67.BÖLÜM

3.7K 240 121
                                    

Multimedya - Çağan

Playlist - Tom Odell / I Know

...

Günün zayıf ışıklarla ağarmasını izliyordum. Çağan tek kelime etmeden dışarı çıktığından beri gözüme uyku girmemişti. Kıvrıldığım yatakta kendimi korurcasına örtünün altında gözlerimi açık tuttum. Arada bir kaslarım irkilip kasılıyordu. Korku boğazımda asılı kaldığında Çağan yoktu. Geri dönmeyeceğini düşünüyordum. Şu anda arkamdaki boşlukta olması gerekirken yok olmuştu. Bana inanmadığını biliyordum.

Sağdan sola dönecek enerjim bile yokken boş bakan gözlerimi tavana çevirdim. Çağan'ı bazen böyle saatlerce tavanı izlerken yakalardım. Artık bunu neden yaptığını anlıyordum. Baktıkça öfkem ve yıkım isteğim yatıştı. Kendimi biraz normal hissedene kadar güneş iyice yükselmişti ve Çağan'ın yokluğu daha fazla gurur kırıcı oldu. Kendimi terk edilmiş gibi hissediyordum.

Kapımdan ufak ufak sesler geldiğinde umutlansam bile beynim durumu kabul etmeye başlamıştı. Kapıdan içeri uzanan kızıl saçlı bir kafayı gördüğümde, aklım beni rahatlatırcasına Çağan'ın ona nasıl bağırdığını hatırlattı. Bana hiç öyle bağırmamıştı, sesi yükselse bile öfkesinin bana değil kendine olduğunu her daim hissetmiştim. Saçma kıskançlığım biraz gerilere giderken, kendimi onun adına biraz kötü hissettim. "Orada dikilip durmasana, gel."

İçeri yavaş bir adım atıp, sessizce kapattığı kapıya yaslandı. Şimdide birşey söylemeden öylece duruyordu. Gerilerek battaniyeyi üzerimden savurup attım. "Ne söyleyeceksen çabuk söyle."

"Birşey demeyeceğim, sadece bakmaya gelmiştim."

"Bakılacak ilginç bir tarafım mı var?"

Lafı tersinden anladığımın farkındaydım ama aksiliğime engel olamıyordum. "Hayır, yok tabi..." diyerek ellerini havada oynatıp durdu. "İyi misin diye... İstediğin birşey var mı?"

Huysuzca "Yok." dedim sırtımı yatağın korkuluğuna yaslayarak. Saatlerdir odayı inceleyip durmak artık sıkıntı verdiğinden dikkatim yeni gelen objeye çekilmişti. Kızıl saçları tiftik tiftik dağılmış ve gözleri uykusuzluktan olsa gerek şişmişti. Onu eleştirme hakkım olmadığını, en az onun kadar kötü göründüğümü biliyordum.

Gözleri üzerimdeyken "Çağan'a, onunla konuşmaman için sana hap verdiğimi söylemişsin." diye beni suçlarcasına mırıldandı. Böylece buraya gelme sebebini anlamıştım. Bu neden bu kadar üzgün göründüğünü de açıklıyordu. Çağan'dan bir iz bulma merakıyla "Bunu ne zaman konuştunuz?" diye sordum.

Soruma anlam veremeyerek "Dün gece, seni o halde bulamadan önce..." diye cevapladı.

İçin için Çağan'ın beni kurtarmasını arzulayan tarafım onu oyalayan bu kızdan nefret etti. Çünkü Çağan ben ne kadar kaçarsam kaçayım, beni her zaman yakalardı. Kafamı ellerimin arasında sıkarken "Dünden beri yok." diye sayıkladım. "Beni bıraktı."

"Bırakmadı maalesef." diye bilmiş bir tonla gözlerini kıstı.

"Nerede olduğunu biliyor musun?"

"Biliyorum, birazdan gelecek. Ama nerede olduğunu bilmesem bile seni bırakmayacağı belli." Elinde tuttuğu telefonunu göz hizasına kaldırdığında onu beklentiyle izledim. "Sana birşey göstereceğim ama kendini iyi hissediyorsan?" diye beni yokladı.

Başımı sallarken yatakta daha dik oturdum. Dilara, görmem için uzattığı telefonuyla yanımda eğilir gibi kalmıştı. "Kenara oturabilir miyim?"

Beklemediğim samimiyetine istediğimi alana kadar razı oldum. Bacaklarımın hizasına oturup telefonun ekranını ikimizinde görebileceği şekilde tuttu. Videoyu kim çektiyse duyduğu korku nefes alışına yansımıştı. Kendine uygun gözlerden uzak bir yer bulduktan sonra kamerayı kaçındığı yere doğrultu.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin