2.BÖLÜM

30.6K 1.5K 341
                                    

Multimedya - ÇAĞAN

Playlist - Beth Crowley / Worrior
...

Hiç bir değişiklik yoktu, günlerdir sessizce oturuyorum. Annemle hastahaneden çıkıp Karşıyaka'da ki eve gelmemizin üzerinden üç gün geçmişti. Bu evi çok ender olarak önemli günlerde, babamın iş toplantılarında yada annemin arkadaşlarını misafir ettiğimiz zamanlarda kullanırdık.

Annemin bahçeli ev hayali için Yavuz'un doğum günü hediyesiydi. Gerçekten güzel ağaçlık bir bahçesi olsada işe ve okula uzak olduğundan pek sık gelemezdik. KT rezidansındaki apartman dairemizden farklı olarak sıcak ve güvende hissettiğim yerdi. Ne zaman canım sıkılsa buraya kaçar, bahçesinde uzun uzun otururdum. Anneminde böyle kötü bir günde buraya kaçacağını asla tahmin edemezdim.

Yavuz ile aralarında ne geçtiğini bilmiyorum ama sinirli ve suskun. Evde bir hayalet gibi geziyor. İkinci kattaki odamda kaldığından fazla karşılaşmadığımız için şanslı sayılırım. Yemek hazırlamıyor, benimle oturmuyor ve konuşmuyor. Kendimi düşünmekten başka çarem yok.

Üvey babam Yavuz, anneme ve bana hiç para sıkıntısı çektirmemişti. Yeterince müsrif ve şımarık bir hayat yaşadığıma emindim. Kocası olmadan annem bir hiçti. Bende her şeyimi kaybetmiş oluyordum.

Pazar akşamı okula gitmemeye karar vermiştim. Annem ile Yavuz Kocatürk'ün boşanacağını haberi yayıldığında okuldaki akbabaların neler yapacağını düşünmek bile istemiyordum. Dedikodular, olaylar ve benden intikam almak isteyenlerle yüzleşmeliydim. Beni hasta eden bu duyguyla birlikte yatağa uzandım.

Aradan geçen saatler yada dakikalardan sonra ağır bir şeyin yere düşme sesi kulaklarımı doldurdu. Uykumda sıçrayıp etrafa göz gezdirdim. Pencere açıktı ve odanın içine kasırga girmiş gibiydi. Savrulan perdelerle boğuşup zorla kalktım. Işığa uzanmak için komidinimin üstünde ki lambaya uzandığımda bacağıma bir şey çarptı. Ve ardından acıyla kıvranan bir ses...

Bu ses benim gibi insanlara ninni gibi geldiği için umursamayıp uykuma geri dönmeyi düşündüm. Ama mantığımın sıraladığı maddeler beni durdurdu. Hırsız, seri katil yada tecavüzcü olabilirdi.

Az önce uzandığım lambayı elime alıp yerde bir kütle halinde yatan siyah gölgeye doğru yürüdüm. Gölge kısık sesle bir şeyler mırıldanıyordu.

"Lidya... Çok özledim."

Ses o kadar tanıdıktı ki bir anlık şaşkınlıkla lamba elimden kayıp yerde yatan Çağan'ın alnına düştü. Bu kafa patlatan, can yakan bir darbeydi. Aceleyle ışığı açıp kan var mı diye baktım ama yoktu. Kapalı gözleri ve üzerine yapışmış alkol kokusuyla birlikte ya sarhoştu ya bayılmıştı. Onu yerde öylece bırakıp mutfağa koşarak son hızla odama geri döndüm. Lambanın izinin çıktığı yere buz basıp kafasının altına yastık koydum.

Adımı ve ardından gelen yüz kızartıcı şeyleri sayıklayana kadar kafamda onun cenaze planını kurmuştum. Ölmeyip sadece rüya gördüğünü anlayınca tüm planım suya düşmüştü. Rahat bir nefes alıp can düşmanımın yanında uyumaya cesaret ettim. Güneşin ilk ışıkları odayı doldurup o konuşana kadar öylece kaldım.

"Lidya? Sen misin?"

Gözlerimi pörtletip donakaldım. Benden başka biri olma ihtimali varsa onu şu an boğabilirdim. Hışımla yüzüne baktım ama gelen şiddetim aynı hızla geri çekilmişti. Akşam bir şey olmadığını sandığım yarası gün ışığıyla parlamıştı. Yüzünün yarısını kaplayan morluk ve gözlerinin altına oturan kana bakakaldım. Geçen hafta bastığım yanık izi ise küçülsede hala orada elmacık kemiğinin üstünde duruyordu. Ağzımdan şaşkın bir nida çıktı.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin