Bölümler ilerlerdikçe ve zaman geçtikçe tüm insanlar gibi o da, olgunlaştı ve değişti. Lidya daha sakin ve duygularını göstermekten çekinmeyen bir karekter olurken, Çağan... o tozuttu sanırım. Erkeklerde büyüyünce böyle mi oluyor 😂😂 O saf küçük oğlan çocuğu halleri içinde bir yerde hep vardı ama erkek olduğunu hissettiğinden beri aşık olduğu kızı daha çok sahiplendi, kıskandı, öfkelendi ve delirdi. Büyük çoğunluğunuz yer yer Çağan'a da kızdı.

Birlikte büyüdüler ve değiştiler. Çünkü doğanın kanunu bu, Lidya hala kesip biçiyor olsa finalde onu tımarhaneye yatırırdım. Bir gençlik hatası ve öfkesinin dışa vurumuydu. Onu öfkelendiren sebepleri gördükçe, Çağan onun yaraları sardı. Birbirlerini farkında olmadan affettiler, zaten eğer affetmeseydiler ölürlerdi.

Bilemiyorum, belki okuyanlarda iyi ya da kötü duygular uyandırmak hoşuma gidiyordu benim. Bu uğurda olaylar çıkararak, Lidya ve Çağan'ı çok hırpaladım. Mutlu bir sonu hak ediyorlardı, fakat yazdığım final mutsuz da değildi, bence...

Bir uzman değilim, acemi biriyim. Daha önce elime kalem almışlığım ya da edebiyata merakım yok. Her ne kadar edebiyat ve Türkçe okusam bile, üniversite tercihlerimde ailemin baskısı büyüktü. Neyse... Demek istediğim şey- giriş, gelişme ve sonuçtan oluşan karakterlerlerin sebep ve sonucu belli olan, düğümlenen olayların çözüldüğü bir hikaye yazmak istediğimdi. Çünkü benim için kurgu bu demektir. Bir insanın doğumundan itibaren aşk hayatını anlatan, evlenip çoluk çocuğa karışması ile biten bir yaşam öyküsünü anlatmadım. Bir olay vardı ve neticelendi.

Lidya'nın neden babasız kaldığı, annesinin neden babasından kaçtığı, hikayede zırt pırt oraya çıkıp kaybolan Kırlangıcın aslında kim olduğu ortaya çıktı. Sonra bana sormaz mıydınız? Ya bir Kırlangıç vardı, ne saçma bir şeydi, hikayede ne alaka yani? İşte bunu duymak istemedim. Hikayede eksik taş bırakmamak için uğraştım.

Ayrıca Dilara, Lidya'nın hala kızı çıktı yahu 😂😂😂 (gülüyorum) aslında bazen iyi davranıyorlardı birbirlerine, insan gibi konuşabildikleri bir takım kısa sahneler var -kan çekmiş demek ki. Tabi araya aşk girince, iki yaka bir araya gelmez. Araya Çağan girdiğinden, iki kız pek anlaşamadı. Gotik bu hikayede ana karakterin düşmanı, ikinci kızdı.

İKİ'ye "Biz Asla Tek Olamayız." sloganıyla başlamıştım. Lidya ve Çağan birbirleriyle çatışma yaşayan iki uç karakter. Lidya baya, bayaaaaa zorlasa da, Çağan aşkından hiç vazgeçmedi. Onun pek sırlı bir geçmişi yoktu, Lidya'nın karışık karanlık geçmişi annesiyle sorunu, babasının yokluğu derken Çağan garibim çöpsüz üzüm gibiydi. Onun sahip olduğu tek şey büyük bir aşktı. Bunu elimden geldiğince, yazmaya, anlatmaya ve hissettirmeye çalıştım.

Aslında hikaye Lidya'nın yaşamı etrafında dönse de, çoğu köy sakini baş karakter olarak Çağan'ı kabul etti. Benim gözümde ise, bu hikayeye iki ana karakter vardı. Hem Lidya, hem Çağan. Ve sonlara doğru isteseler bile birbirlerinden ayrılamayan tek bir parçaya dönüştüler. İnanın bana, onları ben bile ayıramazdım...

Heee... Aklıma gelmişken, Aras belası da ayıramadı. Belki Lidya, Çağan'a bu kadar çok bağlanmadan önce davransaydı ayırabilirdi ama yapmadı. Onun daha iyi bir sonu hak ettiğini düşünebilirsiniz, fakat Lidya ve Çağan için en doğrusu buydu. Aras için üzülüyorum.

Siz neler düşünüyorsunuz, şimdi bir kaç sorum olacak. Yüzlerce sayfalık bir kitabın sonunda elbet söyleyecek bir kaç kelimeniz vardır, içinizden söyleseniz yeter :))

Lidya mı? Çağan mı?

Hikayede en sevdiğiniz bölüm, sahne, an nedir? Sizi etkileyen aklınıza gelen?

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin