mesafeyi açmak için geri çekildim. Başım tavana çarptı ve tüm saçlarım omuzlarımdan yüzüme döküldü. Dengemi sağlamak için sırtımı ön cama dayadım.

Hala bana bakmaya devam etmesi sinirimi bozduğundan omzuna sertçe asılıp şöför koltuğuna doğru ittim.
"Neye itirazın yok, seni boğmama değilse, yan koltuğuna geç!" diye cırlarken kafasını yere eğip sürücü koltuğuna atladı. Kötü kötü bakışlarım karşısında cevap vermeden arabayı çalıştırıp hareket ettirdi.

Ehliyeti olmayan bir insana göre iyi araba sürüyordu. Okuma yazmayı bile benimle ayni anda öğrendiğini düşünürsek, benim yapıp onun yapamayacağı hiç birşey olmamıştı. Bu gerçeği çoktan kabul etmiştim. Polislere yakalanırsa da, bu onun suçuydu. Sonuçta kendi gönüllü olmuştu. Tek sorunu çok yavaş sürmesiydi, bunu neden yaptığını bildiğim için ses çıkarmadım.

Kaplumbağa hızında yol alırken telefonumun çalmasıyla yerimden sıçradım. Çağan yanımda olduğuna göre sabah sabah kimse beni aramazdı. Meraklı bakışları altında telefonu açıp kulağıma dayadım.

"Hemen eve dönüyorsun, ne yapıyorsan kalk, çabuk eve gel!" diye bağıran annemin sesiyle telefonu kulağımdan yarım metre uzağa çektim. Cevap vermemi beklemeden kapattı.

Hem korkmuş hem meraklanmıştım. Çağan'a gideceğimiz yeri söylemek için ağzımı açtığımda gözlerini yoldan ayırmadan "Duydum..." diyerek gaza bastı.

Bağnu'nun bağırışını duymaması imkansızdı zaten. Aceleyle makyaj malzemelerimi koyduğum torpido gözünü açıp ıslak mendille gözümdeki koyu makyajı ve dudaklarımda çok az kalmış ruju sildim. Koltuğun altına sakladığım spor ayakkabılarımı topuklularımla değiştirdiğimdeyse KT Rezidansı için hazırdım.

Hızlı ve kısa bir yolculuğun ardından eve girdiğimizde "Çağan kavga etmiş!" diye bağırıp herkesi çağıracaktım ama bizi kapıda bekleyen babamın kötü bakışları tüm laflarımı geri kaçırdı. Ters giden bir şeyler vardı. Gözleri bir benim bir oğlunun etrafında fıldır fıldır dönerken kararını verip beni seçti.

"Lidya!" dediği an kendimi hazır ola geçmiş askerler gibi hissettim. "Seninle özel olarak konuşmak istiyorum, çalışma odama gelir misin?" İstekten çok emreder sesi karşısında kafa sallayıp peşinden yürüdüm. Baba oğul konuşma meraklısı insanlardı. Çağan hafifçe sırtıma dokunup beni durdurmaya çalışsada umursamadım. Babamın çalışma odasına ilk kez girecektim, sebebi önemsizdi. Oraya bazen Çağan'ı çağırır ve saatlerce çıkmazlardı. Bense bir kere bile neye benzediğini görmemiştim.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin