37.BÖLÜM

5.7K 348 314
                                    

İyi okumalar:)))
....

Çağan uyurken banyoda üzerimi değiştirmek sinir bozucuydu. Sessizce bir tayt ve tişörtü üzerime geçirdikten sonra odama geçip çantamı kolumun altına sıkıştırdım. Çağan, ben odadan çıkarken bile hala horultuya benzeyen ince bir ses çıkarıyordu. Ben hiç uyumamışken onun böyle, rahat ve sıcak yatağımda yayılması dahada sinir bozucu hale gelmişti.

Akşam konuşmamız bittikten sonra Çağan beni hiç uyutmamıştı. Önce yatağımdan kalkıp gitmek bilmedi, sonrada midesinden gelen sesleri duydum. O ne kadar tok olduğunu ısrar etsede, zorla yedirdiğim yanık tostlarımdan sonra gün ağarmaya başlamıştı. Mutfaktan geri geldiğimde ise, onu uyumuş halde bulmuştum. Bu benim için daha iyi olmuştu, böylece ona fark ettirmeden evden süzülebilirdim.

Çağan'a kısa bir not yazıp, kağıdı görebileceği şekilde komidinin baş ucuna koydum. Servis ana caddeden geçiyordu ve önceden haber verdiğim için son bir kaç gündür beni de alıyorlardı. Genelde tek kişilik yer varsa, oraya otururdum. Burçin'in ikili koltuklardan birinde oturduğunu görsemde, yanından hızlıca geçip boş bulduğum tekli koltuklardan birine yerleştim.

Tanıdığım biriydi ama tanıdığım herkesle, her gördüğüm yerde konuşmak zorunda değildim. Çantamı bacaklarımın üzerine koyup, yolun bitmesini bekledim. Otoparka geldiğimizde, serviste herkesin inmesini bekledikten sonra çıkardım çünkü kalabalıkla itişmeyi sevmiyordum. O zamana kadarda herkes gitmiş olurdu.

Otopark ile otel kapısı arasında tek başıma yürürken adımın seslenildiğini duydum ve etrafa bakındım. Yanıma gelenlerden bazılarını, gözüm bir yerden ısırıyordu ama tanımamazlıktan geldim.

Arkamdan bir kez daha seslendiler. "Adın Lidya değil mi? Hani şu Çıray boyla konuşan kız. Ama artık onu aldatan kız oluyorsun."

Söylediklerini ciddiye almayarak omuz silktim. "Öyle bir şey yok."

Önceden benimle konuşan ve Bahar denilen kız ve yanındaki arkadaşları bana yetişmişti. Ama yürümeyi kesmeyerek yoluma devam ettim.

"Hangisiyle yok. Aras mı yoksa öbür sarışın çocuk mu?" derken yanımda yürümeye başlamışlardı.

Ani bir frenle durup "İkisiylede yok." dedim.

Bana inanmayan suratlarda alaycı gülümsemeler oluştu. Öyle kötü değillerdi ama işleri güçleri dedikodu olan tiplere benziyorlardı. Sağlam bir dedikodunun kokusunu alıp, çevreme doluştular. "Herkes Aras'ı nasıl ayarttığını konuşuyor."

Daha fazlasını bile konuştuklarına emindim. Bende onlara konuşacak doğrular verebildim. "Aras benim liseden arkadaşım." diye açıkladım. "Ama artık arkadaş olduğumuzda söylenemez."

Özellikle son olanlardan sonra Aras'a arkadaş demem için bin şahit gerekecekti. Ve en az on tanesi buradaydı. Şaşkın sesler çıkararak, inanmakla inanmamak arasında gidip geldiler. En sonunda Bahar denilen kız, "Peki tüm arkadaşların Aras gibi mi?" dedi. "Dün sarıldığın çocuk kim? Yeni sevgilin mi? Arkadaşın Aras, bu işten pek memnun kalmış değil."

Arkadaş kelimesini söylerken yaptığı vurgu, beni sinir etmeye yetiyordu. Onu anlamamazlıktan gelerek "Kimden bahsediyorsun?" diye sordum.

"Günde kaç kişiye sarılıyorsun?"

Çağan'dan bahsettiklerini anlamıştım ama onun hakkında konuşmak istemiyordum. Tam zamanında bir ses yardımıma yetişince rahatladım. "Kardeşini soruyorlar Lidya."

Hepimizden uzun boyuyla tavuk kümesinin arasında kalmış bir horoz gibi, aramızdan sıyrılan Burçin, diğerleriyle muhattap olmayıp sadece bana konuşmuştu ama herkes duymuştu. Bunun kalabalığın ortasına bir bomba atıp kaçmaktan bir farkı yoktu. Başka bir şey söylemeden usulca uzaklaşırken, arkasında kalıntı ve uğurlulardan başka bir şey bırakmadı.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin