42.BÖLÜM

5.4K 343 535
                                    

Playlist - The Weeknd / Often


Eğer yıldıza tıklayıp yorum yaparsanız hem hikayeye destek olmuş, hemde beni sevindirmiş olursunuz 😊😊

İyi okumalar :))
...

Banyodan çıkıp bornozumla elbise dolabımın önünde dikildim. Ne giyeceğime karar veremediğim ender anlardan birisini yaşıyordum. Bu genelde Bağnu'nun olduğu yerlere gideceğim zaman olurdu. Onu memnun edecek şekilde olmak beni her zaman zorlamıştı. Ama Çağan? diye düşündüm, ne giyinsem beni güzel bulurdu?

Gözüm elbise sırasının en sonuna asılmış, açık pembe bir elbiseye takıldığında, elimde aynı zamanda uzanıp yumuşak ve hafif kumaşını okşadı. Bağnu'nun aldığı ama hiç giymediğim çaputlardan biriydi. Pembeyle aram yoktu ama Çağan'ın beğendiğini hissettim.

Giyinip aşağı kata indiğimde Çağan çoktan hazırlanmıştı. Üzerinde temiz kıyafetleri vardı ve yeni duş aldığını gösteren nemli saçları dağılmıştı. Salonla birleşik olan mutfakta bana arkası dönükken bir süre onu izledim. Yaptığı işlemler bana ilginç bir gerçeği hatırlatıyordu. O kadar çok şey olmuştu ki, henüz sabah saatlerinde olduğumuzu unutmuştum. Kahvaltı etmemiş midem açlık hissetmeyecek kadar küs olsada yaptığı şeyin kokusu lezzetli geldi.

Orada bir şeyler yapmak için çabalarken, hiç bir şey yapmadan durmak biraz garip olsa bile ne yapacağımı bilemiyordum. Benden bir yaş küçüktü, üstelik erkek olmasına rağmen yenilebilir şeyler üretme konusunda bende başarılıydı. Benim gibi hiç yemeyen yada istediğinde dışarıdan ısmarlayan biri bunu anlayamazdı.

Bir sapık gibi sessizce onu gözlemekten vazgeçip direk sordum. "Bende yardım edeyim mi?"

Sessizliği aniden bölen sesimle tavayı tutan eli irkilsede, bozuntuya vermeden başını bana döndürdü. "Sen bir şey..."

Gözleri üzerimde dolaşırken yutkunup sustu. İçimde bir yan bakışlarından kaçmak isterken, diğer yan Çağan'a yürüdü. Gözlerinde beğeninin parıltıları vardı. "Sen sadece otur."

Karşı çıkmak için davrandığımda itiraz kabul etmeyen hali kaşlarını kaldırıp mutfak masasında oturmam gereken yeri işaret etti. "Bu gün her şey Çağan'dan günü değil mi? Buna kahvaltı ve konaklama dahil."

Kendimi iyice beceriksiz hissederek tahta iskemleye iliştim. Masada kahvaltılıklar vardı. Bunları bende yapabilirdim. Elimi çenemin altına koyarak tezgaha dönen sırtına odaklandım. "Ne yapıyorsun?"

Tavadaki her neyse, tabağa koyup bıçakla parçalara ayırdıktan sonra önüme koydu. Soruma cevap vermemişti ama karşıma oturup beni izledi. Tepkimi bekliyordu, bir omlete ne tepki vereceğimi bilemeyerek çatalıma takıp ağzıma attım.

Ben çiğnersen memnun olmuş gibiydi. Ağzı açık beni izlerken "Sen yemiyor musun?" dedim.

"Ben aslında biraz yedim." diyerek ekmek poşetine kaçamak bir bakış attı. Neyse ki bana bir kaç dilim bırakmayı akıl edebilmişti. Koskoca pakette kalan son iki dilimi alıp tabağıma koydum. Süt kutusuna ise dokunmaya korkuyordum. İçinde bir yudum bile bırakmamış olabilirdi.

Aklımdan geçenleri hissetmiş gibi "Ne?" diye üste çıktı. "Ben hala büyüme çağındayım."

Büyümese de olur diye düşündüm. Her yıl aramızda daha fazla açılan boy farkı giderek büyüyordu. Belki de süt içmesini yasaklamalıydım. Kutuda kalanlar bardağımı ucu ucuna doldururken içli bir nefes verdim ve tadı pek güzel olmayan omleti didiklerlen "Bu gün ne yapacağız?" diye sordum.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin