ÇAĞAN'DAN - 5

4K 252 158
                                    

Bir sabah bile birlikte mutlu bir şekilde uyanmamıştık. Bu sabah bundan hiç umudum yoktu. Saatlerin geçmemesi için yalvarıp, gün  ağarana kadar onun yüzünü izledim. Zalim zaman takip edemeyeceğim kadar hızlıydı. Nefesimi, düzenli nefesine odaklayıp sakinlemeye çalışsam da, uyandığında olacaklar içimi yakıyordu.

Güneş odama dik ve kuvvetli bir açıyla perdelerin arasından girdiğinde gözlerimde hala uykunun zerresi yoktu. Kımıldamaya başladığında, ellerini hala üzerimden çekmemiştim. Onu bırakmaya yeltendiğim sırada, gözlerini içimi deşerek açtı.  Nefesi hızlanmaya başlarken, gözlerindeki saf berraklık kırıldı. Paniklemeye başlıyordu. Ondan daha beter halde olsam da, dik durup onun yanında olmak benim görevimdi. Yinede ne yapacağım konusunda kararsız kalıp, tepkisini bekledim.

Hızla yatakta doğrulup örtüyle üzerini kapattı. Eli karnının üzerine giderken nefesi kesildi ve yüzündeki panik ekşi bir duyguyla bölündü. Onun için endişelenmeme bile fırsat vermeden öyle büyük bir hızla kalktı ki, kendini kapatmaya çalışırken çektiği örtü benimde üzerimden kayıp gitti. Bedenimden çektiği utangaç bakışları benden çekindiği çıplaklığı yakalamamış olsa bile yere eğilmişti. Yatağın diğer yanında boxerimle kalkıp ona ulaşmaya çalıştım ama ulaşamayacağım kadar uzaktaydı. Bu kadar çabuk ve iğrenerek geri adım atmasını beklemiyordum.

Tatlı sayılabilecek bir telaşla yatakta ve yerlerde göz gezdirip  "Kıyafetlerim nerede?" diye mahçupça kekeledi.

Üzerine satılı tuttuğu örtünün arasına karıştığından emindim. Ama onun böyle cebelleşmesene kalbim dayanmayacaktı. Yastığın yanında duran tişörtümü uzattığımda parmağının ucuyla uzanıp aldı. Kumaşı okşayan parmakları onun kendine ait olmadığı anlamıştı ama tişörtü kollarından ve başından geçirip saçlarını beline doğru savurduğunda kumaş kalçalarını sıyırdı. Harika görüntüsü bana dünyadaki tüm dertleri unutturabilirdi. Bir kadın sevmediği bir erkeğin sıcaklığını taşıyan kıyafetleri giyemezdi diye düşündüm. Sevinmiştim ama paniğin silindiği yüzü ne düşündüğünü anlamamı imkansızlaştıran bir soğukluğa bürünürken yutkundum.

Yerde bir yığın haline getirdiği örtünün arasından iç çamaşırını bulduğunda bana sunduğu manzaradan çekinmeyerek bacaklarından geçirirken hareketleri kızgın, tepkili ve boştu. Anımsamamanın getirdiği boşluğu kendi anılarımla doldurmak isterdim. Dün gecenin anıları hafızamdan asla çıkmayacak şekilde kafama çakışmıştı.

Sesli bir nefes alıp "Dün gece..." diye duraksadı. Bana değil, önündeki boşluğa bakıp duruyordu.  "Ben seninle..."

Getiremediği sözünün devamını "Evet." diye noktaladım. Çaresizlik içinde ve onu ürkütmeden yatağın ucundan yaklaşmaya çalışırken nefesini tutup gözlerimi kocaman açtı. Adımlarımı tekrar durdurmuştu. "Sırtın?" dediğinde, neyden bahsettiğini anlayarak rahatladım. Bende bıraktığı çizikleri şu anda sadece küçük karıncalanmalar olarak hissediyordum.

Utanarak parmaklarındaki kan lekelerine baktı. Utanınca yanakları gül renginde alacalanıyordu.  Oysa dün gece, beni tamamen bitirmiş, tüketmişti. Şimdiyse karşısında çıplak halde dikildiğimde, gözlerini bana değirmekten çekinen bir kız oluverdi. "Beni zorlamadığını bilecek kadar tanıyorum seni... Ne olduysa unutalım, bende alışıyorum  artık."

Alıştığı şey neydi? Sadece beni kanser edecek kadar zehirli bir şey olduğunu anlayabiliyordum. Benimle olmaya değil, böyle mutsuz olmaya alışıyordu. Beni bu kadar sevip isterken, hiç önemi yokmuş gibi donunu toplayıp kaçmaya, ağlamamak için kendini tutmaya alışıyordu. Kendini bu hale getirmesini izlemek istemiyordum. "Bu şekilde olmak zorunda değil." dedim. "Böyle davranmak zorunda değilsin."

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin