39.BÖLÜM

7K 329 448
                                    

Multimedia - LİDYA

Playlist - Ciara / Paint ıt, black

...

"Akşam geliyor musun Lidya?"

Yüzüncü kez sorulan bu soruya tepkisiz kalabilmek için tüm yüz kaslarımı sıktım. Yüzüncü kez gelmeyeceğimi söylediğim halde ısrar ediyorlardı. İç çekip "Gelmeyeceğim." dedim.

Zaten kimse gelmemi istemiyordu. Benim değil, Çağan'ın gelmesini istediklerini biliyordum. Bahar ısrarlar önüme dikilip, derdini açıkça söyledi. "Acaba kardeşin?"

Yanından sıyrılıp beni çağıran masaya doğru yürüdüm. "Üzgünüm, işim var."

İlk defa çalıştığım için seviniyordum. Masada oturan yaşlı ve gözlüklü bey hızır gibi yetişmişti. Bahar'dan kaçmak adına masalar arasındaki yörüngemde sonsuza kadar gezmeyi tercih ederdim.

Evet çalışıyordum ve bunun için seviniyordum. Zaten olması gereken buydu, eğer annem, babasıyla evlenmeseydi bambaşka bir hayatım olacaktı. Bu hayat bir çok yönden daha iyi yada daha kötü olabilirdi. En azından sadece bana ait olurdu. Büyük ihtimalle şimdiki gibi bir iş yapıyor olurdum. Bağnu'nun bana bakabileceğini sanmıyordum, gerçi şimdi de bakmıyordu.

Belki başka bir lisede okurdum ama sonuçta bir üniversiteyi kazanabilirdim. Lisedeyken yada üniversitedeyken bir sevgilim olabilirdi. Sonrasında evlenerek, sistemin en altındaki yerimi alırdım.

Ama bunlar gerçek olmayan şeylerdi ve asla olmayacaklardı. Gerçek olan Çağan ve bendik. Hayatım değişmiyordu.

Çağan ise son iki gündür tekrar aynı şarkıyı çalmaya başlamıştı. İşi bırak Lidya, diyordu. Bende Aras'ın olduğu bir yerde çalışmaya hevesli değildim ve bu gün bittiğinde işimde bitmiş olacaktı. Günlerden cuma ve son iş günüm, sadece yorgun ve bitkinim. Bundaki tek sebep iş değil, diğerleri...

Kendimi diğer kızlara yakalanmamaya o kadar odaklamıştım ki karşıdan gelen tehlikeyi fark etmedim. Burçin'ın varlığını tamamen unutmuştum. "Lidya bakar mısın?" diye geçit vermeyecek şekilde önümde durdu.

Onun sakin ve saygılı ses tonuna alışıyordum. Buradan ayrıldıktan sonra özleyeceğim tek insan o olmalıydı. "Şunu üst kata götürür müsün?" derken elindeki tableti gösterdi. "Aras denilen çocuğu tanıyorsun değil mi? Ona verilecek."

Henüz sözlerini tamamlayamadan itiraz etmeye hazırlanmıştım. Bir getir götür işini, özellikle Aras'a olanı asla kabul edemezdim. "İstemiyorum." diyerek kestirip attım.

Buna bozulmuş gibiydi. "Neden?"

"Çünkü...." diye duraksadım. O kadar çok sebebi vardı ki ama hiç birini açıklayamazdım.

"Bana tek bir geçerli sebep verirsen susacağım."

"Bakmam gereken sipariş var."

"Onu ben alırım."

Bahanelerim tükenmişken "Başka biri gidemez mi?" diye ayak direttim. "Onlar seve seve gider." Hatta uçarak giderlerdi. Burçin ile bizi izleyen kız grubuna baktık.

"Onlar çok hevesli, bu yüzden sen git. Bu kadar büyük bir sorun değil."

Ana dönünce elime kakıştırdığı tableti düşürmemek için aldım, ne yazık ki hazırlıksız yakalanmıştım. "Ama..." diye itiraz ettiğim sırada arkasına bakmadan benden uzaklaşmaya başlamıştı. Ne yapacağımı bilemez halde arkasında kalakalmıştım.

Özelikle Bahar, elimdeki tablete hazineymiş gibi bakıyordu. Bir tür aç kurt sürüsüne benziyorlardı. En iyisinin onlardan uzaklaşmak olduğuna karar verip yürüdüm. Masaların bitip lobinin başladığı yerde, adımlarım özgürlüğe kavuşup hızlanmıştı. Asansörün kapısı şansıma hemen açıldı ama doğru kata çıktıktan sonra duraksadım. Hangi oda olduğunu bilmiyordum.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin