38.BÖLÜM

6.2K 343 361
                                    

Playlist - Fall Out Boy / The Mighty Fall

İyi okumalar :))
...

Her şey rüya gibiydi ve gerçekten uykum olduğu için emin hiç bir şeyden emin olamıyordum. Gözyaşı kalıntılarım kirpiklerimi tutkal gibi kaplamıştı. Parmaklarını narinliğinden ödün vermeden göz çukurlarıma değirip, küçük hafif çizgiler çekerek okşadı. Uykusuzluk ve ağlamanın etkisiyle alevler çıkan yüzüm buz basılıyormuş gibi rahatladı. Ellerinin serinletici ve rahatlatıcı bir etkisi vardı. Doğru yerde doğru şeyi yaptığımın hissine kapılmıştım. Onunla olmak bana her zaman iyi hissettirmişti.

Sırtını dikleştirip bana güven vermek isteyen bir tavırla gülümsedi. "Seni kucağımda taşımak isterdim ama iyileşmem biraz zaman alacak. Salona geçip oturalım, ne dersin?"

Sanırım şu anda ikimizden birinin duruma el atıp, normal davranması gerekiyordu. Onu sessizce onayladım. Kalp atışlarım düzelmeye başlamıştı ve kucakta taşınacak bir bebek değildim. Çağan, elini yüzümden çekip omzuma koyduğunda tereddüt içinde kaldım. O da elini üzerinden çekmekte tereddüt ediyordu. "Yürüyebilirim." dediğimde hiç istemese bile elinin temasını kesti, yüzünü buruşturmuştu. Aras'ın yaptığı kahveye düşmanca bir bakış attı. "Sana düzgün bir içecek getireyim, o zaman daha iyi olursun."

Sanki ağlamamın sorumlusu bir bardak kahveymiş gibi, ona düşmanca davranıyordu. Ben mutfaktan çıkar çıkmaz, o fincanın çöp sepetinde olacağını tahmin etmiştim.

Salondaki koltuğa oturup, bacaklarımı dizlerimden kırarak çektim. Kendimi iyi bir dayak yemiş gibi hissediyordum. Ayakkabılarımıda çıkarıp koltuğun altına atarak, yastıkların arasına yaslandım. Çağan, kendi kek ve kolasına dokunmamıştı, Aras'ınkilerse yarısı yenilmiş olarak diğer sehpanın üzerindeydi. Hala nasıl konuştuğuna inanamıyordum. Söylediklerini hatırladıkça endişeyle kasıldım. Tek istediğim bu konunun bir an evvel kapanmasıydı.

Çağan'ın o ilk kızgın bakışlarını görünce, kesinlikle her şey sona erdi diye düşünmüştüm. Sonra ne olduğunu anlamadan kendimi onun kollarında buldum. Elinde fincandan biraz büyük bir kupayla salonun kapısında belirdiğinde, burnuma güzel bir ot kokusu doldu. Ne olduğunu bilmediğim sıvıyı bana uzattınca, karşı çıkmadan aldım. Yanıma oturup bir bana, birde kupaya baktı. İçtiğimi görmeden rahat edemeyeceğini anlamıştım.

Biraz çekinerekte olsa, ne olduğunu belirsiz sıcak sıvıdan bir yudum aldım. Bana beklenti dolu gözlerle bakıyordu. "Nasıl olmuş? O belanın kahvesinden daha mı iyi?"

Gözleri, gözlerimin içini tararken bakışlarımı yere kaydırmamak için kendimi zor tuttum. Şimdide aptal bir kahveyi kıskanmıştı. Getirdiği çaydan bir yudum daha alarak yutkundum. Ilık, ballı ve yatıştırıcıydı. Çağan, gözleriyle beni takip ederken ona istediği cevabı verdim. "Daha güzel."

Bakışları yumuşarken yüzüne memnuniyet dolu bir ifade yayıldı. Suçlu olan ben olmasaydım, ona bir bardak çayla gönlümü alamayacağını söyler ve huysuzluk yapardım. Ama vicdanım buna izin vermiyordu.

Biraz sıkıntılı bir gülümsemeyle "Lokmalarımı mı sayacaksın?" dedim. "Sen bakarken rahat içemiyorum."

"İzlemek istiyorum."

Altı üstü bir bardak çay içiyordum ama öyle bir bakıyordu ki... Yüzüme yayılan sıcaklıkla bardağımdan bir yudum daha aldım. Neredeyse sonuna gelmiştim, kendimi parmak uçlarımdan başıma kadar doymuş hissediyordum. Bardağı ona uzatarak "Sende iç." dedim.

Zorluk çıkaracak sanıyordum ama ikiletmesen kupayı alıp elinde çevirdi. Hızlı bir hareketle, tam dudaklarımın izinin çıktığı yeri ağzına dayayarak büyük bir yudum aldı. Sıvıyı gürültüyle tutarken, dudaklarını birbirine bastırıp yalaması gözümden kaçmamıştı. Bakışlarından değişik parıltılar geçti. "Güzel yapmışım."

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin